Yozgat Cehirlik ve Gelin Kayası hikayesini duymayanınız yoktur sanırım. Gelin Kayasının hikayesini çocukluğumuzda dinler bu bölgeden geçerken efsanede anlatılan gelin ve damadın acı kaderine yanardık. Sürmeli Türküleri ile yüreğimizi dağlardık. "SOKÜM" ekibi bu bölgede incelemede bulunmuştu. "SOKÜM" ekibiyle gidemediğim için üzgündüm. Şair ve yazar arkadaşlarımızla gidelim bölgede bir inceleme yapalım istedik. Uzun süredir gidemediğimiz için bölgenin durumunu da gözlemlemek istiyorduk. Emekli öğretmen Araştırmacı-Yazar arkadaşlarım Mehmet Karaaslan, Nuh Şahin,ben Eğitimci yazar arkadaşlarımdan Ekrem Gürer, Yusuf Koç, Şair Salim Gülbahçe ve Osman Yüksel'le Cehirlik'e gittik.     

 

   Bildiğiniz gibi bölge Nohutlu Tepesinin (Cezaevinin) arkasında kalan vadide hoş bir mekan olarak dikkatinizi çekiyor. Doğal güzelliği cığıl cığıl akan suyu yeni filizlenen ağaçları, gelin alayını andıran kayaları, ender yetişen dağ lalesi ve tabii dokusuyla insanı celbeden hoş bir mekan... Aynı zamanda güzel bir piknik alanı...   

 

  Efsaneyi bildiğimiz için "Gelin Kayası"nın hikayesi ile başladık incelemeye. Şu gelin, şu deve, şu atlı seğmen alayı, şunlar sandık, şu heybesi derken çevrede tam bir tur attık. Öncelikle ifade edelim ki, arkadaşlarımızla hüzünlendik...

 

        Vatandaşın biri ev yapmış bölgede, (Efendim benim tapulu arazim diyormuş) Tam kayaların içine çirkin mi çirkin bir yıkık bir ahır yerleştirilmiş. Hayvanları burada otlatıyor. Sorun değil, çevreye zarar vermez ama çirkin yapılaşma doğal güzelliğe zarar vermiş. Tabii ki mülkiyete de saygımız vardır.     

 

   İkincisi (sanki bilerek?) özellikle Gelin Kayası olarak anıl

an kaya tahrip edilmiş. Bilinçli olarak kaya parçalanmış, doğal yapısı bozulmuş. At üzerinde bir gelini andıran o güzelim şekil zarar görmüş... Burası insanın kendi mülkü de olsa bir şehrin efsanevi tarihine zarar vermesi düşünülemez.    

 

    Gelin Kayasının zarar görmüş olması yüreğimize bir ok gibi saplandı. Çocukluğumu, hayallerimi, kültürümü ve hikayelerimi parçalanmış olarak değerlendirdim. Arkadaşlarla kayaları tek tek gezip hepsini ayrı ayrı yorumladık. Çevrenin hoş manzarasının güzel kokularına daldık. Baharın bir başka güzelliğini yaşadık. Zarar görmüş olmasına rağmen, bakımsız kalmış olmasına rağmen "Cehirlik" halen o gelin edasıyla süzün meye devam ediyor. Taşlanan yüreklere, çamurlaşan düşüncelere "Gelin Kayası" halen meydan okuyor...     

 

   Çevre ağaçlandırılmış bu güzel stabilize de olsa yolu da yapılmış, arabamızla da dolaşabiliyoruz. Ancak doğal bir korumaya alınmasını düşündüğünüzde içiniz “cız” ediyor. Gelin Kayası da, Cehrilik Laleleri de doğal korunmaya alınmalı, çevresi sit alanı olarak değerlendirilmelidir. İçimizi burkan, yüreğimizi sızlatan bir inceleme olsa da “Gelin Kayası” incelemesi önem arz ediyor.        

 

   Dünyada “Doğal Ortamda” ender yetişen Cehrilik Laleleri maalesef halen korumasız, halen mahcup, halen sahipsiz. Birileri çok mu önemli? diyebilir. Evet bizim için çook önemli. “Gelin Kayası” da önemli, Cehrilik Lalesi de önemli. Bir şehrin geçmişini, kültürünü yok ediyorsun arkadaş, sana bu salahiyeti kim veriyor diye sormak lazım da benim hakkım.  

 

             Yere çökmüş halde oturan deveyi andıran kayanın üzerine çıktığımda talihsiz gelinin acı hikâyesini hatırladım. Efsane de olsa, bir kültürün tatlı-acı meyveleridir bunlar. (Efsaneye göre) önü kesilen, esir alınmak ve öldürülmek istenen gelin ve damadın son arzuları, “Allah’ım bizi bu zalimlerin eline bırakma. Ya taş et, ya kuş et!” derler. Hikâye bu ya dilekleri kabul olmuş derler. Gelin seğmeniyle taş olurken, damat ise kuş olup gökyüzüne dalmış. Gelinin gözlerinden dökülen kanlı yaşlar “Cehrilik Lalesi”ne dönüşmüş. Gökte uçan güvercinler de damadı hatırlatıyormuş. Yozgatlının avcısı da insaflıdır, kurşun atmaz – atamaz bu güvercinlere. Saygı duymaktadırlar onlara.   

 

     Gönül ne arzuluyor biliyor musunuz? Gün gelecek buraları koruma altına alınmış olacak. O güzelim lalelerde çevrelenecek, şırıl şırıl akan suları gölete, gökte uçan keklikleri cennette gezinecekler. Çevresi yeşermiş, ağaçla kaplanmış, doğal güzelliği korunmuş bir mekan olarak göreceğiz inşallah. Çok mu geç kalınmış olunur? Sanmıyorum. Zararın neresinden dönülürse kardır! Bu duygularla selamlıyorum kültür dostlarını. Biz memleketine sevdalıyız arkadaş; ellerin malında mülkünde gözümüz yok elhamdülillah!

( Cehrilik Ve Gelin Kayası başlıklı yazı Ahmet SARGIN tarafından 11.06.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu