Şimdiki Zaman Çekimi

Eskiden korkmazdık gecelerden
Işığın renginden
Suyun ahenginden
Yıldızların sesinden
Bakardık göklere, yerin penceresinden.

Böyle yaprak dökmezdi umutlarımız
Sonbahar hiç uğramazdı ki gönlümüze 
Düşlerimizi emzirirken şefkatli bulutlarımız
Yarınlar katık olurdu ekmeğimize.

Hiç hesapsız, dolu dizgin hayata koşardık
Ölüm, hınçla, inatla peşimizden gelmezdi
Sonsuz zamanlarda yaşardık biz
Kimse istemeden ölmezdi.

Alnımıza kurşun değil, dudaklar değerdi
Her çiçek umuttu, her çiçek aşktı, her çiçek sevgiydi
Bırakıp gitti mutluluklarımız
Simsiyah, kederden elbiseler giyildi.

Rengarenk güller vardı, gönüllerde açan güller
Gül’de, batmayan dikenler
Gülenler vardı, pazarlıksız gülmeler.

Mütevekkil adamlar vardı, kadınlar
Sabırları yüzlerinden okunan
Acıtmayan yoksulluklar vardı 
Yoksul gündüzlerden sonra, bereketli akşamlar
Suyun zehrini tatmamıştık hiç
Kursaklarımızda çelikten duvarlar vardı.

Şimdi nereye bassan toprak kirli 
Irmaklar, söğüt gölgelerine yaslanıyor
Hiç batmasa ne olur güneş? 
Ruhumuz karanlıklarla besleniyor
Ne kuş gülücükleri, ne ötüşen böcekler 
İçimizden yangınlar sesleniyor.

Gümrah bir ırmaktır şimdi zaman
Varı-yoğu eriten, hiç durmadan
Oysa, yalnız biz vardık cömertliğinde gök sofranın
Birde hayat
Başımızda semazenler gibi dönüp duran.

Hani o; 
Rüya şehirlerin yaldızlı akşamları
Utanarak üzerimize yağan kırılgan yaz yağmurları 
Düşlerimizin sırma saçlı, zeytin gözlü kızları
Artık yok.

Oysa tutsağımızdı bütün mevsimler
Geceler kumsalımız, okyanuslar tayfamızdı
Dost bir nağme gibiydi dalgalar
Rüzgar aynamızdı.

Bir somun ekmek gibi bölüşürdük geceleri
Biz yürümeyi bilmezdik
Yollar, ayağımızın altından kayıp giderdi
Bir ıslıkla aydınlatırdık bütün karanlıkları
Ellerimizde sihirli değneklerimiz
Gücü yeten, savaşkes ilan ederdi tüm dünyaya
Yetmeyense, kurtarırdı yoksulluktan bütün çocukları.

Siperlerde vuruşuyor duygularımız
Mezarlar kazılıyor, kalbin tarlalarına
Işıkları söndüren de, kendi algılarımız
Göz karanlık alabildiğine 
Kulak inanmıyor, duyduklarına.

Artık tekin değil hiçbir sabah
Akşamlar artık sevecen değil
Ani ölümler döşenmiş bütün yollara
Hayatı oyun zanneden çocuklar
Aceleci büyümelerle oyalanıp
Tedirgin gözler bırakıyorlar toprağa.

Oysa göğsümüz açıktı bütün rüzgarlara
Barikatlar biriktirmiştik, zamanın fırtınasına
Saçlarımızdan güvercinler uçuşurdu
Baktıkça şahlanırdı bedenlerimiz 
Onurlu yaşamların haritasına.

Sabırlı bir infiali yaşatan kader
Şimdi dehrin saatini kuruyor
Zihinlere yeni kederler ekleyerek
Herkes kendi düşlerine yenildi
Yanılgı, kendini yok etmez, etmedi
Bekleyerek...

Hangi tufan Nuh’a götürür şimdi bizi?
Acep nerededir, Musa’nın asası?
Sülayman’ın Hüthüt’ü ne vakit yola koyulur?
Hangi ateş yakar ki şimdi İbrahim’i?
Hangi kuyudan Yusuf’un sesi duyulur?
( Şimdiki Zaman Çekimi başlıklı yazı Mirgün Efruz Kâmran tarafından 4.07.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu