Merdivenler… İnsanı yükseklere taşır merdivenler. Uçmadan yukarılara çıkarır. İnsanları yukarıdan da indirirler ama düşmeden. Hem taşıyıcıdır merdivenler hem de bir nevi elçi yukarıdakilerle aşağıdakiler arasında. Merdivenler sayesinde dikine yaşam başladı kentlerde ve toprak tasarrufu sağlandı.

Fevkalade faydalı şeylerdir merdivenler, ama üstleri. Altlarına ne yapacağımızı şaşırırız. Düzensizdir oraları. Bir karıştan başlayıp, tavana kadar yükselen , kimi dairevi kimi köşeli eğri büğrü mekanlar.  Ne yaşam alanı olur, ne mutfak ne de düzgün bir dolap konur oralara. Boş bırakmak da olmaz…

Zordur merdiven altlarını kullanıma açmak. Ama dedik ya boş bırakmak olmaz… Nihayet adına yakışır bir fonksiyon bulunur oralara: Evlerde, dekoratif bir malzemeyle kapatılarak, ortalıkta görünmesini istemediğimiz ıvır zıvırları sakladığımız  ardiyelere, işyeri ve dükkanlarda ise ya benzer bir fonksiyona ya da kenefe dönüştürürüz. Kimisi temizlik malzemelerini falan teper oralara; paspas, süpürge, bez vs.

Çocukların da en çok rağbet ettiği yerlerdir merdiven altları. Hem evin en ilginç oyuncakları oraya saklanmıştır anneler tarafından hem de orası gözden uzak kalınabilecek bir yerdir. Ebeveynden saklanılacak ya da bir şeyleri saklayacak güzel bir yerdir. İlk öpücüğün alındığı ya da verildiği, ilk icatların yapıldığı yerlerdir merdiven altları.

Manzara bu; merdivenlerin altı ya pis ya da gizli işler için ayrılmıştır hep…

Bütün bunlardan olsa gerek, “merdiven altı “ çok meşhurdur ülkemizde. Haberciler öyle diyor:

- Polisin yaptığı operasyonda  120 kasa sahte içkiyle birlikte “merdiven altı” üretim yapan çete yakalandı. İçkiler piyasaya sürülseydi belki de onlarca kişinin ölümüne ya da kör olmasına sebep olacaktı. Yakalanan içkilerin piyasa değeri ise –Memurun emekli ikramiyesinin beş katı- TL civarında…

- Bayram yaklaşırken, insan sağlığını tehdit eden “merdiven altı”nda üretilmiş tatlı ve şekerlemelere karşı halk uyarıldı. Belediyenin zabıta ve sağlık ekipleri de denetimlerini sıklaştırdı. Bir “merdiven altı” üretim yerine baskın yapan ekipler, sağlıksız şartlarda üretilen ve piyasa değeri –memurun üç yıllık maaşı kadar- TL olan şekerlemeye, imha etmek üzere el koydular…

Belli ki “merdiven altı”nın hedefi ne içki içip eğlenecek münafık(?) ne de kutsal bayramını kutlayacak dindar(?),  aklında, sadece, insanlıktan arınmış para var.

- Geçtiğimiz günlerde hazırlanarak ilgili bakanlığa sunulan bir raporda “merdiven altı” basım yapan ve korsan satış yapanların,  yazarlardan, yayımcılardan ve vergi vermemek suretiyle devletten çaldıkları tutarın  -söz konusu bakanlık bütçesinin %40’ı kadar- TL olduğu bildirildi…

- Ziraat Odaları Başkanı, ülkedeki nişasta bazlı şeker kotasının %40 olduğunu, ancak “merdiven altı” üretim olduğunu, bunun önüne geçilemezse pancar üreticilerinin sıkıntının çözümlenemeyeceğini söyledi…

Daha onlarca hatta on kere onlarca benzer haber duyuyor ve okuyoruz.

Sadece “merdiven altı” üretim yapıp satanlar mı acaba insanlığını satanlar? Hayır elbet! Hatta onlar hiç değil belki. Çünkü onlar kuraldışı da olsa emeklerini satıyorlar. Bence, insanlığını satanlar, emek verenin emeğine gerekli değeri vermeyip, hak ve vergi çalanlara rağbet edenlerdir. Toplum olarak belki kendimize sormalıyız, illegal işlemlerden doğan yıllık 8-10 milyar liralık ciroda benim katkım ne? Aklınızda bir rakam varsa onu 70 milyonla çarpın ve  siz bir damla kaçırdığınızda gölün nasıl boşaldığını görün…

“Merdiven altı” sadece bir üretim tabiri değildir ülkemde. Merdiven altı hizmetler de var. “Merdiven altı” Kur’an kursları, mescitler. “Merdiven altı” okullar bile var ülkemde.

Saklı, gizli, ve kirli şeylerini ve işlerini merdiven altında halleden insanım, “merdiven altı”nı hep hayatın bir parçası haline sokmuştur. İnsanlar, piyasanın “merdiven altı”nı, evinin masum “merdiven altı”yla hep karıştırmıştır. “Merdiven altı”cıları hep mazlum, hep masum yerine koymuştur, “kul hakkı”nı, iki kelimelik bir tabir kavanozuna kapatıp, manasını bulmasına müsaade etmeksizin.

Kanun dışı ve sahte olan “merdiven altı”  hayata yayıldıkça insanımız da sahteleşiyor sanki.

Sahte doktorların yazdığı sahte reçeteleri sahte eczacıdan alınca, sahte iyilik yani ölüm iyiliği bulur bizi.  Sahte müteahhidin yaptığını sahte mühendis kontrol eder, sahte belediyeler ruhsat verirse, sahte evlerimiz olur ve gerçek depreme dayanamazlar. Gerçeğin karşısında ancak gerçek durabilir. Sahte siyasetçilerin, sahte vaatleri aşk-ı vatandan, sahte hocaların cennet vaatleri dinden imandan edermiş insanı.

“Yalan Dünya” edebiyatı da “merdiven altı”ndan çıkan bir sahtecilik eseridir aslında. Doğruda dosdoğru, yalana karşı kaskatı dik duramayan, sahte hazlar ve kazançlar için gerçek insanlık değerlerinden vazgeçebilenlerin edebiyatıdır “yalan dünya”. Zira, kafamızı çevirip baktığımızda, gerçek insanların yaşadığı mutlu toplumları görebiliriz yeryüzünde.

“İnsanlığın barış ve mutluluğa ulaşması; ancak ve ancak onu oluşturan iki cinsin barış ve mutluluğuyla mümkündür.” diyorum. “Merdiven altı” üretim olmayacak yalnız, erkek de kadın da...  Bu topraklarda  “erkek”, cinsiyet tarifi dışında sosyal başka manalar da taşır. Erkeklik; mertliktir, özü sözü bir olmaktır, haklıya hakkını vermek, zayıfa yardım etmektir. Öyle ki; bu meziyetleri taşıyan kadına “erkek gibi kadın” vasfı yapıştırılıverir. Buraların erkeği böyledir benim bildiğim. Ancak, kadın hakları, sokaklara dökülüp aranıyorsa, kadını, eşi olan, güya hayatını birleştirdiği erkekten korumak için daha katı kanunlar gerekiyorsa o toplum hala orman kanunlarından kurtulamamış demektir. Kadın da sonsuz teslimiyetin sadece Tanrıya olduğunu bilmeli elbet. Tabiatın kâğıttan daha âlim olduğunu ve kâğıtta tabiatın ilmi olduğunu da.

Merdiven altından geçmenin uğursuzluk olduğunu bile bile, “merdiven altı”nı hayatına bu kadar sokan  bir toplum olarak yüzleşmemiz gereken gerçek; yalanlar üzerine kurduğumuz dünyadan kurtulup bir an önce yaşadığımız dünya gerçeklerine dönmemiz gerekliliğidir.

( Merdiven Altı başlıklı yazı birinsan tarafından 29.03.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu