...........................Üstad Sezai KARAKOÇ'a


Kitaplar okudum, özünde anlatılan nedir, Usta? Niçin kolaylıkla söylenmez, anlatılmak istenenler… Koskoca kitaplara hayatı sığdırtmak isteyenler, üç buçuk bilgiyle utanmaz mı yaptıklarından? Usta niçin yeryüzünde egemendir, ihtiras, kin ve kibir?

Niçin ve neden usta, gözler görmez hakikati, kulaklar neden duymaz, sağır kesilir, diller neden konuşmaz, sessizlik olur?

Bunun cevabı, neden verilmek istenmez, Usta? Yoksa bu cevabı olmayan bir bilmece midir? Söylesin bu şehrin, memleketin uluları bu niçin böyledir?

Usta, yağmur damlası düşerse asumandan, ıslanmaz mı yaprak? Susuzluğunu giderir, öyle bilirim, rahmete dönüşünce baran, sevinir toprak.

Biz gözyaşımızla nice toprak ıslattık, birçok gül yetiştirdik. Söyle Usta, bunlar niçin bilinmedi.

Gazap demlerinde yağmurun niçin yağmadığını anlatamadık, rahmet beklerken yüreklerindekini saklayıp elleri havada duranlara. Her yağmurun rahmet olmadığının farkında mı onlar, usta?

Bilmiyorum, sıkıntı içindedir benliğim, neden ve niçin Usta, bunu hak etmediğimizi düşünüyorum, ruhumun her zerresiyle. Biz hırsızlık yapmadık, haram yemedik, buna nasıl müstehâk olduk? Benim derdim budur, Usta.

Usta dermansız dert nedir? Böyle derde düşmek var mıdır? Umarsız hastalıklara bir türlü inanmazdım… Hangi hastalık ki şifasız kalmıştır? Düşününce insanlık, bunun cevabını verecek kimdir? Söyleyin ak sakallı, erdem sahibi insanlar!..

Ben tabip değilim, hekim olmaktan uzağım nedense Usta. Çocuklarımı teslim etmekten ürküyorum, çağın doktorlarına ki bu doktorlara güvenim kalmadı, açıkçası. O doktorlar ki derman üretmeyi bilmez, hazıra konar...

Usta, hazıra konan eller, şifayı bulsun diye verdikleri dermanla besmele çeker mi? Hipokrat yeminine sadık olanların kimi müstesnadır, elbet.

Hangi doktor, kırlarda nebat toplamaktadır, şimdi? Kaç isim kalmıştır, hafızalarında nebatla ilgili? Üzülmekteyim Usta, üzülmekteyim.. Dermanların adını niçin bilmez oldu, hekimler-tabipler? Kaç derman gördüm ki isimler bizden esinti taşımaktan uzaktır. Ustam, bizim doktorlar, hekim-tabip değil mi? Onlar ilaç yapmaz mı, yapamaz mı?

Defne yaprağı derdime dermanmış, Ustam. Bu hastalığımın şifasıymış, yeni öğrendim. Ben defne yaprağını ithal edemem Ustam, utanırım.

Niçin utandığımı anlatsam mı, Ustam? Kurutulmuş defne yaprağını kaynatıp saramam yarama. Ayıp değil midir, Usta? Ben, bu dermanı yarama nasıl şifa bilirim?

Biz defne yaprağıyla büyüdük, Ustam. Kırda, bayırda birçok nebatı tanırız. Kucağımız defne yaprağıyla dolu, bana reçete yazan hekime gitsem, kınanır mıyım? Kızarlar mı bana Usta?

Hekime anlatsam memleketimde defne yaprağının olduğunu,bolluğunu, bu topraklarda yetişen defne yapraklarını anlatsam ne olur?

Defnenin ağaçta yetişip yetişmediğini sorsalar bana, cevabım ne olacak, Usta? Patatesin ağaçta nasıl yetiştiği üzerine brifing mi vereyim, kendilerine? Çok zor durumdayım, Usta.

Defne yaprağının asırlarca sabuna karıştırıldığını, bilmezler mi? Yeşilinden hem de taptaze defne yapraklarının yemeklerde kullanıldığını söylesem ne olur? Bunca paramız, neden kurutulmuş, ithal defne yapraklarına heba ediliyor, Usta?

Eczacının keyfine diyecek yoktu, Usta. Elinde dermanım ve duruyordu, reddettiğim zaman. Bilirsiniz pahallı olur ithal ne varsa…

Paketin üzerinde yer alan defne yaprağı bana beni getirdi: “Bunun tazesi varken kurutulmuşuna ne gerek var?” Bunu söyleyince gerildi mekân, asabîleşti, yüzler. Usta, görülmeye değerdi, o manzara.

Ona anlatamadım, derdimi, çarpıp çıktım kapıyı, Eczaneden. Doktora yöneldim, defnenin kurutulmuş olanına dair reddiyemle.
Kaçıncı savruluşumuzdur, sağa ve sola böyle? Gel be Ustam, anlat tekrardan bize Hızır’ı, Taha’nın Muştusu’nu.

Aynen defnenin hikâyesidir, serencamımız, Usta. Cinayetler işlenmiyor mu bu şekilde? Defne yaprağının taptaze ve yemyeşil olanı varken kurutulmuş olanına yöneltilmemizin izahı var mıdır?

Rengini kaybetmiş, kurumuş, canlılığından eser kalmamış nice fikirlerle yıllardır avutulmamızın defne ile ilişkisi ne denli mantıkîdir? Usta anlatsana!...

Yemyeşil, taze, üstünde çiğ tanesi bulunan defne yaprağı niçin tercih edilmez oldu, Usta?

Bana defnenin damakta bıraktığı tadı, hangi ahçı hatırlatırsa ellerinden öperim, Usta. Onlar, defnenin canlılığından yana olsunlar. Onlar, bizde defne yaprağının varlığını kabul etmeli ve kurutulmuş defne yapraklarını geri almalıdır. Onların gözünde kurutulmuş yapraklar değerlidir. Bize öyle anlatmışlar ve bize bunun doğru olduğunu kavratmışlar.

Gün Doğmadan karanlığa methiye dizenler, aydınlıkta ne âlemdedirler? Uyurlar akşam çökünceye kadar, Usta. Kim aydınlıktan kaçar, anlatamadık, yüzyıllarca. Bunun suçu kimdedir, Usta?

Kırmak lazım, bu zinciri, dayanılmaz hal oldu, be Usta…
Utanır oldum, yaşamaktan, böylesi derdin dermanını bile kabul ettiremedikten sonra. Ustam, okuduğum kitapları artık taşıyamaz oldu, kitaplığım...

Ne olur Usta, dinmeyen acılarım vardır.
Kanayan bağrımda deşilmiş yaralarım vardır.
Ahvalden yana ıstırap içindeyim.
Beni anlayacak olanları arama derdindeyim.

Sevdasına tutulduğum hasret katmerleşti, göz pınarlarım kurudu, ellerim havada durmaktan yoruldu, kolum kanadım kırık, gönül fanusumda aydınlığın yerini karanlığa bıraksın istemiyorum.
Feryadım içimde düğüm düğüm, istemiyorum defnenin kurutulmuş olanını; bana taze yemyeşil defne yaprakları gerekir.
Pörsümüş memedeki süt misali, ben buna layık değilim. Benim adıma karar verenleri kabul etmem mümkün değildir.

Diriliş rüzgarına yelken açmışken, ne kıyı düşündüm ne kara. Denizlerde buldum, kendimi. Ben, içimde fırtınalar kopartırken sessizce kalabalılarda acımı içime gömmekteyim.

Beni sadece ustam anlar, o teselli verir bana. Onun kitaplarında dermanımı buldum, başkasının bilmesini istemem oldukça doğal.
Ustam, bir sohbetinde selamı anlatmıştı, tüm samimiyetiyle.
Mektubuma selam ile başlamalıydım. Mektubuma selamla son veriyorum.
Ustam, ellerinden öperim, o kalemle elli yılı aşkındır dost olan ellerinden.
Selamların en güzeli ile…


( Ustama Mektuplar1 başlıklı yazı Ayşegül Ümran tarafından 2.05.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu