Şeyh Tapduk Emre

Tapduk Emre

1210-1215 yılları arasında Horasan'da doğduğu sanılmaktadır. Moğol istilaları döneminde Anadolu'ya gelmiştir. Selçuklular devrinde Türkistan tarafından gelerek, Nallıhan’ın güneyinde, Sakarya Nehri yakınlarında ve ilçe merkezine 15 km uzaklıkta bulunan Emrem sultan Köyünün bulunduğu yere yerleşmiş, burada yaşamıştır. Taptuk Emre, Horasan’da yaşamış olan büyük mutasavvıf Ahmet Yesevi’nin müritlerindendir.

Hacı Bektaşi Veli Anadolu’ya gelip ve Kırşehir’in Sulucakarahöyük köyüne yerleşmiştir. Anadolu’daki bütün erenleri Kırşehir’e davet eder. Emre hariç bütün erenler, Kırşehir’e giderler. Emre “Ben nasibimi aldım.”der ve davete uymaz ama Hacı Bektaş’ın ısrarı ile gider. Gelmeyişinin sebebi sorulduğunda “Erenler Meclisinde bir gün perde aralığından bir el uzandı ve bize nasibimizi verdi.”der. “O eli görsen tanır mısın?” diye sorulduğunda, “Elbette, ayasında yeşil bir ben vardı, bir ordunun içinde görsem tanırım o eli.” der. O zaman Hacı Bektaşi Veli elini Emre’ye uzatır. O yeşil beni bu elin içinde gören Emre, hayretler içinde “Taptuk Sultanım!” diye bağırmaya başlar. Taptuk’un anlamı “aradığımı buldum” demektir. Aradığı kişinin yanında olduğunu anlar. O günden sonra, Emre Şeyh’in adı “Taptuk Emre” diye anılır.
Hacı Bektaşi Veli, Yunus Emre'yi yetiştirme işini Tapduk Emre'ye bırakmıştır. Yunus Emre Tapduk Emre dergâhına kırk yıl odun taşımıştır.
Yunus Emre’nin Taptuk Emre’nin dergâhına gelişi’nin hikâyesi ise şöyledir; O zamanlar, Anadolu’da kuraklık yaşanmakta idi. Yunus, Suluca Karahöyük’te Hacı Bektaşi Veli adında bir ermiş’in Ambarlarının buğday ile dolduğunu ve fakirlere dağıttığını duyar. Bunun üzerine oraya gitmek için yola çıkar. Giderken de eli boş gitmemek için dağdan bir çuval alıç toplar ve Hacı Bektaş’ın kapısına varır ve karşılığında buğday ister. Hacı Bektaşi Veli, gelenin temiz yürekli bir insan olduğunu anlar ve dilerse buğday yerine nasip vereceklerini söyler. Nasibin ne olduğunu bilmeyen Yunus, ısrarla buğdayını ister ve yola koyulur. Bir süre sonra yolda aklı başına gelir, pişmanlık içinde geri döner ve Hacı Bektaş Veli’ye nasibi almak için yalvarır. Hacı Bektaş, nasibinin anahtarının Taptuk Emre’ye verildiğini ve ona gidip almasını söyler. Bunun üzerine Yunus, Taptuk Emre’nin kapısına varır. Taptuk Emre dergâhında her derviş bir iş görürmüş. Kimi toprakta, kimi işlikte çalışırken, kimi duvar örer, kimi de aş pişirirmiş. Dergâha yeni gelen Yunus'a da odun taşıma işini vermişler. Yıllarca ona odun taşır, hizmet eder, ondan feyz alır. Bir gün Taptuk Emre, Yunus’un taşıdığı odunların düzgünlüğünü görüp, neden hiç eğri odun olmadığını sorduğunda Yunus “Ormanda eğri odun var ama sizin dergâhınızdan odunun bile eğrisi giremez” diyerek ona olan saygısını dile getirmiştir.


( Şeyh Tapduk Emre başlıklı yazı ADEM YOĞURTCU tarafından 2.03.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu