Bir dost mesajı geldi; yüreği
yangındı, özü bitkindi. Gözü donuktu, yüzü sönüktü. Ve ağlamıştı doyasıya belli…
Sözü yaştı.
En kutsalı gözlerdir ağladı mı insan
gözleri abdestlenirdi. Dokunan ıslanırdı onun şiirlerine, okuyan ağlardı onun
şiirlerini. Gözyaşlarına değen kutsanırdı.
Islaktı duyguları, kaygandı hayalleri.
Ay mateme girmişti bulutların ardında. Yıldızlar küsmüştü onun yalnız
kalmasından. Yağmıyordu yağmur, esmiyordu rüzgâr! Demeyin sakın bunda ne var? Gözyaşları
ıslatıyordu yeri, göğü, yanağı… Gören diyordu bu neyin sağanağı?
Ah aşksızlar! Kalp taşıyan kalpsizler!
Günlerce ağladım tek başıma, neler geldi
başıma? Ayna vardı karşımda… Gözümün yaşını silen olmadı, teselli verenim
kalmadı. Ne eş, ne dost, ne hısım akraba! Ne arkadaş, ne kardeş ne anne ne baba…
Soran olmadı.
Sinir krizleri geçirdim tek başıma. Sınırlarım çizildi hemen. Meğer
ne de yalnız gelmişim bu yaşıma. Geç anladım. Benim şarkımı söylemiyormuş
hiçbir kimse! Benim şarkımı dinlemiyormuş hiçbir kimse! Yazık bu yaşımda
anladım.
Tek yaprakmışım ağaçta asılı kalan. Her
rüzgârda ölümü bekleyen! Tek mermiymişim silahın ağzında duran. Ha patladı ha
patlayacak olan! Tek bir canmışım bu dünya denen mezarda! Herkes yaşarken
defnedilmiş de ben kalmışım.
Örgü yaptım sinirlerimden. Kat
sayılarını çarptım sınavlarımda. Sinir krizlerine tutuldum aşklarımda. Bir
nasılsın diyenim olmadı. Bir teselli verenim kalmadı.
Artık biliyorum yalnızlığımı,
sahipsizliğimi… Neden gizli gizli ağladığımı… Milyarların içinde nasıl da tek kaldığımı…
İçin için aktığımı… Terk edilmişliğimi, çaresizliğimi… Ve kimsesizliğimi…
İnsan zora düşünce
Üşüşür dertler karınca kararınca
Bir tanıdık el ister uzansın eline aklınca
Bir aşina yüz ister gözlerine
görünsün
Bir bildik ses ister çağırsın
gönlünce
Ayrılık üç hece ama bin işkence
Ayrılık her gece seni es geçince
Sitemkârım, İşvekârım! Haklısın elbet
ekmek su hakkı kadar hem de! Buna şüphe yok! Nazın da haklı sitemin de…
Bir dost mesajı geldi; yüreği
yangındı, özü bitkindi. Gözü donuktu, yüzü sönüktü. Ve ağlamıştı doyasıya
belli…
Mürekkebi kandı.
Sözü yaştı, üstü başı perişandı.