Giresun’un ilçesi
TİREBOLU’nun beldesi EYMÜR Giresun – Gümüşhane kara yolu üzerinde, Harşit
çayının kenarında kurulmuş yeşillikler içinde cennetten bir köşe.
Bu beldenin insanları
öyle çok uzak yerlere kız vermek istemezler, çocukları kendilerine yakın olsun
başı sıkışınca yardım edebilsinler isterler.
EKREM Bey beldenin
fakir insanlarından birisidir, dededen kalma bahçeli bir evi vardır. evinin
geçimini beden gücü ile çalışarak sağlamaktadır. Hanımı FATMA Hanım onun eve
getirdiği ile idare etmekte, arasıra da bahçelere fındık toplamaya giderek
eşine destek olmaktadır.
EKREM ile FATMA
yıllarca sabırla yuvalarını ayakta tutarlar. Bu arada bir yaş ara SERAP, SELİN
ve SELMA adını verdikleri üç kızları dünyaya gelir. Bir de erkek evlat isterler
fakat FATMA hanımın sağlık durumu müsaade etmediği için başka çocuk yapamazlar.
EKREM beyle FATMA Hanım dinlerine çok bağlı oldukları için “Allah vermedi ise
onun emrine uyalım, Allah kızlarımıza ömür versin” derler. Kızlarını büyütmeye uğraşırlar.
Okul çağına geleni okula
göndermeye ve okutmaya gayret ederler. Fakir oldukları için İLKÖĞRETİMİ bitireni
liseye devam ettiremeye güçlerinin yetmeyeceğini biliyorlardır. Kızlar lise
çağına gelirler.
Yakın komşularından Almanya da çalışan HASAN
beyle hanımı SERPİL Hanım o yaz izine gelirler, beldede kızları görürler,
Almanya da Müslüman olmuş
Alman genci YASUF “ beni Müslüman bir kızla evlendirin” diye onlardan rica
etmiş birde fotoğraf albümü vermişti. Onlarda bu tatilde bu işi de çevremizden
çözelim diye karar vermişlerdi.
Kızları gördükten sonra
güzel bir araştırma yapmışlar. Kızların fakir fakat edepli dindar babasının
annesinin sözünden çıkmadığını öğrenirler. HASAN bey ile SERPİL Hanım büyük kız
ERAPI daha ağır gördükleri için onu istemeye kara verirler.
Bir akşam EKREM beyle FATMA
hanımı ziyarete gelirler. Durumu anlatırlar. “Haliniz belli kızınızla damadınız
size yarım ederler iki kızı okutursunuz” derle.
YASUF’un durumunun iyi, çok dürüst dinine bizden çok bağlı olduğunu
anlatırlar.
EKREM ile FATMA “kızımızla ile konuşalım kabul ederse ondan sonra
YASUF’un resim varsa o zaman getirirsiniz” derler.
Ertesi sabah kahvaltıda kızlarına durumu anlatırlar. “SERAP sen okuyamadın eğer kabul edersen kardeşlerini okutma imkânın olur. Çocuk Müslüman’mış çokta varlıklı imiş, halimizi görüyorsun zor geçiniyoruz, düğün için bütün her şeyi o yapacakmış” diye anlatırlar.
SERAP ilk başta karşı
çıkar odasına gider, kardeşleri de yanına gelince “ beni kurban seçtiniz” der.
Ortanca kız SELİN “beni isteseler hemen giderim kaç yıldır aynı etek, aynı
başörtüsü, aynı buluzu giyiyoruz çoğu zaman dışarı çıkmaya utanıyoruz Abla sen
delisin orası Almanya sende iş bulur çalışırsın cebinde paran olur delilik etme
çocuk varlıklı imiş sana her şeyi alır bu adam” der.
SERAP ağlamayı keser ve
annesinin babasını yanına gelir ve “SELİN beni uyardı şu adamın resimleri neyi
varsa bir göreyim” der.
FATMA Hanım hemen gider
SERPİL hanıma “YASUF’un resmi varsa ver görmek istiyor” der. SERPİL hanımda
YASUF’un resim albümünü FATMA hanıma verir.
“Sakın yırtmayın o olmaz derse başkalarını bakacağız” diye
tembihler. FATMA Hanım albümü getirir SERAP’A
verir ve “sakın yırtma sen beğenmezsen başkasına gösterecekler” der. Üç kız
albümü incelemeye başlar Selin “Serap bu artistten de güzel sen almazsan ben
alırım” demeye başlar. Serap ta “durun kızlar o enişteniz unutmayın size nikâh
düşmez” diye şakalaşır. SERAP annesine albümü verir. “ Serpil yengeme söyle bu
albümü başkasına göstermesin benim çok hoşuma gitti. Yasuf’a benim resmimi
gönderelim beni bakalım o beğenecek mi beğenirse ben onunla evlenirim” der.
Albüm Serpil hanıma
verilir, Serpil hanım Serap’ın resmini Yasuf’a gönderir. Kızın tüm hikâyesini
de yazar. Çok geçmeden Yasuf “Serap’ı beğendim o albümü Serap’a ver ben
geliyorum” diye yazar.
Serpil hanım Serap’ı
çağırır durumu anlatır albümü ona verir. “izinimiz kısa kendini hazırla Yasuf
gelince hemen nikâh işinizi halletmeniz gerekecek” der.
Serap çok sevinir çükü Yasuf ta onu beğenmiş onun için geliyorum demiş.
EKREM ile FATMA Hasan Bey ve Serpil hanıma haber gönderirler akşam birlikte
konuşalım diye
Hasan bey meselenin ne olduğunu gayet iyi bildiği için Serpil hanıma “
hanım bunların hiçbir hazırlığı yoktur durumları meydanda ayrıca kızlarını daha
küçük görürlerdir” der.
Akşam toplanırlar Hasan Bey
Ekrem ile Fatma’ya “bir şey demenize gerek yok ben Yasuf’la konuştum düğün için
her ne gerekiyorsa hepsin o yapacak sıkılmayın Almanya’da evi hazır sizin
düşünemeyeceğiniz her şeyi var. Serap’ın buradaki ihtiyaçlarını da kızların ve
sizin ihtiyaçlarınızı da karşılayacak çocuk gelince görürsünüz” der. “Fakat
düğünü tam İslam kuralına göre istiyor yani bizim gerçek geleneklerimize uygun
olacak sizde bizi çocuğa mahcup etmeyin” der ve onlardan söz alır.
Yasuf EYMÜR ‘e gelir Hasan beylerin evine yerleşir. Serapla buluşurlar Serap Yasuf’un çok kibar olduğunu görünce hayran kalır. Namazını hiç aksatmadığının görür çok sevinir. Bir haftada TİREBOLU ya giderler nikâh işlemlerini yaparlar yıldırım nikâhı yaparlar.
Eymür halkının bu olay hoşuna gitmez köyün
delikanlılarından VEDAT la SELİM Ekrem beyin önünü keserek kızını Gâvura verdin
dinsizmisin nesin derler. Ekrem Bey de gayet olgun bir şekilde “ beyler bunu
cevabın bir gün size veririm amma şimdi zamanı değil” der ve uzaklaşır.
Düğün tam Müslüman
kurallarına göre yapılır. Yasuf hayran kalır. On gün sonrada Serap alır Almanya
ya gider.
Yasuf yirmi gün kaldığı
Eymür de kayınvalidesinin durumunu iyiden iyiye görmüş
Onların yanında bir gece zor kalmıştı.
Çok geçmeden Ekrem’e
kızından bir mektup gelir “baba o evinizi yıkıp daha büyük yenisini yaptırın
Yasuf “o evde durulmaz” dedi. Yeteri kadar para gönderdi birkaç güne kadar
eline geçer. Bize de bir kat yaptır hepimizin bir evi olsun. Ben çok mutluyum
Almancayı öğreniyorum kızları okula ver ne kadar masrafları varsa biz
karşılayacağız” Yasuf kızlar mutlaka okusunlar diyor” diye yazar
Gönderilen para gelir
Ekrem Bey dededen kalma evi yıkar yaz bitmeden üç katlı çok güzel bir ev yapar
bir katını da kızı ile damadına hazırlar.
Kızlar liseye başlarlar
durumları da çok iyidir.
Ardan yıllar geçer Serap
Almanyada ehliyet alır. Bir oğlu bir kızı olur çok mutludur. Yasuf onu hiç
kırmaz, kocasını işleri daha da gelişir. Maddi ve manevi en iyi seviyededirler.
Dördüncü sene de Serap biz geliyoruz diye haber verir. Bir yaz günü gelirler.
Kızlar tıp fakültesini kazanmışlar aile mutluluk içindedir.
Ekrem bir Cuma günü
damadını alır camiye yürürler. Kahvenin yanından geçerken bakar ki VEDAT ile
SELİM kahvede kumar oynuyorlar. Ekrem Bey bunlar dönüşte yıllar önceki cevabı
verme zamanı geldi diye düşünür. Camiye varırlar Yasuf hocadan müezzinlik
yapmak için izin ister. Ezanı okur Cuma namazı kılınır. Camideki cemaat Yasuf’u
tebrik eder. Dönüşte Ekrem bakar ki VEDAT ile SELİM yine oyunda. Yandakilere
“arkadaşlar bir hesap var kapanacak sizde dinleyin ben kapatayım” der
Hep beraber kahveye girerler. Ekrem Bey VEDAT ile SELİM in başına dikilir ve “yıllar önce kızını gâvura veriyorsun sen dinsizmisin diye yolumu kesmiştiniz o zaman size cevap vermedim şimdi veriyorum. Beyler “benim gâvur dediğiniz damadım bu gün Cuma namazında müezzinlik yaptı biz müslümanız diye geçinenler camiye gitmemişken kumar masasından kalkmadılar. Kimin gâvur olduğuna artık arkadaşlar siz kara verin” der ve kahveden arkadaşlarını alır çıkar.
“Başkalarını tenkit etmeden önce kendi halimize bakmalıyız ola ki durumumuz çok kötüdür”
Not:
Bu hikâyede yer doğru amma isimler sadece kurgudur. Kimse üzerine
alınmasın.
Faruk Soydemir