Boşa çıkan hayaller ar'afında firak kokulu pembe güller yetiştiriyorum yasak meyve t’adında
Yağmur sonrası benliği saran toprak kokusunu ve ılık güneşi resmediyor kirpiklerim gün sonu eflatun sayfalara...
Baharın güz çığırında çer çöp oldu gözyaşı çiçekleri
Yüreğim atlasında milat öncesi sevdan kabuklandı yastan
Vazgeçiş hezeyanlarından aklamaya yeltendikçe ruhumu
Sensiz karabasan korkuları çöküyor göğsüm asumanına
Nefes nefese sayıkladıkça ismini kan buğulanıyor gözlerim
Ey tenimi kardığım toprak, kârlı dağ hasreti
Duymaz mısın bülbül figanı kalbim arzuhalini…
Kıblegahı gönlün olan gönlüm uğultular eşliğinde katran geceye düşlerin yansımasında yakamoz
Gün karanlık tuttu hüznüm kuyularında
Gökkuşağı, gülüşlerin renkli edası…
Rehin bırakıyorum gülüşlerimi sızılarına
Muhayyel göçler başlıyor gözlerim ırmaklarımdan gönlün kıraç topraklarına
Suskunluğuna vadiler inşa ediyor gönlüm sızıları
Görünce gözlerinin yıldız yıldız sevmelerini çöller dönüşüyor vahalara
Vakit sevdayı ateş, mükerrer hasret
Avuç sıcaklığın nasır tuttu avuçlarımda
Saçlarımda matem akları
Ey bulutlanıp yağmayan yağmur, sahra gülistanlığı..!
Hasretin tiryakilik buketinde mayıslar kapıda ür'yan, gönlüm dudaklarına yediveren gülleri
Sıyrıldı geceden sıyrılan gün gibi ruhum tenimden
Gönlün ismidir gönlüm semahında firak çiçeği…
Dilimde üşengeç kelimeler sensiz can havlinde
Kirpik kıvrımlarım düş sahnelerinde gözbebeklerini s'aklamakla meşgul
Dudak kıvrımlarım hüznünde peçe taktı karanlık …
Mavinin desensiz kıyılarına çekilirken ince belli yalnızlığım
Ret edilmiş sevdamdan zabıtlar sızıyor müşküle düşüren hilâl bakışlarına
Hicran koridorlarında çalkalanır hasretin
Gözlerim akrep ile yelkovan savaşlarında tutsaklığına amade
Ey mayıs’ları meçhule düşüren eylül ba'harı
Yegâne mağluptu dudak kıvrımlarına dudaklarım
Kaygılardan uzak soğuk yenen tek tas elemdin
Ağıza sığmayan, yürekten taşan
Ölü güllerin kabristanında gönülde yoğruldukça uzayan u/mutsuz bir masaldın dili aşındıran akla perişanlık katan...
Yalnızlık orkestrasından tılsımlı sözler okuyorum tebessümünün gizemli vahalarına
Güzide ruhun ruhuma şerik
Hasretin dört mevsim boynumda ağır vebal…
Kahır kuytularında sevdan def çalıyor kalbim kırıklığına
Lügatinde el pençe açmış firak
Ucu yanık dualarla yakarıyorum ismini
Sahne arkası düşlerim ile fersah fersah bakışlarına gül açıp yüreğime bileniyorum
Oysaki aşikâr değildi ki yüreğim kıyameti yokluğuna
Ey gönlüm vaveylası, sevda kıyamı..!
Yaprak yaprak his zedeleyen gözlerin suru henüz üfledi yüreğimin burçlarından
Muhayyer hisler değildi ki hudutlarımdan dalgalanan sevdan
Solmamıştı can özüm..! gönlüm kum tepelerinde göğsüne katre katre gözyaşı ile yetiştirdiğim tek filiz his
Kıraç kaldı sensiz adımlarım
Baharlar daima hüsran ve güz…
Simsar karanlığın kan tutulması mehtabında
Beni anlamayışına kuşdilinde ağıtlar ezberliyorum
Her sabah tan vaktine aşk diye ötüyorum seni…
Tebessümümün yörüngesinde hasret kıyamları başlattı kelebekler
Kanatlarında ipeksi aşk dokunuşların
Ey bakışlarımın ay tutulması...!
Yüreğimin dirayeti
Tükenen gülüşlerimin sebebi
Gönlümün aydınlığı
Sen deniz ben dalgan
Sen gökyüzü ben rengin
Hadi usul usul göm yüreğimi gamzen çukurlarına
ve bil ki emanetin ilk gün ki taze
Ya gel al bende ki emanetini
Ya da iade et yüreğimi bana…