Antalya Sanat dergisindeki Ahmet Ayazı'ın Anasını Belledi şiiri acı bir gerçeği dile getiriyor. Şiir şöyle başlıyor:
Kendisini usta sanan çıraklar,
şiirlerin anasını belledi.
Benim gibi ustalıktan ıraklar
şiirlerin anasını belledi
...
İltifata kucak açıp duranlar,
Türk Diline tuzak cümle kuranlar,
kafiyeyi mavzer ile vuranlar,
Şiirlerin anasını belledi.
Orada burada şiirleri çıkanlar usta oldum sanıyorlar, hemen şair diyorlar kendilerine .Şairliği kolay sanıyorlar. Birkaç arkadaşı iltifat edince de küçük dağları ben yarattım diye şişiniyorlar. Oysa daha Türkçe yazmasını ve yazım kuralların bile bilmiyorlar. Kafiye yapayım derken bozuk ,anlamsız sözler yazıyorlar. Hangi de da ayrılacak, soru eki mi ayrı mı bitişik mi yazılacak bilmiyorlar. Oysa bunlar ilkokulda öğretiliyor! Sözcükleri de yanlış yazıyorlar. Örneğin, yalnız yazılacak, yanlız değil! Bu sözcük yalın sözünden türemiştir.. Yanlış yazılacak yalnış değil! Bu söz de yanılmak kökünden türetilmiştir. Daha çok örnek verebiliriz. En iyisi bir yazım kılavuzu alsınlar, oraya baksınlar, yazarken dikkat etsinler. Ayaz, taşlamasının bir yerinde;
"Kalemin susmasın ustam çok yaşa,
Deyip de cahile olmayın maşa.
Kendini sanınca bu işte paşa,
Şiirlerin anasını belledi." diyor.
Dosttur, arkadaştır, gönlü kırılmasın diye her şiir(?!) yazanı alkışlamayın, böylelerinin maşası olmayın, daha er bile değilken kendileri paşa sanırlar, ortalık şiir kirliliğinden geçilmez!