40 ÇERİ
Herkes çok heyecanlıydı. Kürşad ise etrafı izlemekle meşguldü. Her gün saraydan çıkıp gezinen kral bugün dışarı çıkmıyordu. Hava çok yağmurluydu nedeni bu olabilirdi ama Kürşad ihtilal girişiminin ortaya çıktığını, birilerinin onları krala söylediğini düşünüyordu. Masanın üzerinde duran son kımızı da tek seferde bitirmişti. Ve artık şöyle dedi kendi kendine. Bu iş bugün bitecek. Yanındaki 40 çerisine de söyledi durumu ve ayaklandılar hep birlikte. Zaman gelmişti çünkü. Esaret altında yaşayan Türkler kurtarılacaktı ve görev beklemezdi. Kral çıkmıyorsa Kürşad ve 40 çerisi gidecekti saraya. Çin sarayı basılacaktı. Kürşad biliyordu. Ne kendisinde ne de 40 çerisinde ölüm korkusu yoktu. Zaten olsa bu işe girişmeye cesaret etmeyi geç, adını bile söylemez konuşamazlardı bu konu da.
Çok kötü bir şekilde yağmur yağıyordu. Zaten göz gözü görmüyor, at sesleri ile takip ediyorlardı birbirlerini. Hepsi kımızlarını içmişler ve tek düşünceleri vardı artık. Esaret altında yaşayan yüce Türk milletini kurtarmak. Sara ya çok az kalmıştı. Biraz sonra ilk muhafızlarla karşılaşacaklarını biliyorlardı. En önde giden Kürşad kin ve nefret ile bilenmiş kılıcını çıkarttı kınından. Diğerleri de okları hazırlamışlardı. At üstünde ok atabilen tek milletti çünkü Türkler. Kimsenin geri dönme gibi bir düşüncesi yoktu. Korkmadan, hızla ilerliyorlardı.
Sarayın giriş kapısı gözüküyordu karşıdan ve bir muhafız onlara doğru hareket etmişti. Kürşad gözünü kırpmadan salladı kılıcı ve muhafızın vücudu ayrı, kafası ayrı yere düşmüştü. İlk kan artık akmıştı. Sarayın önündeki muhafızlar hızla önündeki 41 kişiye doğru ilerlemeye başlamıştı ki Türk okçuları bu sefer devreye girmişti. Çinli muhafızlar çil yavrusu gibi tek tek yere düşüyordu. Korkudan sarayın kapısını bile açık unutmuşlardı. Bundan yararlanan Kürşad üstün at binme tekniğini kullanarak muhafızların aralarından sıyrıldı ve sarayın içine girdi. 40 çeri ise kılıçlarını çekmiş muhafızları darmadağın ediyordu. Çinliler neye uğradıklarını şaşırmıştı. 40 Türk karşısında kılıçlarını bile çekmeye fırsatları olmuyordu. 40 Çeri dışarıda, Kürşad içeride kahramanca göğüs göğse çarpışıyorlardı. Daha hiçbiri bir kılıç darbesi bile almamıştı. Türkler zaten askeri konularda düşman Çinlilerden çok üstündüler fakat bir gaflete dalıp esir düşmüşlerdi ve zaman artık kurtuluş zamanıydı. Bunun için çalışıyordu zaten Kürşad ve 40 Çeri. Kürşad’dan sonra diğer çerilerde içeri girdiler. Kapıdaki Çinli muhafızların tamamı öldürülmüştü.
Sarayın içi de karışmıştı. Artık kanlı çatışma sarayın içinde devam ediyordu. Önceden oraya giren Kürşad zaten Çinli muhafızlara göstermişti olacakları. Çin kralı ise irkilmişti. İçini bir korku sarmış ve ne yapacağına karar verememişti. Kimse böyle bir şeye cesaret edemez diye sarayın içine kaçış tüneli yaptırmamıştı kendine. Eline bir kılıç almış olmasına rağmen kapının önüne muhafız çıkartıp kapıyı arkadan kilitledi. Çok korkuyordu, içinden düşünüyordu. Bu Türkler çıldırmış mıydı? Tahminine göre çok kalabalık olmalıydılar. Fakat değillerdi. Sadece 41 kişi basmıştı sarayı ve Çinli muhafızları tek tek öldürüyorlardı. Kürşad ve 40 Çerisi sarayın krokisini önceden öğrenmişlerdi. Sarayın hangar kısmına bıraktılar atlarını ve hızla düşmanın üzerine ilerlemeye başlamışlardı. At üstündeki başarılarını, yürüyerek de sürdürüyorlardı.
Kralın kapısının önüne gelmişlerdi. Yüzlerce muhafız kilitli kapının önünde bekliyorlardı. Kral ise içeride heyecan ve korkuyla olacakları bekliyordu. 41 yiğit Türk gözü kara bir şekilde yüzlerce muhafızın üzerine saldırıp, çil yavrusu gibi dökmeye başladı kapıdakileri. Fakat öldür öldür bitmiyorlardı. Bitmiyor aksine çoğalıyorlardı. Saraya gireli 3-4 saati geçmişti ve artık yorulmaya başlamışlardı. Fakat pes etmeyeceklerdi. Çünkü Türklerin hayatı onlara bağlıydı. Kürşad bir boşluk bulup kralın kapısını kırdı ve içeri daldı fakat kralı oradan çıkartmak imkânsız gibi bir şeydi. Kürşad kralı öldürmek için kılıcını ona doğru sallamıştı fakat kıvrak bir hamleyle kurtulmuştu kral. 41 kişi azimle krala doğru saldırıyorlardı fakat hiçbiri erişemiyordu. Muhafızlar akın akın geliyor, bitmiyorlardı. Kürşad o an hemen düşündü ihtilal başarısızla sonuçlanacaktı bu gidişle. Yapılması gereken tek bir şey vardı. Sağ kalarak geriye doğru çekilmek. Bu bir kaçış değildi ve ya korkaklık. Başka bir saldırı için hazırlıktı. Kürşad 40 çerisine doğru dönüp seslendi. Çekiliyoruz!
Atı bıraktıkları hangara doğru çekilmeye başladı hepsi. 5 saattir çarpışıyorlardı ve daha hiçbirinin bir yeri çizilmemişti. Fakat yorulmaya başlamışlardı artık. Hangardan atları alıp sarayın dış kapısına doğru yöneldiler. Kapıdan çıkarken de çok çetin bir çarpışma yaşanıyordu. Muhafızlar girişlerini engelleyemedikleri gibi çıkışlarını da engelleyemiyorlardı. Herkesin arasından sıyrılıp çıktılar. Kürşad kaçış planını da hazırlamıştı. Vey ırmağının kenarına kaçacaklardı. Oraya kadar izlerini kaybettireceklerini düşünüyordu Kürşad. At üstünde ok atarak kaçıyorlardı 41 yiğit. Yüzlerce Çinli arkalarında geliyorlardı. Pes etmek bilmiyorlardı muhafızlarda. Peşini bırakmıyorlardı. 7 saattir kanlı bir çarpışma olmuş ve yüzlerce kişi ölmüştü. Kral kaçırılamamıştı ama ilk defa böyle bir şeye cesaret edilmişti. Kürşad yine de umutluydu, gururluydu.
Vey ırmağının kenarına varmışlardı. Nehir tüm coşkunluğuyla akıyordu. Nehrin kenarına vardıklarında bir çerinin vücudu toprağa düşmüştü. Büyük bir yorgunlukta vardı artık üzerlerinde. Muhafızlar bıkmadan takip etmişlerdi ve halen çarpışıyorlardı. Ölüm göze alınmıştı zaten bu ihtilal için yola çıkılırken ama bir kişinin ölümü etkilemişti 40 çeriyi. Bir anlık dalgınlıkla biri daha düştü toprağa. Artık 9 saatlik yorgunluk ortaya çıkmıştı. Kahraman Türk evlatları kralı kaçıramamış ama kahraman gibi ölüyorlardı. Korkak bir kral gibi saklanmamışlardı. Cesurca çarpışmışlardı. Bütün çerilerin cansız vücudu toprakta yatıyordu fakat Kürşad halen çarpışıyordu. Bir an etrafına bakındı ve sadece kendisinin kaldığını gördü. Aklına yine bir cesur gibi ölmek geldi ve kendini Vey ırmağının azgın sularına bıraktı.
Muhafızlar zafer kazanmış gibi dönmüşlerdi geriye. Fakat asıl zaferi orada kahramanca çarpışıp ölen 41 yiğit kişi vermişti. Ve bu hareket Türklere esin kaynağı oldu. Artık kitleler halinde isyan ediyorlardı. Ve bir gün istediklerini alacaklarını biliyorlardı.
MURAT YILMAÇ
Yazarın
Sonraki Yazısı