Bir ağlamayla merhaba dersin hayata. Dört tane buz gibi duvara açarsın gözlerini. Hiç tanımadığın yabancıların eline doğarsın. Kollarını açmış bekliyor olur seni şefkat. Kucağına verdikleri zaman seni, masum bir koku sarar etrafını. içine çektiğin zaman anlarsın bu kokunun seni hiç yalnız bırakmayacak kişiye ait olduğunu. o şefkatli kollar seni sımsıkı sarar ve yola koyulur. Artık sıcak yuvana gitme vaktin gelmiştir. 
   Bir isim verilecektir sana. Karakterinin adı koyulacaktır. İki kol alır seni kucağına ve başlar sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okumaya. Sonra bir dua okur kulağına. Ve en sonunda kulağına üç kere adını fısıldar. Artık yer yüzünde bir adın vardır. Onun seni, senin onu ömür boyu taşıyacağın bir adın.
   Gün geçtikçe hızla büyürsün. Saçların uzar, boyun uzar, kilon artar. Bir okulun olur artık. Arkadaşların ve sevgilin olur. Ailen birken, birden fazla olur. Hayatı yavaş yavaş tanımaya başlarsın. Acılar, sevinçler, mutluluklar, üzüntüler, aşklar, sadakatler ve ihanetler. Hepsini bir arada yaşarsın. Tatlıyı acıyı bir anda tadarsın. Ve hayatın bir karmadan başka bir şey olmadığını anlarsın.
   Ve öyle böyle derken yıllar geçer. saçlara kar taneleri, yüze çizgiler düşer. Sen şimdiye kadar ne acılar, ne sevinçler, ne ölümler, ne doğumlar görmüşsündür. Ne roller sergilemiş sindir. Ama hayat hiçbirine bakmaz artık. Zamanında sana verdiği her şeyi tek tek geri alır. Anlayacağın bu hayat oyununda yavaş yavaş rolün sonuna gelirsin. 
   Büyük gün gelmiştir artık. Yedi kat göğün ardında bütün sevdiklerin ve sevenlerin sabırsızlıkla seni bekler. Önce büyük bir acı hissedersin. Ama bu acı manevi bir acıdır. çünkü sen artık gideceğini biliyorsundur. Bu yüzden ömrün boyunca yaptıklarını şöyle bir gözden geçirirsin ve sevdiklerini özlediğini anlarsın. Ama en önemlisi en çok sevileni HAKK'I, ALLAH'I özlediğini anlarsın. Daha fazla beklemek istemezsin. Ve o an gelir. Ayak parmak uçlarından saçının teline kadar büyük bir ağrı hissedersin. Sonra büyük bir uyuşma. Uykun gelir artık. Uyumak istersin. Ve ebediyete kadar kaparsın gözlerini.
   Sana son kıyafetini giydirip, seni son otobüse bindirirler. Omuzlar üzerinde taşınırsın. O buz gibi soğuk olan musalla taşına koyulursun. Sonra o bilindik malum soru. "Nasıl bilirdiniz?" Onca senelere, onca yıllara rağmen hayat sana tek bir bu soruyu layık görmüştür. Bir kez daha son yolculuğuna uğurlanmak için omuzlar üzerine alınırsın yine. Seni gerçek ve ebedi kalacağın evine getirirler. Yavaş yavaş indirirler seni evine. Ve üzerine toprağı serpmeye başlarlar. Sonra herkes gider ve sen tek başına kalırsın. Az önce omuzlar üzerindeyken artık ayaklar altında sındır. İşte insanoğlunun tek gerçeği budur. bir zamanlar doğduğunda şefkatli kollarını açmış seni beklerken annen, o büyük gün, o büyük an geldiğinde şefkatlilerin en şefkatlisi yüce yaradan bekliyor olur seni.
( Hayat Serüveni başlıklı yazı mor kalem tarafından 1.08.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.