Duygular, bizim onlara yüklediğimiz anlam kadar var aslında. Doğarken üzüntünün, mutluluğun ne anlama geldiğini bilmeden doğuyoruz. Mutluluğun tanımı biz büyüdükçe anlam kazanmaya başlıyor. Gözlerimiz parıldıyorsa, terfi alıyorsak, ilişkilerimiz yolundaysa bunun adına “mutluluk” diyoruz. Peki mutluluk, özde ne? Gerçek bir mutluluğun anlamı ne?

Acı çekiyoruz; sorsan, bunun tarifi; kalpte sıkışma, nefes alamamak, gözyaşlarının istemsiz gözlerden süzülmesi... Adı ne?

Acı... Belki de bizim acı olarak anlam yüklediğimiz, acı saydığımız hiçbir şey gerçek bir acı değil; ya da mutluluk olarak nitelendirdiğimiz o duygular, aslında mutluluk değil. Nereden bilebiliriz bunu? Kaç ömürde ne kadarı keşfedilir?

Bir kere geldiğimiz şu dünyada neden bir şeylere anlam yüklemek zorundayız?

Sevgi, onsuz olamadıklarımız mı; olsa da olur, olmasa da olur dediklerimiz mi?

Duygulara verdiğimiz bu anlam yüklü isimler nereden geliyor?

Anlam, sunduğumuz gerçekliklerin bizde var oluş gerçeklikleri olması dışında bir anlam taşır mı?

Sevginin aslında acıdan başka gerçek bir hoşluk verdiğinin altını çizen insanlara bakın, asla acıyı sevmiyorlar ve kafaları rahat. Severse sever, giderse gider, özlerse özler ama yaşama kattığı anlam; sevgiye duyulan anlamdan öte.

Nefes, onun her şeyi; önce yaşam geliyor.

Acıları acı bile değil. Peki ya unutmak?

Neyi unutur insan?

Unutmanın sözlükteki karşılığı bellekten giden, hatırlanması unutulan gerçeklik mi? Neyi unutur, neyi unutmalı insan?

Unutmazsak yaşayabilir miyiz? Hayır, aslında unutursak yaşayamayız. Çünkü ölüm geldiği vakit, en önce giden beyin olur. Alzheimer hastaları, her şeyi unuttuktan ve hatta kendilerini bile unuttuktan sonra yaşam fonksiyonları durur, ölüm gerçekleşir. Demek ki insanı hayatta ve ayakta tutan, aslında hatırlamaktır.

Hatıraları hatırlayın, kalbinizde hissettiğiniz o duygunun adı her ne ise ve tebessüm varsa yüzünüzde; onu yaşamaya devam edin. Peki o vakit, acı?

Üç harfli gerçekliğin yanılsamalı mutsuzluğuna ne demeli? Gerçekten yaşadığımız şey acı mı, acıya yüklediğimiz o derin ve kendine acımalı anlam; duygu mu?

İkisi de hayat kadar gerçekken acıyı sevmek ile mutluluğu itmek bir olur mu?

Üzüntüye derin anlam yüklemeyin; hatıralarınızın kıymetli gerçekliğine tamamen sırt çevirin demiyorum ama alma ve verme yasasıysa hayat; denge söz konusuysa acıyı saniyelik, mutluluğu ondan daha çok; gerekirse ömürlük tutun.

Çünkü bir kere geldiğimiz şu dünyada acıyı ne kadar uzun süre yaşarsak mutluluğa o kadar geç kalırız. Belki acı saydığımız, hayrımıza olan bir mutluluktur; tabii bunu da bilemeyiz. Ama yine de kalpte bir kıymık hissi varsa onu azaltın.

Tuzu keser gibi, şekerden vazgeçer gibi...

Çünkü yaşam, acılarla bir ders; mutlulukla mükafat verendir. Her bir dersin de süresi 40-45 dakikaya tekabül ediyorsa fazla uzatmanın lüzumu yok. Alın dersinizi ve yeni, kısa sürecek olan mevsimlik acılara yer açın. Bir acıyı anlamca büyütmek ona saygı duymak anlamına gelmez çünkü. Kendimize verdiğimiz değerin azlığını gösterir.

Sevgi ne, mutluluk ne, acı ne, insan ne, anlam ne? Öz, ne?

Tutunduklarımız boşlukta bırakandır belki.

Önce duyguların gerçek anlamını keşfedin.

Acının özüne inin, o, gerçekten gerçek bir acı mı, yoksa bir sanrı mı?

Bir insanın size kattığı mutsuzluklardan ibaret ise, zaten o acıda hiç durmayın.

Siz, onun adına acı deyip anlamını büyütmezseniz inanın o hiçbir şey değil.

Mutluluk, bir kere geldiğimiz ömrün, en kadife ve en mükafat dolu haliyken; zehir saçmaya gerek yok.

Kalp, hisseder.

Ama, anlamı yükleyen beyin.

Beyniniz, o duygunun sizde ne şekilde var olduğunu; sizde nasıl göründüğünü size nasıl hatırlatıyorsa ömrünüz boyunca o duygunun adını öyle koyarsınız.

Bu yüzden, kalpten önce beyninizle meşgul olun.

Anlam, anlamaktan gelir.

An-la-ya-rak ad veririz her şeye.

O vakit önce kendimizi anlamalıyız.

Doğru adı bulabilmek için...

Dilara AKSOY

   

 

 

 

( Anlam başlıklı yazı dilara aksoy tarafından 1.02.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.