...mevsim güz…babam iş bulur iplik fabrikasında ve biz Ağın/Vahşen’den taşınırız şehre , yeşil Malatya sarı rengin baskısı altında..aylardan kasım…bir iki büyük caddenin dışında dar taşlı sokakların yoğun olduğu şehir , mevsimin sıkıntılarını sırtlanmış yorgun bakışlarıyla insan hikayelerini dinliyor ,…o yıllarda iplik fabrikasının tezgahından çıkan sesler , mesai bitimi ile şehrin havasına karışıp caddelerden sokaklara , sokaklardan evlere , evlerden sofralara , sofralardan beşiklere kadar yayılıyordu…kasım 21 sabahı Malatya , bir çocuk sesiyle uyanır…turan emeksiz mahallesinin , dar taşlıklı yolun çıkmaz sokağında iki katlı ahşap bir ev , evin girişindeki iki göz odasında telaş , koşuşturma , ve komşuların bağırışları arasında dünyaya gelmişim…akşamında fabrika dönüşü babamın sekiz köşeli kasketi ikinci kez gizli bir mutlulukla evin en güzel köşesine asıldı…yıl 1954…mevsim şartları çetin ve Malatya zor günlerini geçirmekte , çocukluğumda başlayan zorlu günlerin beni ve ailemi sarsacağı gibi mevsim bu yıl çok çetin başladı ,…kundaklara sarıldım , huysuz sürekli ağlayışlarım sevinçli doğuşumu gölgeledi , çoğu kez yaşadığım iştahsızlıklar ve belirsiz rahatsızlıklar “bu çocuk yaşamaz.dedirten cinstendi , vah yavrucak..ölecek..” sözleri , üzüntüler çeken anne babamı da etkilemiş neredeyse dualardan da ümitlerini kesmişlerdi…taşlı sokağın gürbüz çocukları dışarıda mutlu sesleri evin içinde yankılanırken , ümitsiz bir vaka gibi evde bir köşede solgun zayıf halim , ölü ile diri arasındaki fark gibi…günler günleri haftalar ayları takip etti…yemeyen içmeyen süt emmeyen çocuk beni , Malatya'nın bu fakir mahallesinin , dar olduğu kadar bakımsız sokağını dolduran evlerde ve komşular içinde sürekli durumum hakında konuşulur olmuştu…her şeyin bittiği sanılan yerde bir umudun ve kimsenin hesaba katmadığı yerde bir hesabın olabileceğini insanlar şahit olacaktı…ve ben ölmemiştim…beklenen sonuç gerçekleşmemişti…yaratan ve sürekli dirilten irade beni yaşatmış ve hayata döndürmüştü…nihayet kendimi toparlamışım ve ayağa kalkmışım , taşlı sokağımızın gürbüz çocukları arasına katılıvermiştim…her fabrika dönüşü akşamı sokağın başından babamın yine sekiz köşeli şapkasını görür görmez koşar ne kadar hareketli canlı olduğumu sanki gösterirdim…babamın gözlerindeki ışığı bir bilseniz…yine bir güz mevsimi babam yeni bir iş buluyor Antep Nizip ‘e geçiyoruz…Ülfet yağ fabrikası işçisi babam daha iyi rahat imkanı olan bir durumdaydı artık dört dörtlük bir evimiz vardı evet biz de fabrikanın lojmanın da kalıyorduk , evimiz daha bir güzeldi…bir çok aile komşu ve çocuklarla mutlu sağlıklı beraberlikler yaşadığımı biliyorum…ve bugün olmuş o günleri sık sık en güzel yıllar olarak anlatır hoş bir sevinç yaşarım baktıkça o hatıra fotoğraflara…bu arada babamın sekiz köşeli kasketi üçüncü kez mutlulukla evin en güzel köşesine asılır…kardeşim dünyaya gelmiştir…artık üç çocuklu bir aile olmuştuk…küçük dünyalarında mutlu sağlıklı bir aile olarak 1958 ağustosunda Ankara ya gelişimizle yeni bir sayfa açılıyordu…abidin paşa semtinde bir gecekonduya sıkıştık…çevremizde ak dere,saime kadın gibi varoşların ortasında , başkentin havasını teneffüs ediyorduk…yıl 1960 , yakası beyaz , siyah önlüklü ilkokul öğrencisiyim artık…büyümüş cesur ve korkusuz olarak uzaklığa aldırmadan okula gidip gelmeyi ve beş yıl boyunca ailemi üzecek tembelliklerim olmadan bitiriyordum ilkokulu…Atatürk orman çiftliği çevresindeki beştepe mahallesi yeni ikametgahımızdı…artık ortaokul ve lise daha ileride üniversite hayatım belki burada geçecekti…yıl 1971 fakülte kaydımı yaptırdım ve dört yıl hiç kalmadan 1975 Haziranında mezun oldum , öğretmenlik mesleğime 24.9.1975 şerefli Koçhisar lisesinde ilk imzamı atıyordum…unutamadığım iki yılım ve kendimi bulduğum heyecanlı coşkulu bu görev süresini hep hatırlarım…ne mi yaşamıştım? veya unutulmaz olan nelerdi?...çift öğretimli üç binada hayli kalabalık bir lisede görev yapıyordum , öğrencilerimle pikniklere gider hafta sonları onlarla futbol oynar gezilere çıkardık , kısa zamanda okulun dinlenen sevilen beğenilen öğretmeni olmuştum…tüm zamanım gecem ve gündüzüm öğrencilerimle geçiyor…onları çok seviyordum…onlarda beni…1977 ağustos celbi ile İstanbul tuzlada askerlik günlerim başlar…4 ay sonra çektiğim kura yine İstanbul hasdal 233.piyade mekanize bölüğünde asteğmen olarak görev yapıyorum…terhis sonrası 1979 un ikinci ayında uşak imam hatip lisesinde öğretmenlik hayatına devam edecektim ,23 yıl burada idarecilik ve öğretmen olarak görev yaptım yıl 2000 İstanbul’a tayinim çıktı ve tam 45 yıl süren meslek hayatımı 2020 kasım yirmibirinde yaştan emekliye ayrılarak noktaladım , şimdi yazı ve şiir ve geçen ömrümün serüvenlerini kaleme almakla meşgulüm …


Mustafa kaya
istanbul / 2021
( Yazdım İşte başlıklı yazı cirik tarafından 5.05.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.