BİZ NİYE BÖYLE OLDUK? (Makale).
   2009 Yılı 28 nisan ile 30 temmuz tarihleri arasında kendi otomobilimle, Antalya'dan başlamak üzere, İçanadolu ağırlıklı, eşimle yurt gezisine çıktık. Bunu üç aşamada gerçekleştirdik. 15 il, 20 kadar ilçe dolaştık, hatta öğretmenlik yaptığım, Sıvas-Yıldızeli-Karacaören köyüne de 43 yıl sonra uğrama bahtiyarlığını yaşadım. Zamanında 100 hane olan köyde 30 hane ancak kalmış. Anadolu'da birçok köyün terk edildiğini bizzat gördük.
   Büyük Önder Atatürk'ün "Memleketin Hakiki Efendisi" dediği köylüler, şehir özlemi sevdasına kapılarak, o güzelim köyleri terk edip, beton yığınına dönen şehirlere göçmüşler. Doğuda çoğu  bağını, bahçesini ve tarlalarını ekmeyi bırakmış. Hayvancılıkla uğraşan azalmış olduğundan, eti, birçok tarım ve endüstri ürününü dışarıdan ithal eder hale gelmişiz. Halbuki yakın tarihe kadar Avrupa'da tarım ürünlerinde kendi kendine yeten
ülkelerin arasında idik. Bizi çekemeyenler, ülkemizde gözü olanlar, bu işi topla tüfekle başaramadılar. Önce bizleri örf adetlerimizden uzaklaştırdılar, din ve ananelerimizden soğuttular. Şimdi de tarım ve hayvancılığı bıraktırdılar. Üretmeden tüketen, dışarıya bağımlı, lükse düşkün, sorumluluktan yoksun topluluklar haline gelmemizi başardılar. Uyanık olalım bu Ali Cengiz oyunlarına gelmeyelim, muhannete muhtaç duruma düşmeyelim. Nasıl oldu da birçok meziyetlerimizi kaybettik. Kendi işimizi ve köyümüzü terk edip, şehirde başkalarının evinde kiracı, yine başkasına ait işyerinde ve fabrikalarda işçi, amele olarak çalışır hale geldik? Köyde evi, bahçesi ve tarlası olanlara tavsiyem odur ki, akıllarını başlarına toplasınlar. En yakın zamanda köylerine, evlerine dönsünler. Bahçe ve tarlalarını eksinler, hayvanlarını beslesinler. Alemin işçisi olacağına kendi işlerinin patronu olsunlar. Böylece ülkemiz de dışarıdan başkalarının küflü tarım ürünlerini ve ipini koparıp, kendini sokaklarda kovalatan o Angusları almaktan kurtulsun.
Bu isteklerim bir dilek ve rica olmayıp, bir vatandaşlık görevi ve ülkesini seven her yurttaşın, yerine mutlaka
getirmesi gereken önemli sorumluluklardandır kanısındayım.
   Uzun zaman müttefikimiz Amerika tarafından uyutulduk. Ağır sanayi ve endüstriye dönük fabrika yerine bize makarna ve ciklet fabrikası kurdurdular. Çocuklarımıza okullarda araştırma, uygulama ve pratiğe dayalı eğitim yerine, ezber ve günü kurtaracak bilgiler verdik. Derdimizin çaresi olacak Köy Enstitülerini, sudan sebeplerle kapatıp. "Ham meveyi kopardık dalından". Hâlâ şehirde okula giden çocuğun çantasını anne babalar taşımakta, ödevlerini ebeveynler yapmaktadır. Çocukları şahsiyetten uzak, iş bilmez, çalımayı sevmez "Babam sağ olsun" zihniyetinde, gece kulüpleri, bar ve gazinolarda gece hayatına düşkün bireyler olarak yetiştirdik. Büyük şehirlerde ilgisiz kalmış, ana babası belli olmayan, tinerci ve kapkaççı sokak çocukları ürettik. Anne babasını döven hatta gözünü kırpmadan öldüren nesiller yetiştirdik. Sebze ve ağacı tanımayan yüksek Ziraat Mühendisleri tanıyorum. Yan keskiyi tanımayan elektrikçi ve elektrik mühendisleri duydum. İşte biz niye böyle olduk? Sorusunun bu cümlelerin içinde saklı olduğu görüşündeyim. Aklı selim ve duyarlı bireyler olmamız dileklerimle. Başka Türkiye yoktur. Ülkemize sahip çıkalım. Haçlı oyunlarına gelmeyelim. 
( Biz Niye Böyle Olduk. Makale. başlıklı yazı HACI tarafından 28.01.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu