NE VARSA ESKİLERDE VAR.


Geçen hafta iş toplantısı için İstanbul'a gitmiştim. Belediye otobüsüyle Taksim'den Fatih'e gidiyorum

Yanıma yaşlı bir beyefendi oturdu.  Samimi bir üslupla, tebessüm ederek nasılsın evlat dedi. Şaşırdım daha ilk dakika ve tanımadığım bir insan benim hatırımı soruyordu.

Teşekkür ederek bende onun halini hatırını sordum. Hoş, beş derken sohbete başladık. Halinden güngörmüş bir insan olduğu belli oluyordu. Bana nereli olduğumu sordu, Ispartalı'yım deyince, ha bizim Süleyman ve Şevket Demirel'in memleketi.

Süleyman Demirel'le beraber 1949'da İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesinden  mezun olduk. O, Aynı yıl Elektrik İşleri Etüt İdaresinde göreve başladı. Daha sonra 1954-1955 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri'nde barajlar, sulama ve elektrifikasyon konularında ihtisas yaptı.  Beraber çok anılarımız vardır.

Bende âcizane yıllarca müteahhitlik yaptım, İstanbul'un çok yerinde ayak izlerim vardır. Birçok kişiye ekmek kapısı açtım. Bugüne kadar iki şeyi aklımda tutmadım. Birincisi yaptığım iyilikleri, ikincisi bana yapılan kötülükleri. Bu yüzden çok rahat ettim.

 Bak evlat, bu memlekete kim bir çivi çaktıysa Allah razı olsun, bu ülke bu günlere kolay gelmedi.

Bu dünyada yapılan hiçbir iyilik karşılıksız kalmayacaktır diyerek sohbeti koyulaştırdı.

Hep iyilik yapın. Zira yapılan iyilikler, işlenen kötülükleri yok eder.

 Sonunda dünyadan ayrılacağınız için, kendinizi ondan ayrılmış kabul ediniz.

Bir gün mutlaka tadacağınız için ölümü tatmış gibi olunuz.

Bir gün ahret âlemine göçüp, oraya yerleşeceksiniz.

O halde şimdi kendinizi oraya gidip yerleşmiş tasavvur ediniz.

 Zaten bütün insanların varacağı son durak burasıdır.

Her insan yolculuğa çıkacağı zaman mutlaka hazırlık yapar.

Yolculukta lüzumlu eşyalarını yanına alır. Sıcağa karşı korunmak için

Gölgeliğini, yemek içmek için azığını, soğuğa karşı elbiselerini ve yorganını

 temin eder, öyle yola çıkar. Sefere, hazırlıklarını yaparak çıkan kimseye gıpta edilir.

Hazırlıksız yola çıkan pişman olur. Çünkü yola çıkıp, güneş altında kalınca,

gölgelenecek bir şey bulamaz. Güneşin sıcağı altında nice sıkıntılarla karşılaşır.

Susadığı zaman, susuzluğunu gidereceği bir su bulamaz. Soğukla karşılaştığında üzerine alacak bir şeyi yoktur. İşte böyle kimsenin, o sıkıntılı halde iken,

hazırlıksız yola çıktığına ne kadar çok pişman olacağını siz düşünün.

Bu sıkıntı dünyadadır. Dünyanın sıkıntısı geçicidir.

İnsan bir gün sıkıntı ile karşılaşır.

Öbür gün, o sıkıntıdan kurtulabilir. Fakat ya âhiretin devamlı olan

dayanılmaz acı ve ıstıraplarına yakalanırsak, hâlimiz nice olur?

Bu bakımdan insanların en akıllısı, sonsuzluk âlemi, gerçek vatan olan,

âhiret için iyi hazırlanandır.

Dehşeti tüyler ürperten kıyâmet gününde,

Allahü teâlâ kimi arşının gölgesi

altında gölgelendirirse o kimseyi, o gün güneşin sıcaklığı asla rahatsız etmez.Oradaki sıkıntılardan kurtulur.

O bakımdan bu güne kadar hep bu düşünceyle yaşadım. Rabbime şükürler olsun ki bundan dolayı hiç pişman olmadım. Dedi.

Yarım saatlik yolun nasıl geçtiğini anlayamadım. Fatih'e geldik, evlat benim durak burası, İsmim Mehmet Kaya , evim Çarşamba'da bana müsaade dedi ve ayrıldı.Çok hoş bir sohbetti.

Hani derler ya ne varsa eskilerde var. Hakikaten, her geçen gün değerlerimizi kaybederken, aramızda değerlerini muhafaza edebilmiş insanları görmek ayrı bir güzellik.

( Ne Varsa Eskilerde Var başlıklı yazı onur-ercan tarafından 20.07.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu