Yazılar Filmatik  Olaylar   Aziz Nesin`lik                                 


            Alt yazılı yabancı filmlerin jeneriğinde filme sonradan eklenmiş bir ibare görürüz. ” Yazılar filmatik ” der demez, filmi yabancı bir dildeki konuşmaların eşliğinde seyrederiz. Sadece ses efektleri bizim yerli filmlerdeki gibidir. Malumunuz aksırığın , tıksırığın , öksürüğün ,kahkahanın yerlisi yabancısı olmaz-olamaz.

          Yazılar filmatik denildiğinde anladığımız budur. ”Tam Aziz Nesin’ lik bir olay” denildiğinde anladığımız ve anlayacaklarımız tabiî ki biraz farklı olacak. Ülkemizde karşılaştığımız absürd ve ne alaka diyebileceğimiz trajikomik olaylar karşısında hep bir ağızdan;” Tam Aziz Nesin’lik bir olay” diye bağırdığınızı ya da mırıldandığınızı duyar gibi oluyorum.

          Şüphesiz tüm bu şaşırtıcı, ” bu kadar da olmaz ki ”, dedirten olaylar Aziz Nesin’ in sağlığında Aziz Nesin ’ in haberi olsun da, bu veya bunun gibi öyküler yazsın diye oluşmuyordu. Aziz Nesin ’ in ölümünden sonra da oluşan gelişen olaylar, bir ölümlüyü anmamız, yad etmemiz için gerçekleşmiyor tabiî ki. İster sevenleri söylemiş olsun isterse sevmeyip te sanatını takdir edenler söylemiş olsun, ”Tam Aziz Nesin’lik olay(lar) ” bu ülkede de, bu dünyada da kıyamet gününe kadar bitmez, bitmeyecek gibi de görünüyor .

          Bir öykünün aynisi ya da benzeri bir olay , yazarın hikayesini yazdığı tarihten sonra mı oluşuyordu , yoksa yazar bir olayı gazetelerde okuduktan sonra kıvrak zekasını devreye sokup , allayıp pullayıp kendi görüşleri doğrultusunda (en tabii hakkı) soslayıp , gülünecek hale getirip bizleri şeddeli kahkahalara gark eden bir eser mi  meydana  getiriyordu acaba ?. Mı acabalar, mi acabalar uçurtmaların kuyrukları gibi uzar gider. Bizlere de durgun suya bakmak gibi bir görev düşer sanırım.

         Altmışlı yıllarda “ Akbaba “ mizah dergisinde mizahi öyküleri çıkan , yurt dışında eserlerinden dolayı ödüller alan Aziz Nesin , seversiniz veya sevmez- siniz gerçekten usta bir mizah yazarı idi.

         Yıllar önce okuduğum, “ Sizin Memlekette Eşek Yok mu ? ” isimli  kitabının bir hikayesinde küçük bir çocuğun “ Mu ni ? ” deyişleri halâ kulaklarımda yankılanmaktadır.

         Bir apartmanda , dairenin birisinde toplanan misafirler arasında küçük bir çocuğun meraklı sorularını ve çocuk psikolojisinden anladığını iddia eden hoş sohbet tatlı bir yaşlının çıldırma noktasına nasıl geldiğini merak edenler kitabı bulup buluşturup sonuçtan haberdar olabilirler.

        Yıllar önce Tire’de yaşanılmış bir bayram hikayesi , neredeyse aynen Aziz Nesin öyküsüne yansımış bulunuyor. Bazı arkadaşların şehir efsanesi olarak başka yerlerde de anlatıldığını söyledikleri bu olay ; Orta yaşlı ya da altmışlı yetmişli yaşlarda herhangi bir Tire’liye sorabilirsiniz. ”Ayniyle vaki ”, dedirten hikâye şöyle gelişiyor sevgili okuyucularım.

          Günümüzde Tire Kutsan Meslek Yüksek Okulu olarak bilinen bina bir zamanlar Tekel idaresinin sigara içki sattığı bir yer idi . Hemen alt bitişiğindeki Atatürk Parkı ’nın olduğu alan ise bilhassa Ramazan ve Kurban bayramlarının kutlandığı günlerde bayram yeri idi. Tatlıcıların , turşucuların ve  envai çeşit oyuncakçıların , atlıkarıncaların doluştuğu ,mevsimine göre bir ay süren bir panayır yerini tahayyül edin. Uçan sandalyelerin uçuştuğu ve gecenin geç vaktinde sahibinin istirahate çekildiği ,oracıkta ve belki de otelde uyuya kaldığı, gece yarısının sabaha yaklaştığı saatlerde iki kafadar mahalle bekçisi kimseler yokken el ayak çekilmişken şöyle bir iki tur atalım diye uçan sandalyelere kurulurlar.

           Bekçinin biri elektrik motorunun şalterini çalıştırır çalıştırmaz havada dönen sandalyelerden birisine son anda atlayıp oturmuş bulunmaktadır.

Sandalyeler havada uçuşmaya başlar “ dön baba dönelim ” tekerlemesinde olduğu gibi birkaç saat belki de üç dört saat dönerler. Baştan her ikisi neşelidir. Sonraları İçleri dışlarına çıkmıştır. Hava boşluğuna bir müddet kusmuklarını savururlar. Eğlence yerinin sahibi gelince de çektikleri bu büyük eziyetten kurtulurlar

          Büyük bir ihtimalle Aziz Nesin bu olayı gazetelerden okuduktan sonra bir iki yerini değiştirip çıkartmalar ve ilaveler yaparak hoş bir hikaye yazmış olmalı. Binlerce öykü başka nasıl yazılabilir ki ? Ödül veren kuruluşların ülkemizde sıkça yaşanan bu tip olaylardan esinlenerek öyküler yazdığını düşündükleri Aziz Nesin’e artık bu yüzden ödül vermemeye yöneldikleri şeklinde bir duyumum olmuştu. Ne kadarı doğru ne kadarı yanlış bilemem.

          Nasreddin Hoca'nın torunları olarak bu malzeme bolluğunda nice mizahi öyküler üretebiliriz. Kim bilir kimler hakkında gelecekte bir gün, bir trajikomik olayla karşılaşıldığında ,“Tam………..” lık-lik, luk-lük. denilebilecektir. Yazalım ,okuyalım. Bu kadar malzeme yabana gitmesin. Nasreddin Hocaların nesli tükenmesin, devam etsin…

 

( Yazılar Filmatik- Olaylar Aziz Nesin Lik başlıklı yazı Sadık Medin tarafından 26.03.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.