Yetmişlerde köy düğünleri
Çok renkli geçerdi
Davul zurna üç gün üç gece çalar
Unuturdu köylü hüzünleri
Yaşlığı genci halay çekerdi
Yirmi dört saat hayat durur
Düğün evlerinde her misafir çay içerdi
Kapı önünde
Damda
Tabancanın şarjörü arka arkaya boşalırdı
Hele deve kılığında ki görseller
Damadın traş edilmesine renk katardı
Hele düğün sahibi
Çocuklar alsın diye akide şekeri, bozuk para atardı
Üçüncü gün elinde aynası gelin
Kırmızı kuşağı babası tarafından bağlanır
Ata bindirilir
Kız evinde nisan yağmurları
Oğlan evinde kızı almanın gururları
Yola düşmesi alışılagelmişti…
En sonunda kız damadın evine girer
Yer sofraları türlü türlü yemekleri misafirlerine sunar
ve
Düğün yenilen tatlıyla sona ererdi…
Kimse artık kıza verilen başlık parasını konuşmaz
Bu kangren yarayı kimse deşmez
Parasız aşıkların kız kaçırmalarını artık dillendirilmezdi
Düğünden kısa bir süre sonra
Damat gurbete çalışmaya gider
Gelinde halıya oturur
Yanık türkülerini özlem gözyaşları düşen her ilmiğe vura vura söylerdi
Ah gurbet…
Kimileri Yarim İstanbul’u mesken mi tuttun
Beni ne çabuk unuttun
Türküsünü söyleyerek
Elinde yavrusuyla yol gözlerdi…
Yalnızca mektup
Yazabilirse yazar
Aylar sonra
Haber ya gelir ya da gelmezdi
Bak postacı geliyor
Selam veriyor
Herkes ona bakıyor
Onu merak ediyor
Söylemek ünlenmişti…
Tıpkı yağmurun Arap bacısı gibi!
Ah o köy kızları
Kader mahkumları
Derdini anlatsa ayıp
Anlatmasa mahkum gibi günleri sayıp
Derdini sineye çekerdi…
Yetmişli yılların ölüm yaşıda yetmişti
O yaşlara gelenin beli bükülür
İşten aştan çekilir
Ölümü beklemekti kaderi…
Artık güğümler çeşmeye yolculuk yapmıyor
Yollar da ne toz var ne de yağmur yağdığında çamur
Başlık parası kalktı
Kimse tandır yakmıyor yoğurmuyor hamur
Düğünlerde şehirde ki gibi
Havai fişekler, orkestra, kız-erkek karışık oyun seyri
Kına gecelerinin duvarları yıkıldı
Tabancalar toprağa atıldı…
Gaz lambası duvarları sisi ile karartmıyor
O günleri kimseye aratmıyor
Evrim geçirmek bu olsa gerek
Devrim de köyde ancak böyle olur
Ne kaymak, ne yoğurt, ne de süt tabaklara dolmuyor
Ulan köy
Yoksa sen şehir mi oldun!
Saffet Kuramaz