Ümüt GÖNGÖR
: Ankara’lı olan şairin çocukluğu Mamak’ta geçti. Çok sayıda antoloji kitaplarında yer alan şiirleri yurt içi ve yurt dışı gazete ve dergilerde yayınlandı. Radyo ve televizyon programlarına konuk olarak katılarak şiirlerini okudu. Ankara’da bir kamu kuruluşunda çalışan şair, sanat çalışmalarına devam etmektedir.
AĞLARSA DİYEREK MENDİL BIRAKMIŞ
Ağlarsa Diyerek Mendil Bırakmış
Kendinden ne varsa alıp götürmüş
Bir parçacık hatırayı çok görmüş
Güllerin üstüne gözyaşı dökmüş
Ağlarsa diyerek mendil bırakmış.
Kan akmış gözünden bir damla yaşla
Bir mektup bırakmış bir tutam saçla
Demiş artık bensiz hayata başla
Ağlarsa diyerek mendil bırakmış.
Vazosuna baktım gülü duruyor
Onu görmediği her gün soluyor
Seyre duruyorum gözüm doluyor
Ağlarsa diyerek mendil bırakmış.
Ümüt GÜNGÖR
“AĞLARSA DİYEREK MENDİL BIRAKMIŞ” ŞİİRİNİN TAHLİLİ
1-DİL:
Şiirde kullanılan dil duru ve herkesin anlayabileceği bir Türkçedir. Kullanılan dil hakkında söylenebilecek ilk şey sade ve anlaşılır bir dilin kullanılmış olmasından dolayı her dönem rahatlıkla okunabilecek olmasıdır. Şiirlerinde yabancı ve süslü kelimeler kullanmaktan kaçınan şairin tüm eserlerinde ozan duyuşu vardır. Bir halk şairidir. Dil bakımından Türk Halk Edebiyatı geleneğinin takipçisidir.
2-ZAMAN: Şairin içinde yaşadığı zamanla karşı karşıyayız. Bir ayrılık sonunda yaşadığı üzüntü ve özlem vardır. Şairin zaman karşısında takındığı tavrı, üçüncü kıtanın ikinci mısrasında yer alan “Onu görmediği her gün soluyor” sözlerinde görebiliyoruz. “Onu görmediği her gün soluyor / Seyre duruyorum gözüm doluyor “ mısralarında da görüldüğü gibi ayrılık karşısında bir çaresizlik ve özlemin belirtisi vardır. Ayrılık karşısında, içinde yaşadığı zamanın verdiği kederi unutarak bir teselli aramaktadır. Bu arayış ondaki zamanı aşma isteğinden kaynaklanmaktadır. Her dörtlük sonunda yinelediği “Ağlarsa diyerek mendil bırakmış” mısrasında bu arzusu görülmektedir. Şairi ilgilendiren, sevgilinin kendisidir. Sevgiliden ayrılmak ona üzüntü vermekte, ancak teselliyi de sevgilinin bıraktığı mendilde bulmaktadır.
3-MEKÂN:
Şair, sevgilinin ayrılığından duyduğu hüzün içindedir
Vazosuna baktım gülü duruyor / Onu görmediği her gün soluyor / Seyre duruyorum gözüm doluyor, Mısralarında sevgiliyi aradığı ve özlediği görülüyor. Hüzün vardır. Mekân, sevgilinin bulunmadığı bir zamandır.
4-İNSAN: Ağlarsa Diyerek Mendil Bırakmış, şiirinde öne çıkan insan sevgilidir. Ancak şairin “Ben’lik” duygusu da ön plana çıkmakta, bu da şiire lirik bir hava vermektedir.
Vazosuna baktım gülü duruyor / Onu görmediği her gün soluyor / Seyre duruyorum gözüm doluyor, Mısralarında şairin “Ben” lik duygusunun öne çıktığını görüyoruz. Birinci kıtanın ikinci mısrasında “Bir parçacık hatırayı çok görmüş “ ve üçüncü kıtanın ikinci mısrası “Onu görmediği her gün soluyor” seslenişinde şairin acizliği gözlenmektedir. Buradaki acizlik, sevgilinin ayrılığı ve o’na duyulan özlemden kaynaklanmaktadır.
5-DUYGU VE DÜŞÜNCE:
Şiirdeki temel düşünce ayrılık, sevgi ve özlemdir.
Ağlarsa diyerek mendil bırakmış
Kendinden ne varsa alıp götürmüş
Bir parçacık hatırayı çok görmüş
Güllerin üstüne gözyaşı dökmüş
Ağlarsa diyerek mendil bırakmış.
İlk kıda da şairin sevgilisine karşı bir sitemi söz konusudur. Sevgilinin, kendini hatırlatacak hiçbir eşya bırakmadan her şeyini alıp gittiğini sitem yollu anlatan birinci ve ikinci mısraların, aslında hatıraları canlandıracak maddi şeyler olmayıp, manevi şeyler olarak anlaşılması daha doğru olacaktır: Şair için anlam ifade eden koku olabilir… Giderken ağladığını ve bu ayrılığın sevgiliyi de üzdüğünü, kedere boğduğunu üçüncü mısrada yer alan “Güllerin üstüne gözyaşı dökmüş“ sözlerinden anlıyoruz.
Kan akmış gözünden bir damla yaşla
Bir mektup bırakmış bir tutam saçla
Demiş artık bensiz hayata başla
Ağlarsa diyerek mendil bırakmış.
İkinci kıda da sevgilinin bu ayrılık karşısındaki tavrını görüyoruz. Öyle ki, sevgili bu ayrılık karşısında büyük bir üzüntü içerisindedir. Bu nedenle gözleri kızarana dek ağlamıştır. Bunu “kan akmış…” söz grubu ile ifade etmektedir. Birinci kıtada sevgilinin kendini hatırlatacak tüm eşyaları alıp götürdüğünden söz eden şair, ikinci kıtanın ikinci mısrasında, sevgilinin veda ederken unutulmamak istediğini dile getiriyor. “Bir mektup bırakmış bir tutam saçla” mısrasından terk eden sevgilinin unutulmamak arzusunda olduğunu anlıyoruz. Saç, Anadolu’da kadın ve erkekler için çok önemlidir! Bölgelerarası kültürel fonksiyonların ağırlığına göre değişik anlamlar ifade eder. Kimi bölgelere göre namus, kimi bölgelere göre sevgiliyi hatırlatan ondan bir parça, kimi bölgelerde aitlik ifade eden bir unsurdur. Bu mana da “…bir tutam saçla” söz grubundan, sevgilinin giderken, kalbinin şaire aitliğini ifade eden bir işaret olarak algılıyoruz. Burada zaman ve mekân arasında ilişki kurulmaya çalışıldığı da görülmektedir: Mektup, uzağı, hasreti, beklediklerimizi ifade eder. Saçın ise, aitliğin manevi bir unsuru olduğunu belirtmiştik. Senden uzağım, ama seninleyim, mesajı verilmektedir. “Demiş artık bensiz hayata başla” mısrasından, şaire bırakılan mektupta üstü kapalı sevgilinin de bir sitemi söz konusudur. İkinci kıtanın son mısrasında sevgilinin de şairi sevdiğini ve onu düşündüğünü, hatta arkasından ağlayacağını bilecek kadar şairi yakından tanıdığını “ Ağlarsa diyerek mendil bırakmış.” mısrasından anlıyoruz. Şair, sevgilinin bıraktığı mendilde teselliyi aramaktadır. Biliyor ki, sevgili de onu düşünmekte, o da üzülmektedir.
Vazosuna baktım gülü duruyor
Onu görmediği her gün soluyor
Seyre duruyorum gözüm doluyor
Üçüncü kıta da sevgiliye duyulan özlem vardır. Çok çeşitli vazolar vardır: Seramik, cam v.s. Vazolar çeşitli amaç için kullanılır. “Vazosuna “ kelimesinden, sevgilinin giderken maddi anlam ifade eden eşyalarını götürmediğini kesin olarak anlıyoruz. Birinci mısradan sevgilinin vazoya gül koyduğunu anlıyoruz. Yukarıda da belirttiğim gibi vazolar çeşitli amaçlar için kullanılabilir. Gül de dikilir, su konarak gül de konulur. Günümüzde daha çok yapay çiçeklerin konduğunu biliyoruz. Vazoya konan gülün çok değerli olduğunu da söyleyebiliriz. Ancak, buradaki vazoyu mecazi görüyorum. Vazo, yalnız sevgiliye ait olan, onu arayan, özleyen şairin kalbidir. Gül ise sevgilinin kendisidir. Bu mana da, yalnız sevgiliye ait olan kalbe baktım, eskisi gibi yerinde duruyor, diye anlamak sanırım yanlış olmayacaktır. Yalnız sevgili için çarpan kalp, o’nu göremediği her an, her dakika ve gün, gittikçe hüzünlendirmekte ve aşırı derecede acı çektirmektedir. Bunu da “Onu görmediği her gün soluyor”mısrasında dile getirmektedir. Şair kalbindeki sevgilinin hayalini seyretmekte ve hüzünlenmekte, gözleri dolmaktadır. Bunu mecazi olarak “Seyre duruyorum” söz grubunda ifade etmektedir. Sevgilinin şair için bir anlam ifade ettiğini, o’nu sevmekten mutlu olduğunu, ayrılığından dolayı da büyük bir üzüntüye düştüğünü şiirin bütünü içinde görebiliyoruz.
6-KENDİNİ AŞMA: Şiirin bütünü ele alındığında şairin, sevgiliyi hatırlatan anılardan kurtulmak gibi bir niyetinin olmadığını görüyoruz.
Ancak şair, kullandığı dil ve imge ile kendini aşmıştır.
7-ANLATIŞ TARZI: Ağlarsa Diyerek Mendil Bırakmış şiirinde Türk Halk Edebiyatının dörtlük nazım birimi kullanılmıştır. Birinci kıta 5, ikinci kıta 4, üçüncü kıta 4 mısradan oluşmuştur.
Şairin tüm eserleri incelendiğinde, genellikle Türk Halk Edebiyatı dörtlük nazım birimini şiirlerinde ustalıkla kullandığını görebiliyoruz.
Şiirin tamamı 11’li hece veznine göre yazılmıştır.
Birinci kıtada a – a – a - a, ikinci kıtada b – b – b - c ve üçüncü kıtada d – d – d - e şeklinde düz kafiye örgüsü kullanılmıştır.
Şiirin redif ve kafiye yapısını inceleyelim.
a- Birinci kıta;
Ağlarsa diyerek mendil bırakmış
Kendinden ne varsa alıp götürmüş
Bir parçacık hatırayı çok görmüş
Güllerin üstüne gözyaşı dökmüş
Ağlarsa diyerek mendil bırakmış.
Birinci kıtanın birinci ve beşinci mısraları Ağlarsa diyerek mendil bırakmış, cümle halinde rediftir. İkinci mısrada götürmüş, üçüncü mısrada görmüş ve dördüncü mısrada dökmüş kelimelerinde müş ekleri rediftir. İkinci mısrada götürmüş ve üçüncü mısrada görmüş kelimelerinde m sesinden önce gelen r sesi yarım kafiyedir.
b-İkinci kıta;
Kan akmış gözünden bir damla yaşla
Bir mektup bırakmış bir tutam saçla
Demiş artık bensiz hayata başla
Ağlarsa diyerek mendil bırakmış.
İkinci kıtanın birinci mısra sonunda yaşla, ikinci mısra sonunda saçla, üçüncü mısra sonunda başla kelimelerinde la sesi rediftir. Birinci mısrada yaşla, üçüncü mısrada başla kelimelerinde aş sesi tam kafiyedir.
c-Üçüncü kıta;
Vazosuna baktım gülü duruyor
Onu görmediği hergün soluyor
Seyre duruyorum gözüm doluyor
Ağlarsa diyerek mendil bırakmış
Üçüncü kıtanın birinci mısra sonunda duruyor, ikinci mısra sonunda soluyor, üçüncü mısra sonunda doluyor kelimelerinde yor eki rediftir. Birinci mısrada duruyor kelimesinde u sesi yarım kafiye, ikinci mısrada soluyor, üçüncü mısrada doluyor kelimelerinde olu sesi zengin kafiyedir.
Kafiye dizilişinin ve mısra sonlarında redif’in ustalıkla kullanıldığını görüyoruz. Her dörtlüğün sonunda tekrarlanan Ağlarsa diyerek mendil bırakmış dizesi şiirde anlam, biçim, şekil ve dil yönünden daha kuvvetli hissedilmesine neden olan unsur olmuştur. Mısra sonlarında yinelenen götürmüş, görmüş, dökmüş, yaşla, saçla, başla, duruyor, doluyor, soluyor kelimeleri şiirde uyumlu bir ahenk sağlamıştır. Mısra sonlarında tekrar edilen kafiye dizilişi şiire anlam ve ses bakımından bir zenginlik katmıştır.
Şiirde mısraların kendi içindeki ses uyumu, aliterasyon ve asonans şiiri zenginleştirirken, estetiksel, biçimsel ve şiir dili bakımından da farklı bir güzellik katmış, musiki havası vermiştir. Çapraz ses uyumu da dikkat çekicidir.
Şiirde yabancı ve anlaşılamayan kelime kullanılmamıştır. Şairin, halk arasında bilinen ve tanınan kelimeler kullanması dikkat çekicidir.
Görüleceği gibi şiirde bir sadelik vardır. Aynı zamanda duygusal yoğunluk ve şiirin bütünü içinde ele alınması gereken ahenk dikkat çekicidir. Vezin ve ahenk, güçlü bir şiir imajı vermiştir. Şiirde de ritim, ünlü ve ünsüz seslerin uyumu bozmadan düzenli bir şekilde tekrarı ile sağlanmaktadır. Bu bir ustalık işidir. Şiirde ritmin başarıyla kurulmasını sağlayan öğelere baktığımız zaman, nazım birimi, vezin, uyak ve seslerin ustaca kullanıldığını görüyoruz.
Şiirde seslerin nasıl kullanıldığına bakalım.
Birinci kıtanın birinci mısrasında r – k – d – m – l ünsüz seslerin, iç sesin a – e – i - ı ünlü seslerden oluşması, ikinci mısranın d – n ünsüz seslerden, iç sesin a – e – ü seslerden oluşması, üçüncü mısranın r – ç – ı ünsüz seslerden, iç sesin a sesinden oluşması, dördüncü mısranın l ünsüz sesinden, iç sesin ü – e – ö – ü ünlü seslerden oluşarak mısra içinde tekrarı şiirde ses uyumu sağlamaktadır.
İkinci kıtanın birinci mısrasının k – m – n – d ünsüz seslerden, iç sesin a ünlü sesinden oluşması, ikinci mısranın k – m – b – r ünsüz seslerden, iç sesin i – a – u ünlü seslerden oluşması, üçüncü mısranın ş – t ünsüz seslerden, iç sesin a – e – i ünlü seslerden oluşması, dördüncü mısranın r – k – d – m – l ünsüz seslerden ve iç sesin a – e – i – ı ünlü seslerinden oluşması, ayrıca mısraların kendi içinde birbirine yakın seslerin meydana getirdiği ses uyumu ve şiire kattığı ahenk musiki havası vermektedir.
Üçüncü kıtanın birinci mısrasının r ünsüz sesten, iç sesin a –u – ü ünlü seslerden oluşması, ikinci mısranın n – r gibi ünsüz seslerden, iç sesin o – i – ü gibi ünlü seslerden oluşması, üçüncü mısranın r – y – m ünsüz seslerden, iç sesin u – e – o ünlü seslerden oluşması, dördüncü mısranın r – k – d – m – l gibi ünsüz seslerden, iç sesin a – e –i –ı gibi ünlü seslerden oluşması ses uyumu sağlamaktadır.
Birbirine yakın seslerin mısra içinde ve çapraz olarak sık sık tekrarı şiirde bir ahenk meydana getirmekte, ses güzelliği oluşturmaktadır. Mısra içinde hece düzenli yinelenmeleri ritmik bir dolaşım sağlamaktadır. Sık sık yinelenen bu sesler şiire ritmik bir hava vermekte ve kulağımıza hoş gelen bir musiki havası oluşturmaktadır. Bu biçim şiiri daha güçlü ve zengin göstermektedir.
Şiirde bir ahenk (uyum) vardır. Şair, şiirdeki ahengi birbiriyle uyumlu seslerin, belli bir ritimle bir arada toplamasıyla sağlamıştır. Şiirde ahengi sağlayan ses ve ritim unsurları olan kafiye (uyak) , redif, aliterasyon, asonans ve ölçü birbiriyle uyumlu bir şekilde kullanılmış, bu da şiiri zenginleştirerek, bir musiki sezgisi yaratmıştır.
Şair, seçtiği kelimelerle güzel ve uyumlu bir dil oluşturmuş ve günlük dilden bağımsız, etkili bir dil meydana getirmiştir. Güllerin üstüne gözyaşı dökmüş / Kan akmış gözünden bir damla yaşla / Bir mektup bırakmış bir tutam saçla / Vazosuna baktım gülü duruyor / Onu görmediği her gün soluyor / Seyre duruyorum gözüm doluyor mısralarında kullanılan kelimeler farklı bir anlam ifade etmektedir.
Şiir dili imge (tasvir) ile meydana gelen farklı bir dildir. Ağlarsa Diye Mendil Bırakmış şiirinde dil, geleneğin örneğini de bize göstermektedir. Bu farklı dil, şiiri içerik ve biçim olarak zenginleştirmektedir. Şair, şiirin kendi içinde dengeli bir bütün oluşturmuş, süslü kelimeler kullanmaktan kaçınarak neyi vermek istiyorsa en yalın haliyle sunmuştur.
Her şiirde farklı bir dil, bu dilin meydana getirdiği bir biçim söz konusudur. Sözcüklerin yüklendiği anlam yapı itibariyle herkesin anlayabileceği bir dildir. Bu da şiirin biçimini etkilemiştir.