Zilhicce ayında İsmail kurban yolundadır. İbrahim kurban hüznündedir. Meleklerin elinde bir sürmeli koç ki İbrahim bi haber. Bir imtihan ki karşılığı muhakkak ki güzellikler ile ödüllendirilecek. Bir sınav ki insanın en kıymetli varlığı dahi onun uğruna bir kalemde feda edilecek.Teslimiyet deseniz uyar, mecburiyet, sadakat, sarsılmaz bir inanç.. Başka hangi kul tanrısına canını kurban verir. Hangi kul tanrısına bu derece riayet eder, itaat eder sorgusuz. Ve bir kurban ki yüce yaratıcının takdirine ses çıkartmaz.
İsmailim Arap Çölleri’nde, çöl fırtınalarında Hacer’in kollarında bir Safa’dayım, bir Merve’deyim aç bi ilaç..Yetiş ya rab! Zemzem suyu kaldığım yerde akar. Boynum kıldan incedir hak yolunda, İsmail’im bıçak boğazımda. Boğazımdan korkmuyorum lakin Rabbimin adını telaffuz edememekten bizarım.
İbrahim, hüznün bütün insanlığın hüznünden fazladır o gün, lakin mutluluğunda bütün insanlığın mutlululuğundan üstündür. Ne mutlu sana ki isyan edenlerden olmadın. İsmail, ne mutlu sana ki boyun eğenlerden oldun rabbine, duruşun kıyamete değin yad edilecek her kurban kesiminde. İbrahim üzgündür, bir elinde can parçası İsmail’i, diğer elinde İsmail ‘i kurban edeceği bıçağı. Keskin taraf hangisi sizce? İbrahim mi kurban, İsmail mi? İnsanın bedeni mi kanar, ruhu mu? Pansuman ederiz bir şekilde durdururuz kanı tende, ya ruhtaki kanamayı nasıl durduracağız? Ben İsmail’im bugün hak yolunda kurbanım canlar. Safa ile Merve arasında yedi kez dolanır dururum. Zemzem Suyu ile yıkanırım. İbrahim sen ki ateşlere gül oldun, Kâbe’ye mimar oldun. Gönlüme dolan ah oldun. İsmail’e uzanan dal oldun. Selam sana ey İbrahim. Gözüme dolan yaş oldun. Hürmet sana, takdir sana, muhabbet sana.
Bugün basit bir aşkın mezesiyim dudaklarda;” Sana kurban olurum” tarzında. Cikletiyim ucuz sevdaların aşk pazarlarında ” Kurbanınam ey yar!” şeklinde. Kurbanlık koyunların insanlaştığı, insanların koyunlaştığı bir dönemdeyiz. Mehmet Akif in dilinde; ”Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal! ” olur. Bir dava güderim hesapsız. Hak yolunda şehit olur vatana kurban olurum. Kınalı Ali şahidimdir. Saçlarına kına yakılmış olan ve bölüğündeki herkes tarafından kınalı saçlarından dolayı alaya alınan Ali’nin annesine yazdığı mektubun cevabının son kısmıdır okuyacağınız. Kendisi okuyamamıştır mektubu ama onunla dalga geçen arkadaşları okuyup hüngür hüngür ağlamıştır bu mektuba. Bu Çanakkale şehidinin acı hikâyesidir. Anası anlatır: "Oğlum Ali, yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler, kardeşime de yakma, demişsin. Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle, senle dalga geçmesinler. Bizde 3 şeye kına yakarlar:
1-Gelinlik kıza, gitsin ailesine çocuklarına kurban olsun diye,
2-Kurbanlık koça, Allah`a kurban olsun diye,
3-Askere giden yiğitlerimize, vatana kurban olsun diye... Gözlerinden öper, selam ederim. Allah`a emanet olun."
İbrahim yoldadır İsmail ile. İsmail anlamış nereye gittiğini.“Ey Babacığım sen rahat ol. Allah Sana neyi emrettiyse hemen yap. İnşallah beni sabredenlerden ve Allah’ın isteğine boyun eğenlerden bulursun.” İbrahim bir babadır ve oğlu İsmail’i Allah’a kurban etmesi gerektiğini görmüştür rüyasında. Ah İbrahim, senin yürek yangınına kim dayanır. Eline diken dahi batsa canımızın yandığı kuzumuzu kendi elimizle kurban etmek. Ne yaman imtihandır başındaki, sonu hayırdır. Muştudur yüce yaratıcıdan. Kurban, kelime anlamı olarak ‘Kendisiyle Allah’a yakınlaşılan şey’ demek olup (“kurb” kelimesinden yani Allah’a yakın olmaktan gelir); Allah’a yak(ın)laşmak için belli bir vakitte, belirli cinsten hayvanları kesme ibadetini ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder. Temelinde İbrahimî/İsmailî teslimiyet yatar. Teslim olma günü gelmiştir.
“Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım / Kurbânın olam var mı benim bunda günâhım” diye divan şiirinde meşhur olan beyti görmezlikten gelemezdik bu yazımızda. Tecahül-i Arif sanatı ile süslenmiş ve sevgiliye bilip de bilmezlikten gelen bir üslupla hitap eden aşık. Aşık her zaman kurbandır bu yolda. Abdurrahim KARAKOÇ’ da;
Bizim kapı dost kapısı
Girene canımız kurban.
Selâm muhabbet tapusu
Verene canımız kurban. diye yazmış bir şiirinde.Kurban olmak kayda değer bir olgu.
Mahzun- i ŞERİF ise;
Kurban gelir payın yoktur
Haftan yoktur ayın yoktur
Ankara`da dayın yoktur
Mamudo kurban niye doğdun? diye sorgu sual faslındadır.
Yusuf HAYALOĞLU ise;
Lele Kurban Ben Olayım
Ak Göğsünde Ben Olayım
Senin Yerin Sıcak Kalsın
Ah Yine Giden Ben Olayım diye haykırıverir.
Fuzuli ise çağları aşan bir eda ile şu şekilde feryat etmektedir:
“Yılda bir kurban keserler halk–ı âlem ıyd içün (ıyd: bayram)
Ben senin sâat–be–sâat dem–be–dem kurbânınam” Başka kelama ne gerek a canım.
Akika’dır bazen ahdimiz, bazen adak, bazen kurban. Hak yolunda can kurban. Bir kınalı koçtur gönderilen gökten İbrahim’e. İsmail bir kuzudur daha. Ahirde ve zahirde var olan yok olan her şey de; bir mücevher vardır zamanı geldiğimizde saçmamız gereken. Lal renkli dudaklarda akan şarabımsı kanlar; bir kurbanın alna sürülen kanının yanında hiçtir. Çünkü orada fedakârlık vardır, teslimiyet vardır. Kurban olunur bir gözü karalıya bugün, bir kağıt parçasına, bir can yongasına. Teslim olunmaz ama kolay kolay hak yoluna. İsmail olmak kolaydır bugün, İbrahim olmak zor.
Kurbanınız mübarek olsun.
(
İsmail Olmak Kolaydır İbrahim Olmak Zor başlıklı yazı
GürhanGürses tarafından
5.11.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.