Hikaye / Anı Hikayeler

Eklenme Tarihi : 2.06.2011
Okunma Sayısı : 3134
Yorum Sayısı : 2

 

 
 
Bir garip adımız vardır bizim. Hatta iki garip adımız vardır desem belki de daha doğru olur.

 

İsterseniz ben bir Almancıyım diye başlayayım söze, ya da isterseniz, Almanya’ da ki yabancıyım diyeyim.

 

Neden mi? Çünkü Türkiye’de ki insanlar bize Almancı,  Alman halkıysa yabancı der.

 

Hangisi mi ağırımıza gider?  Aslında her ikisi de kolay kaldıramadığımız sözlerdir.

 

Ne işimiz var burada bilmem?  

 

Bazılarımız bir Alman'la evli bayan,  bazılarımızsa bir gurbetçiye gelmiş gelin.

 

Yani ithal gelinleriz biz…

 

Bir de bizler gibi Almanya’ya gelen ithal damatlar da var tabi ki.

 

Ne çok adınız varmış demeyin sakın.  Aslında bir de Almanlar’ dan dinlemelisiniz bizim adlarımızı…

 

Ne bileyim örneğin; domuz derler bize kendi dillerinde.  Türko derler. Hatta bazen yazım benzerliğinden dolayı hindi ile bile karıştırırlar.

 

Belki de karıştırmasalar da hoşlarına gider böyle hitap etmek.  

 

Dışarıdan nasıl görünüyor burası? Size göre çok mutlu muyuz bizler?

Hatta bir elimiz yağ da, bir elimiz balda öyle mi?

 

Hani bizim oralar da derler ya “Davulun sesi uzaktan hoş gelirmiş” diye, işte aynen öyle.  

 

Nereden mi biliyorum? Bilirim çünkü buralara gelmeden önce ben de hep böyle düşünürdüm.

 

Avrupa’dan birileri Türkiye'ye geldi mi gıpta ederdim onlara. Ah ben de gidebilsem diye geçirirdim aklımdan. Nasıl böyle düşünmezsiniz ki? Bey gibi paşa gibi gösterirler Almanya'dan gelen gurbetçiler kendilerini.

 

Akrabalarına, dostlarına, hediyeler yağdırır. İzine geldiğinde kimseye beş kuruş para harcatmaz. Har vurup harman savurur kısacası. Vay be! Dersiniz, adamda ki paraya bak!

 

Peki ya işin aslı öyle midir?  Elbette değil…

 

Kim bilir bir tatmindir belki de, böyle davranmak.  Millet olarak hediye vermek alışkanlığımızdır ayrıca.

 

Ama gurbetçi dozunu kaçırır hediyenin. “Karınca kararınca, yarım elma gönül alma değildir gurbetçinin hediyesi “ Resmen yağdırmaktır.

 

Bu arada “Gurbetçi” İsmi güzel gitti bize değil mi? Aslında gerçek ismimiz bu olmalı bizlerin.

 

Ne diyordum hediye…Evet yağmur gibi yağdırdığımız hediyeler, sonraları akraba ve dostlar tarafından bir beklenti olmaya başlar.

 

Bu nedenle durumunuz elverişli olmasa da, taşırsınız ha, taşırsınız.

 

İçimiz de bunu gösteriş için yapanlarımız olduğu gibi, akrabalarına duyduğu özlemle, onları gerçekten mutlu etmek için yapanlarımız da vardır.  

 

Bir de Almanya'da ki ezilmişliğini, Türkiye'de ki akrabaları hissetmesin, üzülmesin diye yüreklice düşünerek “Onlara her şeyi güllük gülistanlık göstermek amacıyla hediye işini abartanlarımız da vardır.”

 

Ben bunlardan hangi sınıfa mı giriyorum?  Kim bilir? Belki de bu söylediklerimden her birinden biraz taşıyorum.

 

Bu öyküde bir gurbetçinin, yani bir ithal gelinin hatıralarını bulacaksınız.

Türkiye’deki bin dokuz yüz doksan dokuz depremi ile başlayarak, 

 

Almanya’da ki sanal depremle devam eden bir hayat hikâyesi…

   

Bize Almancı derler, hediye bekleyenler.

Çürüttük ömrümüzü,  olamadık bahtiyar.

Yabancı diye bakar,  kıymet bilmeyen eller.

Ya bura da ölürüz, ya döneriz ihtiyar.

 

Devam edecek

 

( İthal Gelinler (1) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 2.06.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu