MUZDARİP GÜLNARE
 
Bakma nefsim devrana, rahman arşın sahibi.

Hamd-u sena etmeli haslet, nur aşk’a tabi               

Üşenme!  İslam şiarı,  geçmeli üstünden     

Her zamandan çok daha lazım yarana nebi.

 

Ravza’da solumak, aşığın olurken anı

Sünnet yeter insana,  ahkâm korur davanı  

Sunar cevheri meşk gülü, hicranın dalından

Hem yer hem gök şevke gelir, anarsın rahmanı

 

Aşkla olur,  sahralara en büyük keramet

Eyleme intizar, olmaz mahlûka feraset.                              

Eşiğini öp ulemanın, geç desturundan                     

Dava mukaddestir, insanı ezer ihanet.

 

Doymazsın dünyaya, gezme gülistan-ı diyar

Ruh bedende çıldırırken, beyhude bergüzar.           

Bozulur cemalinin rengi,  gülün zarından

Mizan kurulur, elbet verilir ecrine karar.

 

Kanar can özüm, ruhumda düşüncem biçare

Bu yolda aşk oduna yakılmışım, ne çare

Yaşadıysam bir an, özümde olmalı yâre

Susuz gönüller vazgeçmez hilalin gülünden

Uzlet benliğimi yırtmış, muzdarip gülnar’e
                                              
                                            Ahmet ÖZTEK
                                Yırtık Duygular, 21 Ocak 2012
 
Muzdarip              :Sıkıntılı. Iztırab çeken. Hasta. Bir tarafı sızlayan. Ağrıyan. Ağlayan.
Gülnar                   :Nar çiçeği
Nefis                     :can, maddî arzuların kaynağı olup sınır tanımayan bir duygu.
Devran                 :Dünya, felek.  Zaman. Talih, yazgı.
Rahman               :Bütün yaratıklara rızıklarını veren, her an bütün mahlukat hakkında hayır ve rahmet irade buyuran, bütün mahlukatına sayısız nimetler veren. Nizam ve adâlet sâhibi
Arş                         : ilâhî kudret ve saltanatın tecelli yeri.
Hamd u sena      : Cenab-ı Hakk'a hamd ve O'nu isimleriyle methetmek.
Haslet                   : Huy. Ahlâk. Yaradılıştan olan tabiat.
Tabi                       : Birinin arkası sıra giden, ona uyan. Boyun eğen. İtaat eden.
Şeiâr                     :Âdetler, İslâm işaretleri. İslâmlara ait kaideler. Allah'ı anmak, hamdetmek, ezan okumak, İslâmî kıyafet gibi. Bunlara Şeair-i İslâmiye denir. Bütün Müslümanlarla alâkalı meseleler ve alâmetler, umumun hissedar olduğu işlerdir. Sünnet-i Seniyyenin içinde en mühimi, İslâmiyet alâmetleri olan ve şeaire de karşılık gelen sünnetlerdir. Birisinin yapmasıyla  cemiyetin tamamının istifade ettiği gibi, onun terkiyle de bütün cemaat mesul olur. Umumun rızası olmazsa; onlara ilişmek, umumun hukukuna tecavüzdür. O şeairin en cüzîsi sünnet kabilinden bir meselesi en büyük bir mesele hükmünde nazar-ı ehemmiyettedir. Doğrudan doğruya umum âlem-i İslâm’a taalluk ettiği gibi, Asr-ı Saâdetten şimdiye kadar bütün İslam'ın bağlandığı o nurani zincirleri koparmaya, tahrip ve tahrif etmeğe çalışanlar ve yardım edenler düşünsünler ki, ne kadar dehşetli bir hataya düşüyorlar. Ve zerre miktar şuurları varsa, titresinler
Ravza                   : Sulu yer, bahçe, bostan, çimenlik yer. Ravza-i mütahhara: Fahr-i Kâinat Efendimizin Kabr-i Şerifiyle Minberin arasındaki saha.
Sünnet                  : Kanun, yol, âdet. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın sözü, emri, hal ve takriri. Müslümanların dinlemesinde maddî ve manevî pek çok fazilet bulunan, tatbikinde mühim sevablar, terkinde mühim zararlar bulunan İslâmî emirler.
Ahkâm                  :Hükümler.Kanunlar.Nizamlar.
Dava                     : Takib edilen fikir, iddia. Cenab-ı Hak'tan hayır ve rahmet dilemek.
Meşk                     : Kırba. Tulumdan yapılmış su kabı.
Hicran                   : Uzaklaşma. Ayrılık. Ayrılıktan gelen keder, sızı, acı. Dostluğu ve ülfeti kesmek.
Şevk                      : Çok istek, şiddetli arzu
Sahra                    : Kır, ova, çöl.  Yazı.
Keramet               :Allah (C.C.) indinde makbul bir veli zatların lütf-u İlâhî ile gösterdiği büyük mârifet.
İntizar                    : Gözlemek. Ümit ederek beklemek. Adamak, nezretmek.
Mahlûk                  :Yaratılmış. Yoktan var edilmiş olan.
Feraset :Anlayışlılık, çabuk seziş.
Ulema                   :Âlimler. Osmanlı devrinde yüksek ilim ve fıkıh âlimleri. İlmiye mensubları.
Destur                  :İzin, müsaade. Şerlilerden kurtulmak için söylenen söz. Allah'ın inayeti.
Mukaddes            :Takdis edilmiş olan. Temiz ve pâk. Her çeşit noksan, ayıp ve kusurlardan uzak olan. İhanet                    :Alçak ve hakir sanıp itibar etmemek, kıymet vermemek. Hainlik. Haksızlık. Kötülük.
Gülistan                : Gül bahçesi
Ruh                        : Can, nefes, canlılık. Öz, hülâsa, en mühim nokta.
Beyhude               : Boşuna. Boş yere. Faydasız.
Bergüzar              : Hatırlatmak için armağan, hediye vermek.
Zar                         :İnleyen, sesle ağlayan
Mizan                    :Terazi, ölçü, tartı. Akıl, idrak, muhakeme. Mahşerde herkesin amellerini tartmağa mahsus bir adalet ölçüsü
Ecir                        : Bir iş, bir hizmet mukabilinde verilen şey. Ahrete ait mükâfat, hayır ceza.  Ücret, mukabil, karşılık. Sevab.
Bi-çare                 : Çaresiz. Zavallı. Şaşkın.
Aşk odu                : Aşk Ateşi, aşk narı.
Yâre                      : Yara
Hilal                       :Yeni ay şekli. İslami sembol
Uzlet                      :Yalnızlık.İnsanlardan ayrılarak bir tarafa çekilip yalnız kalmak.
Benlik                   : Kişilik
İnsanoğlu gözünü açtığında şöyle bir çevresine bakmalı ve gördüklerini mütalaa etmeli. Neler oluyor çevrede. Bir tohum nasıl zamanı gelince yırtılıyor dalı tomurcuğu oluşturuyor ve bir de bakıyorsun ki kocaman ağaca dönüvermiş. Meyve veriyor ve nihayetinde bir tohum oluşturup hayata yeniden başlıyor. Doğada hakkın büyük sırları vardır. Bu büyük dönencenin içinde insanoğlu nedir ki haddini bilmez işlere kalkışır. Nefsinin peşinde koşar durur. Çevresindeki olaylara bakıp ibret almaz.
Böyle sine karma karışık bir dünyada kurtuluş ancak ulemanın eşiğinde yetişmek, feyizlenmekle olur. Kalbin tedavisinde feyiz ehli
insanların desturundan geçmeli davasına sahip çıkmalı bir an bile ondan yüz çevirmemelidir.
 
Elbet dünya doyumsuz gül bahçelerinin olduğu ve bir sürü nimetlerin bulunduğu bir yerdir. Ve de insan bunlara çok kolayca kanar. Ölüm anı geldiğinde ruh bir an evvel bedeni terk etmek için hazırlandığında başucunda bulunan imamın telkinleri beklide boşa çıkacaktır. Çünkü o an bedende ruhta kendi derdine düşmüştür. Bu hale göz önüne getirerek insan kendisine derhal çeki düzen vermeli ve bir gün hakkın mizanına çıkacağı günü bilmeli. O mizan ki nokta kadar sevapların ve günahların dahi değerlendirileceği ve ahretin tarlası olan bu dünyada yaşadığı her şeyden sorgulanacağı anı hatırlamalı ve ona göre kendisine çeki düzen vermeli bütün bu büyük nimetlere karşı hamd etmeli. Hakkı anmalı. İbadetlerine ve yaşantısını dikkat etmeli.
 
Hakkın rahmetine sığınmak onu her an anmak habibini sevmek ve onun sünnetini harfiyen takip etmek yaşamak kurtuluşun tek yoludur. Bu yolda yoğrulmalı, erimeli, pişmeli bu yolda insanoğlu kendini yakarak olgunlaşmalıdır. Bu yolda kendisine ne kadar eziyet verilse huyuyla kişiliğini derhal tanımlamalı ve kendisine verilen süreyi değerlendirmelidir.
( Muzdarip Gülnare başlıklı yazı oztek tarafından 26.01.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu