HAMUŞ:bir nesneyi gizlemek , ketm(Saklamak. Gizlemek. Sır tutmak. Söylememek.)ve ihfa(Saklamak. Gizlemek. ) eylemek , bir nenseyi izhar (Belirtme, gösterme, açığa vurma.)
eylemeyip sakit ve hamüş olmak , bir nesneyi tanımayıp süküt eylemek , susmak....

                                     Allah için Allah Demek
Hakikat aramakla bulunmaz ancak bulanlar hep arayanlardır. Biz acaba ne kadar arıyoruz ne kadar aradığımızı bulmaya sevdalıyız? Şu dünya koşuşturması esiri etti bizi kendine değil mi? Üzülüyoruz ah namaza başlasam bir türlü olmuyor, Kuran’ı okuyacağım ama nasip olmuyor gibi sebepler.. Günler geçiyor, haftalar geçiyor.. Bakın bir ömür geçiyor.
Geçen ömürde Allah harici dediğimiz her boş şey bize zarar getirir. Farkında olamayız daha bunun farkındalığı içerisinde değiliz. Ama kendimizi toparlamazsak üzüleceğimiz söyleniyor. Biz aşık oluruz, ayrılırız, üzülürüz, sınavlarımız vardır hayata küseriz. Manayı hep unuturuz. Gelin bakın şu hikayedeki fakir gence de ibret alalım onun zenginliğini:

Fakir bir genç, padişahın kızına âşık olmuş. Bu ümitsiz sevdasını gidip meşhur dervişine anlatarak yardım dilemiş. Derviş: “Evlâdım, şehrin girişinde tam yol ağzında otur, kim ne derse desin sadece ‘Allah’ diye cevap
ver.” demiş.
Fakir genç, denileni yapmış. Günlerce, aylarca şehrin girişinde başka hiçbir kelime konuşmadan “Allah” demiş. Derviş, yiyeceğini, içeceğini her gün getiriyormuş. Zamanla “Allah” diyen genç halk arasında meşhur
olmaya başlamış. Nihayet bir gün padişah da genci merak etmiş. Dervişten, genç hakkında bilgi istemiş.
Derviş, gencin devrin büyüklerinden olduğunu söylemiş. Padişah, kalkıp genci ziyarete gitmiş. “Kimsin? Derdin ne? Ne istersin?” demiş ise de, genç, padişaha karşı da “Allah” demekten vazgeçmemiş. Başka tek kelime konuşmamış.
Derviş akşam gencin yanına gelmiş. “Padişah sana “Kızımı vereyim” diyene kadar, sen ondan sakın ola ki bir istekte bulunma!” diye tembihte bulunmuş. Nihayet bir gün padişah gelip: “Ne istiyorsun, istiyorsan seni kızımla evlendireyim.” deyince, genç, dervişin şaşkın bakışları altında “Yok” demiş. Artık onu da istemiyorum. Ben başka birisinin hatırı için Allah dedim, Allah devrin padişahını ayağıma getirip, benim gibi miskin bir gence kendi kızını teklif ettirdi. Eğer yalnızca Allah için “Allah” deseydim kim bilir ne olurdu?

Ben bundan böyle O’ndan başkasını anmıyor, O’ndan başkasını istemiyorum…”
Aşk ile.. HAMUŞ
Kaynak:http://hamus.blog.com/2010/05/27/all...n-allah-demek/

---------
Dedi Mevlana kendisine Hamuş!... Yani Suskun!... Sustuğu yerde açıldı kapılar, önüne serildi ışıltılı kelimeler, kalbi duygular… Hamuş!.. dedi sustu Mevlana… Sustu ve kapandı karanlıklara… Karanlıklara Şems doğdu sonra… Baktı… Gördü… Adına Aşk dedi… Candan özge candan öte olana… Yaprakta tohumu, damlada okyanusu gördü sonra…


Hâmuş!..
Demiştim ben de kendime. Sözün bittiği yerde, noktanın konduğu yerde susmuştum bütün kelimelerimi. Anlatmak yormuştu nazenin bedenimi… Anlaşılamamak ise en çok yüreğimi. Sustuğu yerde anlaşılmaktı belli ki bütün derdi…

Hâmuş!..
Demiştim ben de kendime. Seni anlatmayan bütün kelimeleri susmuştum. Senle başlamayan bütün cümleleri bir bir bozmuştum. Şems ol da gel karanlıklarıma doğ diye ummuştum… Umutmuşsun!.. Unutmuşum!...

Hâmuş!..
Demiştim ben de kendime. Suskunluğum verilene rıza göstermekti… “İyi günde, kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta” diye başlayan o tekerlemeye eşlik etmekti. İyi ve güzeli sana kötü ve çirkini kendisine seçmişti… Suskunluğun bedeli sadece bu seçimdi…


Hâmuş!..
Demiştim ben de kendime. Dün’ü dünde bırakmak adına…”Şimdi yeni şeyler söylemek lazım”dı. Aşk! Demiştim sonra Aşk!... Aranan bulunmuştu… Beklenen gelmişti… Aşk vardı ve ötesi çoktan unutulmuştu!...

Hâmuş!..
Demiştim ben de kendime. Sana da Şems diyecektim belki… Kör kuyulara atılmasaydın bütün karanlığına rağmen görecektin güneşi… Kapattın gözlerini, kestin attın son yanında yeşeren düşlerini… Şems olmak kolay mıydı canı canana teslim etmeden? Kendinden geçmeden aydınlanır mıydı kör karanlıklar, açılır mıydı kilit vurulmuş kapılar…

Hâmuş!..
Demiştim ben de kendime. Sonra “ne olursan ol yine gel” demiştim… Önce kendine sonra kendindekine. Kendini bilmekti marifet… Kendini bulmaktı meziyet… Dev aynasında değil, boy aynasında seyretmekti asıl kendini keyfiyet…

Sonra “Bişrev!” dedi Mevlana… “Dinle!..” 

Sonra “Bişrev!” demiştim ben de!... Dinle!... Hamuş ol dinle!.. Kendin ol dinle!... Tövbe et dinle!... Affet dinle!...Ama dinle!... İlle de dinle!...

Sath-ı müdafaada meşruiyet aramak senin neyine!... 
Dinle!.. Hataya bedel, günaha kefaret biçmek senin neyine!... 
Dinle!.. Yenilen hakkı hukuku arşına endazeye, kiloya, grama, grata vurmak senin neyine!... 
Dinle!.. Cüceler dev, ayaklar baş olmuşsa cüceyle boy, devle güç yarışına girmek senin neyine!... 
Dinle!.. Akıllar uçmuş, fikirler gitmiş, duygular yerle yeksan olmuşsa, namus, edep haya, en çok da namustan, edepten, hayadan, akıldan fikirden yoksunların eline düşmüşse konuşmak senin neyine!

Sus ve dinle!..

Hamuş ve bişrev!..

Yangın yerine bak!.. Ateşten, külden, kordan ne var elinde!.. Pervane değilsen yaklaşma sakın ateşe!… Can’ı Canan’a teslime hazır değilsen “ben Aşk’ım” deme kimseye… Aşk gelmesin seninle dile… İncinmesin ne Mecnun ne Leyla ne gül ne de diken seninle!.. Ayağıma diken batacak diyorsan düşme çöle… Ah u zar ederim diyorsan çekme gözüne sürme!.. Talipsen kara bahta kör talihe…Dinle!

“Gel, gel ne olursan ol yine gel!...” diyorsan, “Hamuş!...” ol sen de… Sonra da “Bişrev!...” de en sevilene!...

Ve semaya dursun yürekler Aşk’ın önünde... 
KAYNAK:http://vaktivisal.blogcu.com/hamus-ve-bisrev/5945969
( Hamuş - Allah İçin Allah Demek - başlıklı yazı kul mehmet tarafından 1/24/2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.