Türk
edebiyatı bugüne dek öykücülük bakımından oldukça zengindir. Öykü alanında
yetişmiş çok nitelikli isimler edebiyatımızda yerini almaktadır. Bunlar
içerisinde en yetkin bir isim de Mustafa Kutlu'dur tabi ki de.
Bugün Dergâh Yayınları'nda yönetici olarak çalışan Kutlu öykü dalında ismini edebiyatımıza derin oymuklarla kazımıştır. Yazmış olduğu birbirinden kıymetli öyküleri de gönlümüzde hemen yer edinmiş, çok sevilerek okunmuş ve bu sevecenliğini hiç ama hiç yitirmemiştir.
Mustafa Kutlu'nun öykülerinin bu denli sevecen olmasını ben iki nedene bağlıyorum: bunlardan birincisi sıcak, sevecen, kendine doğru çeken bir üslup; ikincisi ise taşrayı edebiyatımıza taşıması.
Birçok romancımız ve öykücümüz taşrayı edebiyata ustaca taşımıştır. Gerek Sabahattin Ali Kuyucaklı Yusuf adlı eseriyle gerek Fakir Baykurt Yılanların Öcü ve Tırpan isimli romanlarıyla gerekse de Talip Apaydın Sarı Traktör adlı romanıyla taşra edebiyatının güzide örneklerini vermiştir. Ancak Mustafa Kutlu sıcacık üslubuyla bu güzide eserlerin önüne geçmeyi başarmıştır.O, eserlerini oluştururken boğuk bir anlatımı yeğler, bunun yerine okuyucuyu kendine çeken, samimi ve senli benli konuşma havası içerisinde geçen bir anlatımı benimser.Bunu da eserlerine başarıyla yansıtır. Zafer Yahut Hiç'te bir doktorun taşrayı ziyarete gelip burada bir aşk yaşaması, Beyhude Ömrüm'de bir çiftçinin devlete ait bir arazide kendisine bağ evi yapma arzusu, Menekşeli Mektup'ta taşradaki bir postacının serüveni... Her birinde farklı bir tat ve farklı bir okunma zevki...
İnanıyorum ki Mustafa Kutlu bugün bu kadar değerliyken asırlar sonra da bu değerini hiç yitirmeyecek. Öyküleri ellerden ve dillerden düşmeyecek.