Üç nokta bir ünlem
 “ISTANBUL”
 
 
                      Haremle karşılar İstanbul beni sanki aşkın mahremliği için. Buza kesen sütunlar arkasında, sorarım bu hüzün ne için?
                     Ve sormaz ayaklarım nereye gideceğini bana. Salarım ruhumu bir martının kanatlarına. Martı uçar ben uçarım. Eminönü’nden geçerken bir simit alırım elime, yarısı benim yarısı martıların ve uzanırım karşı sahile vapurun güvertesinde esintiye salarım saçlarımı, bırakırım dağılsın, dökülsün yahut süzülsün, bir sana bir bana der böler böler atarım.Avucumda simitin ısısı, parmak uçlarımda susam, avuçlarımda İstanbul’un yazısı… Yürürüm karşı yakadan ağır ağır. Adımlarım ürkek ve o dem ruhum sağır. Kapatırım kendimi kendime bile. Çıkarım Gülhane’ye dalmak için laleler arsında tarihe.Geçip her zamanki gibi köşedeki kahvede yerime. En az üç kişilik bir demlik isterim. Sofrada “SEN” sofrada “BEN” ve “BİR  YABANCI “niyetine.
                    Yudumlarken çayımı düşünmemek ne mümkün, geçmeyen o geçmiş denen anı. Bilmem insan hangi zamanda yaşar ? İnsan hangi devrin adamı ? Yıl İkibinoniki, yıl ikibinler. Kimler oturdu bu sofrada bizden sonra kim bilir kaç bin kimsesizler. Kaç kişinin bardağı kaldı yarım ? Kaç kişinin kahkahasına kaç aşığın yaşına şahit aslen yalnızca bitki olan laleler. Laleler tekliğin ,tekliğim yalnızlığın,yalnızlığım  vefasızlığının simgesi. Dokunamamış ya gözlerine Aşk’a Vefa’nın zerresi. Şimdi ben geçerken hayalen boğazdan, boğazıma düğümlenen cümleler kimin cümlesi…?
                    Korkarım Sinan haykırır birazdan, korkarım haşrolur Mihr- i Mâh’ın sızısı. Biri doğum biri ölüm. Aşkın tarifi ve tarihi yazısı.
                   İstanbul; âşıkların mekânı, kimsesizlerin kimsesi, saklı şairlerin mısrası ve kalabalıklar ortası yalnızlığın zirvesi.
                   Ve ben milyonlarca beden arsında bir beden, âşk’a susamış bir âşık…!
 
                 İstanbul; tüm şairlerin dilinde bir şehir, zamanın eskitemediği bir mekân. Denizi mai dağları yeşil ve her taşı bir şirin ilk ve son mısrası. İlk ve sonların yattığı toprak. İstanbul kimine altın kimine çorak ve bana AŞK ..!
                 Nedir İstanbul’u böylesine şiirimsi kılan ve Nedir kalemin İstanbul’a tutkusu ? Yazılmış onca mısraya rağmen  neden suskun hala kız kulesi? Nedendir sütunlarında yazılıp çizilmiş onca şeye rağmen buruşturulup  bir kenara atılmışlık hissi ? Kim bilir beklide küskün yalnızlığına. Her ne kadar düşse de yamaçlarına aşıkların gölgesi, yalnızların ve kırık kalplerin durağıdır kız kulesi.
                Hep incinmesin diye gider biri, kırmamak ve kırılmamak adına. Ama hep incinir en az birisi. Kalan  gideni suçlar giden kalanı ve aşk hırpalamaya başlar zamanı.Aşk; Araf’ın evladı öksüz ve yalnız çocuk. Kimi için üç gün kimi için yalnızca bir yolculuk. Aşkta ekmeğin katığı hüzün. Aşkın gözü hep yaşlı. Damla olur akar İstanbul Çamlıca tepelerinden. Yeşilin içinden sıyrılır mai bir buğu. Dolanır yamaçlardan eteklere doğru ve Gülhane gülemez. Lalenin dalında damla ha aktı ha akacak derken tamam olur aşığın kaleminde mısra. Ağlar İstanbul kalabalıklar ortası yalnızlığında. Hıçkırır, hıçkıra hıçkıra ağlar İstanbul. Kalem kağıda dokunduğunda.
                 İstanbul;  Etten kemikten bir şehir. İstanbul aslen âşk’a âşık bir şair.
                 Şimdi ben…İstanbul’un yamaçlarında bakışırken kız kulesiyle bir mısra yazmak isteseydim âşk’a “HÜZÜN” der susardım. Bilmem ki aşk’ı bakışına tutsak eden bir adam karşısında sırılsıklam aşk olmuşken ne yazardım ? Yazar yazar silerdim. Varlık ve yokluk arasında Sana “İstanbul” İstanbul’a “Aşk” derdim. Üç nokta koyardım İstanbul’un sonuna ve bir ünlem … ! Doldursun diye hakiki âşıklar. İstediklerince, gönüllerince, sevdiklerince. Ve ince bir sızı düşer yüreğin derinliklerine “İstanbul”  denince.
                    İşte ben o dem alır sızımı siler yazımı kaçardım. Bilseydin bunca kelam yalnızca sana eminim utanır ağlardın.
                    Üç nokta bir ünlem…beş nokta üç harf…Harem..mahrem…muharrem…Dem…
Demli bir çayın buğusunda denizin kokusunda aşkın ıssızlığında İstanbul bir mekan.. İstanbul Aşk İstanbul sen.!
                                                                                              03//03//2012 
                          ILGAZ

( Istanbul başlıklı yazı Ilgaz tarafından 8/29/2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.