İSTANBUL’UN FETHİ VE ÖNEMİ


Lale devrinin ünlü şairi Nedim,İstanbulu pek güzel mısralarıyla şöyle tarif etmektedir:
“Bu şehr-i Sitanbul ki bî-misl ü bahâdır,
Bir sengine yek-pâre Acem mülkü fedâdır.
Bir gevher-i yek-pâre iki bahr arasında,
Hurşîd-i Cihân-tâb ile tartılsa sezâdır.”
İstanbul hayranı olan şair Yahya Kemal,Aziz İstanbul’u şöyle tasvir eder:
“Sana dün tepeden baktım,aziz İstanbul!
Görmediğim gezmediğim sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfince kurul,
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.”
Asırlar boyunca İstanbul’u pek çok yabancı gelip görmüştür.Pedro de Urdemalas 16.asırda gördüğü İstanbul için diyor ki:”İstanbulu Romaya,Venedik’e,Milanoya,Napoliye,Parise veya Lyona benzetmek yanlış olur.Saydığım şehirleri de gördüğüm için diyebilirimki,hepsi bir araya gelseler;tarihi ehemmiyet,genişlik,mevki,güzellik,ticaret ve bolluk bakımından hep birlikte İstanbula yetişemezler.”
Busbecq,mektuplarında,”Allah istanbulu sanki Dünyanın payitahtı olmak üzere yaratmıştır.”demektedir.
Leydi Montagu,”Rumlar istanbulda ayasofyadan başka görülecek yer olmadığını söylerler.Oysaki bir çok cami inşa tarzları ve büyüklükleri itibariyle ondan üstündürler”der
Fransız yazar Chateaubriand,”İstanbul dünyanın en güzel yeridir diyenler,hiç de mübalağa etmiyorlar.”demektedir.
1848-1865 yılları arasında Osmanlı bahriyesinde müşavir olarak çalışıp”Müşavir Paşa”diye meşhur olan İngiliz amiral Sir Adolphus Slade,İstanbulun baharını şöyle tarif etmektedir:”Baharın güzelliğini tarif etmek için istanbulu görmüş ve onun bağrında bu uyanışı yaşamış olmak gerekir.Bahar,İstanbula Allahın verdiği bir armağandır.Bundan daha nadide bir ihsan olabileceğini sanmıyorum.”


O YAR GÖZÜN, O YAR GÖZÜN
SÖYLE KİM O YAR GÖZÜN
ASLANLAR GÜÇTEN DÜŞSE
KARINCALAR OYAR GÖZÜN


Altı yüz küsur yıldır müslümüyle gayrı müslimiyle milyonlarca insanı adaletli sinesinde barındırıp, İlah-i Kelimetullah’a layık-ı veçhile hizmet etmiş necip milletin aziz evlatları.

Miladi 2000’İ Dokuz geçe yaşadığımız şu yıllarda, öyle görülüyor ki hepimiz başımı ellerimizin arasına alıp düşünmek zorundayız. Ta ti başımız çatlayıncaya kadar. İnsanlık tarihinin insanlık tarihinin başlangıcından beri dünyaya medeniyet yayan bir neslin torunlarının dünya sıralamasındaki yeri böyle mi olmalıydı? Hak ettiğimiz yer demi bulunuyoruz? Layık olduğumuz şekilde mi yaşıyoruz? Memleketimizin ilerlemesi için ne yapabiliriz? Üzerimize düşeni yapıyor muyuz?

Unutmayalım ki insanlar kendini değiştirme gayretinde olmazlarsa Allah (C.C) o milleti değiştirmez.

Dünyada hiçbir millet yoktur ki tarihi, bizim milletimizin tarihi kadar şan ve şerefle olsun. Tarihte bir takım olaylar vardır ki, tarihin seyrini, seyrini değiştirir, belleklerde yer eder ve asla unutulmazlar. İşte “ İstanbul’un Fethi bu olaylardan biridir.

İstanbul asırlardır Bizans İmparatorluğu’na başkentlik yapmış, Müslümanlar tarafından 27 kez kuşatılmış, ancak fetih nasip olmamıştır. İstanbul fethini zulüm içinde yaşayan halkı bile beklemiştir. Öyle ki insanlara “ Kardinal şapkası göreceğimize, Osmanlı-Türk sarığı görelim, adalete kavuşalım.” Dedirtmiştir. Fetih 53 gün süren muharebe sonucunda, 6 lisan bilen 21 yaşındaki genç padişah Fatih Sultan Mehmet Han tarafından 29 MAYIS 1453 tarihide gerçekleştirilmiştir. İstanbul’un Fethi ili Ortaçağ kapanmış, Yeniçağ açılmış, dünyada iki stratejik dengeler değişmiş, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in müjdesi inkişaf etmiş, necip milletimiz tarafından müyesser olmuştur.

Medeniyet tarihinde İstanbul’un ayrıcalıklı bir yeri ve önemi vardır. Antik uygarlıklara ev sahipliği yapmanın yanında, farklı kültürlerin, dinlerin ve medeniyetlerin buluştuğu ve yan yana yüzyıllarca yaşadığı bir şehirdir. İstanbul genelde doğu ve batı, özelde ise Hıristiyan ve İslam medeniyetleri arasında bir köprü olagelmiştir.
Osmanlı Türklerinin büyüleyici güzellikteki bu şehri fethetmesiyle başlayan tarihi süzgeç içerisinde İstanbul yeni bir kimliğe bürünmüştür. Bizans uygarlığının kendisine giydirdiği elbiselerden kurtulan İstanbul, Fatih Sultan Mehmet Han’ın 556 yıl önce şehre girmesiyle İslami bir kimliğe kavuşmuştur. Osmanlı Devleti’nin Pay-i tahtı ilan edildikten sonra da, bütün İslam âlemi ve uygarlığının kalbi İstanbul ile atmaya başlamıştır.

İngilizce de “CONGUEST” kelimesi ile ifada edilen fetih, toprak alımı ve alınana toprakların sömürülmesi anlamındadır. Buna binaen CONGUEST kelimesi FETİH’İN manasını karşılamamaktadır. İstanbul’un Fethi yukarıda belirtilen özelliklerden dolayı her yönüyle tam anlamıyla bir Fetih olup, tarihte görülen ender vakalardan birisidir.

Tarihte önemli bir mevki sahibi olan milletimizin tekrar o ihtişamlı günlere dönebilmesi için hepimizin üzerine düşün görevi fazlasıyla yapmamız lazımdır. Birlik beraberliğimizi koruyup, tekrar o muhteşem “Fetih Ruhu”’nu yakalamalıyız. Öyle ki bu Ruh seve, seve gönüllerde, gönüllerden fertlere, fertlerden aileye, aileden cemiyete, cemiyetten millete, milletten Müslüman alemine, nur olup gökyüzüne, rahmet olup yeryüzüne, bütün insanlığa nakış, nakış işlenmelidir.

Rahmetli Yahya Kemal BEYATLI’ nın ifadesiyle “ Kökü mazide olan ati” olmalı ve çok çalışmalıyız.

Unutmayalım ki kültürüne ve tarihine sahip çıkmayan milletler, başka milletlerin egemenliği altına mahkûmdurlar. Bu ise bizler için zuldür. zillettir. Zilletle yaşamaktansa şerefle ölmeyi ilke edinen Yüce Milletin Yiğit Evlatları

“TİTREYİNİZ VE KENDİNİZE GELİNİZ”

Resul DUMA N

( İstanbul'un Fethi Ve Önemi başlıklı yazı resul-duman tarafından 5/29/2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.