Geçen hafta akrabamız olan, babamın "tertibim" dediği ve çok sevdiğim , onu her gördüğümde çocukluğuma geri gittiğim değerli bir insanı kaybettim. İsmi bana hep çok ilginç gelmiştir Hüdaverdi Amcamın. Çocuk aklımla isminin anlamını sorduğumda;
“Anne ve babamın evlendikten sonra uzun bir süre çocukları olmamış. Uğraşlar sonunda ben olmuşum ve babam benim adımı “Allah verdi” anlamına gelen “Hüdaverdi” koymuş . Benden sonra da başka çocukları olmamış” diye anlatırdı. Aydın ve zeki bir adamdı. Çocukların okumasını çok isterdi ki akranım olan oğluna da "hekim" ismini vermişti. 
“Benim oğlum okuyup hekim olacak" derdi. Oğlu çok başarılı bir kardiyolog şu anda. Hep gurur duydu onunla. 
Nur içinde yatsın…

Çocukluğuma geri gittiğimde yeni yerleşim alanı olan bir semt olduğu için, bir yıl elektriksiz oturduğumuz, tek tük müstakil evlerin olduğu mahallemiz gelir aklıma. Komşuluktan öte bir iletişim vardı aramızda. Bazen hafta sonu kahvaltılarında bazen de akşam yemeklerinde hep beraberdik, öylesi işte. Akşamları çaylar içilirken , memleket meselelerinden tutun da hemen hemen her şey konuşulurdu. Biz çocuklar kıssalar anlatıldığında kulak kabartıp dinlerdik sıkılmadan. Çocuk olarak birbirimizle zaman zaman kavga etsek de uzun sürmezdi bu durum çabuk kaynaşırdık. Her mutlulukta her üzüntüde bir aradaydık. Akraba gibi, büyük bir aile gibi. Elektriğin olmayışı buna çok etkendi sanırım. Hep insan insanaydık. Bunu şu anda daha iyi anlayabiliyorum. Şimdi ise çocukluğumun geçtiği o semti tanıyamıyorum, çok gelişmiş , kalabalıklaşmış. Kimse kimseyi tanımıyor eski birkaç komşu dışında. Hiçbir şey eskisi gibi kalmıyor. Gelişirken ve büyürken eksiliyoruz galiba ah!!...

O yıllarda bir "Dallas" dizisi vardı, çoğunuz hatırlarsınız sanırım. Hafta sonu büyüğünden küçüğüne hemen hemen herkes izlerdi. Hatta hafta içinde bir dahaki bölümde neler olacağı tahmin edilmeye çalışılır yorumlar yapılırdı. Hafta sonunu iple çekerdim çünkü o diziyi izlemek için bize yakın başka bir semtte oturan Hüdaverdi Amcamlara giderdik. Hemen çay demlenir, yengemin geleceğimizi bildiği için gündüzden hazırladığı ikramlıkları yerken heyecanla ve merakla diziyi izlemeye başlardık ama ne mümkün izlemek. Hüdaverdi Amca TV yi pek sevmediği için öyle tiye alırdı ki o diziyi, TV yi bırakıp onu izler , dinlerdik . Gülmekten yanaklarımızın ağrıdığını hatırlıyorum. Bazen de bizleri karşısına alıp o zamanlar pek anlam veremediğim hatta zorlandığım için kızdığım ama şimdi anlamlandırdığım ve adına beyin fırtınası dediğimiz soru yağmuruna tutardı. Kızarıp bozarıp her soruya kendimizce yanıt vermeye çalışırdık .Hoşuna giderdi bizim cevap vermek için gösterdiğimiz gayret .Sonrasında “Boş verin diziyi bakın biz bize daha güzel vakit geçiriyoruz “ derdi. Haklıydı aslında …
Mekanı cennet olsun…

Ara sıra da olsa bir araya gelip, yaşadığım ve hala tadı damağımda olan o anlara ,çocukluğuma geri gidebildiğim böyle güzel insanları kaybetmek çok acı veriyor . Geçmişimi yitiriyorum . Eksiliyorum gibi, korkuyorum. Daha ne demeli bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var o da hayatın acı bir gerçeği olan ölümü kabullenmek zorunda olduğumuz. Bunu yaşayarak öğreniyoruz ki hayat devam ediyor işte… 

Çok arıyorum o zamanları. Aile ilişkileri , dostluklar, arkadaşlıklar, komşuluklar ne güzeldi..


Ya şimdi ?...


Lisân-ı Hâl ile...
Peri Masalı
( Biz Bize başlıklı yazı peri masalı tarafından 6.05.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.