Huzurun katsayısı kadar
Bilinmezlik seyrelmekte
Ufkun en derininde
Savrulurken yer gök
Habercisi kıyametin
Yaşanan onca densizlik
Dünde kaldı her neyse
Basireti bağlanmış
Biraz soluk
Biraz yalnız
Çoktan vakti geldi
Artık susmalı
yalancının dili
Demlenirken kader
Kayıp gitmekte onca
hatıra
Geçmişe nazire
edercesine
Yanılsaması suretlerin
Işık tuttu karanlığa
çoktan
Ve nihayete ererken
zaman
Ötelenmiş onca beden
Boynu bükük bir gül
Koparmıştım dalından
dün
Kıyamadım atmaya
Mümkün mü kıymak
Nihayetinde Rabbimden
Eşsiz bir parça
Bir o kadar
Soluk benizli nice
insan
Nurunu kaybetmiş çoktan
Ne sizdenim
Ne de yalnız
Eşliğinde iken
dualarımın
Savruk onca düş
Sayısız kırık hatıra
Taşırken günü toprağa
Ya bilinmezlik denen
Naif bir nüans
En derinde gizlenen
Çoktan çizdim yolumu
çoktan
Mihenk taşı ömrün
Her neyse
Gönülden çağlayan
Gizemi saklı âlemin
Eşliğinde sevgi denen
Hazinenin
Yol o denli uzak
Bir o kadar yakın
Belki de bir yanılsama
Gönül gözümle gördüğüm
Her ne varsa
Dayadım sırtımı çoktan
O yaşlı çınara