1
Sicim gibi Nisan yağmurları yağıyordu küllenmiş aşkımızın tam üstüne.
Hava çok soğuktu.
Bir de kimsesiz sokaklarda biz vardık. Gecenin alacakaranlığına inat bu şehrin yalnız kaldırımlarında yürümeye devam ediyorduk. Elini tutmayı çok istiyordum ama elimi uzattığımda ürkek bir ceylan gibi çekiverdi.
Ben yine de pes etmiyor, onun maviş gözlerine bakmaya devam ediyordum ki gözlerini benden kaçırarak gökyüzüne bakmaya başladı.
Soğuktan zangır zangır titremeye başlamıştı, ben ise sırtımdaki montu çıkartıp üzerine örtüp soğuktan korumaya çalışıyordum.
Hayal kırıklığının başkentine doğru yol alıyorduk
İleride bir park gördük, orada bir bankın üzerine oturduk. Cebimden bir dal sigaram vardı. Titreyen parmaklarımı cebime soktuğum anda sigaranın ıslandığını fark ettim.
O an sanki içimi bir umutsuzluk kaplamıştı Gözlerine bakarak yanında ne kadar mutlu olduğumu ifade etmek istiyordum ama bir türlü açılamıyordum.
Hayalim de hayal kırıklığım da bizzat kendimdim. Bu karanlık ve kararsızlık içimi yiyordu.
Banktan kalkarak gecenin karanlığına doğru yol almaya başladık.
Aniden durdu ve dudaklarından şu cümleler döküldü: ''Kardeşim, sen yoluna ben yoluma''
Bir daha yıkılmıştım
Göz yaşlarım Nisan yağmurları misali akmaya devam ediyordu.
Benim gibi kimsesiz bir sokak köpeğinin yanıma sokulduğunu fark ettim. Gözlerine baktığımda iki damla göz yaşı döktüğünü fark ettim
O da benim gibi hayal kırıklığının başkentine yorgun adımlarla yavaş yavaş yol almaya devam ediyordu.
Artık ikimizin de dermanı kalmamıştı. Yağmur şiddetini çok artmıştı İleride bir ağaç gördük zor da olsa da o ağaç altına ulaşmayı başardık
Hava çok soğuktu, yağmur iyice şiddetini artırmıştı. Bizi bir titreme sardı. Damarlarımdan yavaş yavaş kanımın çekildiğini hissettim.
Her ikimizin de gözüne ölüm perdesi indiğini o anda anladım. İkimiz de birbirimize sarılarak ''Elveda Dostum Elveda.'' dedik.
İsmail Gökkuş