DOĞRUYU BULMAK, DOĞRUYA ULAŞMAK!..

Doğru nedir? Doğru, kime göre doğrudur? Doğruya kuşku duyulur mu? Doğru nasıl çarpıtılır?
Yalanı doğru kadar doğru söylemeli midir?
Daha birçok soru üretilebilir.
Yıllardır doğru bildiklerimizin pek çoğu iskambil kâğıdından yapılmış kuleler gibi (yıkıldı demeyeceğim) dağıldı. Hangisini elimize alsak beynimiz bin bir soru bombardımanıyla çalkalanıyor, bulanıyor. Yalan ve doğru harmanlaşıyor. Bu karışımın içinden yalanla- doğruyu bulmak için insanlar çeşitli kaynakları tarıyor, açık oturumlarda profesörleri, kıdemli gazetecileri (?), uzmanları(?), konuyla ilgili kim varsa dinliyor, izliyor. Anlamaya çalıştıkça, yanlışta doğruyu, doğruda yanlışı ayırt etmeye çalışırken fırtınaya, kasırgaya, tayfuna yakalanmış gibi beyinler sersemliyor.
Meteorolojinin verdiği hava raporu kadar doğruda buluşulamıyor. İlgilenen, meraklarını yenmek isteyen, sorularına yanıt arayan dinleyiciler, okuyucular aradıklarını bulamıyor, yenilemek istedikleri kendi doğrularını daha fazla kuşkularla dolduruyor ve durduruyor.
Herhangi bir konu ortaya atıldığında kavram karmaşasına dolanıyor. Her kafadan bir ses çıkıyor. “Aklın yolu bir” denilse de akıl birliğine varmak bazen imkansızlaşıyor.
Doğal olarak her şeyin altında eğitim aranıyor. Doğumdan ölüme kadar aile, okul, çevre ve hayat insanoğlunu değişik şekillerde eğitiyor, değişmez sandığımız doğrular ters yüz oluyor. Kişi kendisiyle çelişkiye düşüp, kendi içinde kayboluyor.
Teknolojinin çok hızlı hayatımıza girdiği 21. asırda hızla ahlaki değerler,  duygular, sevgiler metalleşiyor, yıpranmış vidayı değiştirir gibi atılıyor. Harcanan emek-zaman fark edilmiyor bile.
Kız-erkek karma eğitim sisteminin, kız ve erkek olarak ayrılmak istenmesi elma-karpuz gibi bütünün ikiye bölünmesini, bölünürken meyvenin akan sularının kurutucu, sızlatıcı, acıtıcı, ayırıcı olması kişiliği de ikiye bölüyor.  Ve ve de kavuşucu duyguların artması sağlanıyor.
TÜRBAN DEĞİLMİŞ SORUN. SORUN OLAN KADIN OLMAKMIŞ, KADIN OLARAK DÜNYAYA GELMEKMİŞ MEĞER..! Her türlü baskı, şiddet, vb. onların üstünde. Siyaset bile “KADIN” lar üzerinden yapılıyor, yapılandırılıyor.
Erkekler şöyle bir düşünseler ve şu soruyu kendilerine sorsalar;
DÜNYAYA KADINLAR EGEMEN OLSAYDI; BİZİM KADINLARA YAPTIĞIMIZ BASKIYA BİZ KATLANABİLİR MİYDİK???
Hayal bile edilemeyecek pek çok yalan, yolsuzluk, soygun, oyun, cinayet, yeni icat teknolojik harikalar, değiştirilmek istenen düzen, kimlik, hırslara yenik düşüp çıkarılan savaşlar ve telef olan masum insanlar…
Halkın kimin eli kimin cebinde olduğunu anlayamadığı, arapsaçına benzettiği devlet sırları, yönetimi, devletlerle olan ilişkileri.. Oysa halkın seçtiği ve kendisine hesap verecek kadar dürüst olacağını zannettiği, kendisinin olmaması halinde devletin de olmayacağını bilmesine rağmen; doğru hangisi-yanlış hangisi? düşüncesine sürükleniyor. Üstüne üstlük geçim sıkıntısıyla uğraşısı da çabası…
Seç, seçil üzerine oynanan türlü oyunlar, söylemler.
Yalan ve yanlışları sorgulayamayan, kolu kısa halka yalanları doğru gibi sunmak, ne kadar doğru?
Yukarıda da yazdığım gibi önce kendim doğru-yanlış içinde boğuldum. Sürçü lisanım afola…
Doğru nedir? Doğru, kime göre doğru? Doğruya kuşku duyulur mu? Doğru nasıl çarpıtılır?
 
YALANI DOĞRU KADAR DOĞRU SÖYLEMELİ MİDİR?

Su Coşkun


( Doğruyu Bulmak, Doğruya Ulaşmak!.. başlıklı yazı Su Coşkun tarafından 15.12.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.