1
Selimle tanıştığımda Bir televizyon tamir
yeri açmıştı dışarıdan TEK’in işlerini yapıyordu. “ona fizik tedavi aletlerini
yapabilir misin” dedim. Oda burada da bir fizik tedavi mütehasısı var
aletlerin ben onarıyorum basit aletler. Yapıla bilir” dedi ve böylece her türlü
fizik tedavi aletini yaptı. Hatta kendi tekniği ile Türkiye’de ilk traksiyon
aletini yaptı.
Onunla birçok ile beraber gittik
aletlerin pazarlamasını ben yapıyordum. Bir gün İstanbul'a doğru giderken
yağmurda yolun kenarında bir çift gördük alalım ıslanmasınlar dedik. Arabaya
aldık. Bizar Gittikten sonra erkek “ben Tolga arkadaşım Hülya” diye kendilerini
tanıttı. Bu tanışmadan sonra bende “ arkadaşım Selim beni sora tanırsınız”
dedim. Bu sefer Tolga değişik konuşmaya başladı kadın hiç sesini çıkarmıyordu.
Bana dönüp “arkadaş olmak istemez misin” dedi.
Bende “evliyim eşimi de çok seviyorum üstelik işim çok yoğun ben
uğraşamam bana gelmez” dedim. Bu sefer Selim’e döndüler oda direksiyonda idi.
Ben Selim “eğer dikkatin dağılacaksa kenara çek ben kullanayım” dedim oda
kenara çekti. Direksiyona ben geçtim amma Tolga da arkadan çıktı geldi yanıma
oturdu. Selimi Arkaya kadının yanına attı. Selim benim kızacağımı biliyordu
amma oda bir oldubittiye geldi. Dikiz aynasından baktım ellerini açtı suç bende
değil dedi. Kartal çevrelerinde bir
yerde evlerini tarif ettiler bende “ ben sizi bırakır dönerim” dedim. Evin
kapısına varınca “ Selim misafirimiz olsun” dediler. Bende “size nasıl
güveneceğiz” deyince “ sen yarın Selimi almaya geleceksin bu Hülyanın nüfus kağıdı sende kalsın” dediler. Selime baktım başıyla tamam dedi. Nüfus kağıdını aldım doğruca evime gittim.
Ertesi gün öğleye doğru evden çıktım
Bahçeli evlerden Kartal'a uzun bir yolum vardı. Oradan da Selimin dükkânına
gidecektik. Bu arada bazı yapmamız gereken görüşmeler aksadı. Bizim işimizde
mutlaka doktorlarla görüşmek önemlidir. “her halde Selim bir plan yapmıştır
belki de doktorla telefon görüşmesi yapmıştır” diye düşündüm. Aslında ben
telefon la iş yapmaya karşıyım. İş yapılacaksa yüz yüze olması daha verimli ve
kesin sonuca bağlanıyor. Selim’de benim düşüncemi iyi biliyor. Bir saat içinde
Kartala evin kapısına vardım. Selim “balkonda bana yukarı gel” dedi. “gidelim
işimiz var biliyorsun bende çıkarsam gecikiriz” dedimse de, Gençler beni merak
etmişler. Yukarı çıktım Tolga beni karşıladı “ Gel Ali abi enteresan bir
adamsın seni tanımak istedik” dedi. İçeri girdim.
Çok güzel bir sofra hazırlamışlardı. Selime
baktım “ seni aç kalmasın diye Hülya kendi eliyle hazırladı” dedi. Bende “
ellerine sağlık Hülya yenge” deyince; hepsi birden gülmeye başladı. Hülya
“gerçekten sen değişik bir insansın Ali Bey, “şimdi sana Selim hoşuma gitmedi
seninle arkadaş olmak istiyorum desem ne dersin” dedi. Bende “güzel bir sofra
hazırlamışsın oturur kendin yemeğini yersin. Bu ne biçim teklif sen bir defa
Selimle ilgilendin artık bana bacısın. Birde ilk baştan Tolgaya söylediğim unuttunuz
galiba ben çıkıyorum” dedim ayağa katlım. Bu sefer içerisi kahkaha sesiyle
doldu. Selim “ben size şaka bile yapmayın demedi mi” deyince. Hülya “Yapma Ali
abi seni deneyeyim dedim. Selimin anlattığı kadar mı diye beni af et” dedi.
Oturduk benim öğle yemeğim onların ise
sabah kahvaltısından oluşan bir sofra da yemek yedik. Fakat benim hiç mi hiç
tadım kalmadı. Bu durumu diğerleri fark etmedi amma Hülya sürekli beni
incelediği için farkına vardı. Yemek sonrası Hülya “Selim Ali ile bir gün gelin
açık havada oturalı, aslında onunla yalnız konuşmak isterim amma biliyorum
olmaz diyecek bana söz ver” dedi. Evden çıktık vedalaşıp ayrıldık. Ben bir daha
buluşmayı kafamdan silerek yola girdik.
Arabayı Selime verdim yolda trafik
yoğundu yavaş ilerliyorduk bunu fırsat bilerek. Selime “Anlat bakalım neler
oldu” dedim. Selimde “ sen gittikten yarım saat sonra Tolgaya bir telefon
geldi. (Benim hemen gitmeme lazım beni Arkadaşlar bekliyor. Fakat dolmuş param
yok sende ufak varsa verir misin” dedi. Bende çıkardım 30 TL. Verdim” “eeee” “eesi var mı adam bir gitti; senini önün sıra geldi. Bir ara Hülyaya Tolga
geç kaldı dedim. Hülya (boş ver sen burasını kendi evin kabul et ve rahatına
bak ne içersin) dedi. Bende sade bir kahve içerim dedim. Kahveyi yaptı getirdi
yanında da küçük bir bardakta bir şey getirdi. (bunu da iç ihtiyacın olacak”
dedi ve odasına gitti. Ben televizyon seyrederken kahvemi içtim. Sonrada onu
verdiğini içtim çok sert bir içki idi. (rom dur her halde dedim) bana bilmediğinde
yok hani safsın güya dedi. Ve sonrasını karıştırma olmaz mı diye bana bir
yumruk attı.
Selim
“ben ne yaptığını sormuyorum Hülya eve girdim çıkana kadar beni takip
etti rahatsız oldum. Beni hakkımda ne anlattın Allah aşkın” dedim.
Selim “ hiçbir şey; o sordu bende
bildiğim Ali’yi ona anlattım huyunu karakterini düşüncelerin aşkını evliliğini
mutluluğunu hulasa Ali hakkında ne biliyorsam her şeyi” deyince. “Bire kardeşim
baş başa kalmışsın fıstık gibi bir kadınla aranıza beni neye sokarsınız
kendinizden bahsetsenize” dedim. Selim haklısın kardeşim amma kadın ila da
Ali’yi tam tanımak istiyorum diye diretti. Bende ona bak benimle berabersin Ali
için sen bir kardeşten öte olamazsın unutma dedim. Oda eve gelince seni denemek
istedi” “cevabını da aldı. Manyak bu kadınlar ne biçim insan arkadaş, kardeş ne
bulurlarsa sırayla mı bu iş; çok pis ” dedim.
“dur kızma ben ona düşeceği durumu söyledim merak etme” dedi. “buluşalım dedi sana sakın beni bulaştırma sevmem böylelerini. Bir kader kurbanı olsa elimden gelen yardımı yaparım bilirsin karşılık ta beklemem. Amma hiçte kader kurbanına benzemiyor” dedim. Selim belli olmaz ne biliyorsun zorla bu işi yaptırmadıklarını. Ben Hülya yı takip edeceğim bak senide uzun süre incelemiş bunda bir iş var bir de seninle yalnız görüşmek istemesi bana garip geldi. Senin gelmeyeceğini bildiği için beraber gelmemizi istedi” “ sen onunla konuşurken benim Ankara ilişkilerimi de anlattın değil mi” deyince “dedim ya sana her şeyi” “elbette kadının ilgisi meydana çıktı” dedim.
Selim bana ne demek istedin der gibi bakınca
“ne bakıyorsun zamanı gelince sana söylerim sen yoluna bak kafamız kırılmasın”
dedim. Selim “beni tam acemi yaptın merak etme karşıdan gelen hata yapmazsa ben
yapmam korkma” dedi. Bende “ asıl hüner direksiyonda iken karşıdan gelenleri
kontrol ede bilmektir hep kendimi nasıl kurtarırım hesabın yapabilmek ve tedbir
alabilmektir” dedim. Selim’in Kocaeli'ndeki dükkanına geldik. Akşam olmadan ben
Giresun’a hareket ettim.
Selim gerektiğim zaman beni telefonla
arayıp ülkenin her yerinden hekimlerden gelen istek veya görüşme talebi var
diye haber vermekte ve bende oraya gidip görüşme yapmaktaydım. Veya kendim
hastaneleri gezip pazarlama yapmaktaydım.
Aradan iki ay geçmişti Selim telefonda
“bu tarafa gelmiyor musun bir gel de İstanbul’da fakülteleri beraber dolaşalım
hem sana anlatacağım şeyler var” dedi. Bende Giresun’da işlerimi düzene koyup Kocaeli’ne
geçtim. Selimle buluştuk onun arabası ile İstanbul’ hareket ettik. Yolda
konuşmaya başladık. Selim İstanbul’da seni bir yere götüreceğim amma şaşırma,
bazı şeyleri nasıl tahmin edersin bilemiyorum bana (zamanı gelince sana
söylerim) dediğin de bu ne demek istedi diye düşünmüştüm. Daha sonra senin
söylemene gerek kalmadan kendim buldum. Hülyanın sana ilgisin anladım.” Dedi.
Güldüm ve “ düştü değil mi? Ona mı götüreceksin beni” dedim. Başını salladı
“Ali durumu çok kötü bende tesadüfen Tolgaya rastladım Hülyayı sordum Tolga
bana(elimde daha güzel genç biri var ilgilenirsen” dedi. Bende Hülya ne oldu
deyince “onu sattım” dedi ve adresini verdi. Gittim görüştük beni ilk görüşte
seni sordu bende memlekette” dedim. Oda “ne olur çağır gelsin onunla mutlaka
konuşmam gerekiyor” dedi. Ona “o böyle bir yere girmez gelmez gelse bile
buradaki adamlara para verip senin odana çıkmaz bu iş ona ters gelir” dedim.
Amma o “ geldiği gün önce sen bana gel konuşalım, daha sonra o gelsin beni bir
günlüğüne istesin, seni birkaç kere gördüler güvenirler çıkar dışarıda oturur
konuşuruz” dedi. “Bak Hülya adam buraya gelmez diyorum sen beni bir günlüğüne
kiralasın diyorsun. Adamın bu işlerde tezgâhı yok diyorum, bu yola para harcamaz
diyorum kulağına girmiyor” diye bağırınca;
“Dur Selim anlatamadım zaten bende akıl kaldı mı ki anlatayım görmüyor
musun? Bataklığın içinde yuvarlanıp gidiyorum. Parayı ben sana vereceğim sende
bu adamlara verirsin. Nasıl olsa kazandıklarımın onda birini bana veriyorlar. Beni ancak Ali Bey anlar. Ne olur getir dedi.
Bende sana telefon ettim şimdi anladın mı?” dedi.
Bir müddet konuşmadan gittik. Ben bir
taraftan düşünmeye başladım. Aylar önce
Hülyanın bana olan ilgisini şimdi daha iyi anlıyordum. Tolga onu pazarlıyordu. Ben
önce kendi gönlü var zannettim. Selimin anlattıklarından sora da işin aslını
anlamıştım. Hülya Tolgadan korkuyordu beni bir kenara çekip durumu anlatma
şansı yoktu. Ve bende böyle bir durumu o anda yanlış yorumlayıp karşı
çıkabilirdim. Hulasa kadın akıllı davranıp işi zamana bırakmış yoksa Tolganın
ne yapacağını bilemezdi. Bir ara Selim “hey arkadaş buraya gel bir saattir
cesedinle yolculuk yapıyorum daldın gittin” deyince güldüm “bakalım başıma ne
işler açacaksın” dedim.
Selim beni Taksimde bir kafeteryaya
bıraktı kendisi gitti yarım saat sonra geldi. “Şansımız var Hülya boşmuş hemen
gidelim yarın akşama kadar onu kirala para bende ben onlara veririm” dedi.
Kalktık Beyoğlu'nun arka sokaklarına gittik karanlık görünümlü bir binaya
girdik. Girişte üstümüzü aradılar neye geldiğimizi kim olduğumuzu sordular.
Selim “Hülya hanımın müşterileriyiz” deyince adamlar “tamam” deyip bizi yukarı
gönderdiler.
İkinci katta gelince Selim “Hülya burada
girelim” dedi. Kapıyı değişik iki kere tıklattı kapı açıldı içeri girdik. Daire
çok güzel döşenmiş her taraf ışıl ışıldı. Çeşitli insanlar oturmuş genç ve
güzel kadınlarla sohbet ediyordu. İlk bakan burasını sade bir kulüp zanneder.
Hülya beni görünce ayağa kalktı bana doğru
gelerek sanki büyük bir ağayı veya mevki sahibi birini karşılar gibi “ağam
ayaklarına kül dökelim belki mekanımıza daha fazla şereflendirirsin” dedi.
Masada oturan bir adam bana yan yan bakarak “hoş geldi ağam Hülya sana bu kadar
iltifat ediyorsa boş adam olman mümkün değil. Keyfine bak en ufak rahatsız eden
olursa haber ver yeter”. Hülya ya başıyla al git misafirini der gibi başını
salladı. Hülya oturmadan “buyur ağam emrindeyim” dedi. Bende Selime dönerek
“patronla konuş burada fazla kalmam doğru olmaz sıkıntıya girmeyelim” dedim.
Oda “tamam ağam merak etme” dedi.
Hülya ile bir odaya
geçtik. Hülya benim yüzümdeki hoşnutsuzluğu görünce “Ali ne olur yapma seni yemem zaten sen
yedirmezsin amma şuradan çıkana kadar sabret” dedi. “ yüksek sesle olur
sultanım sen emret” dedim. Hülya bir kahkaha attı ve “kulağıma eğilerek felaket
bir adamsın” dedi. Dışarı çıktık. Baktım Selim patrona para veriyordu aklımdan
iş tamam dedim.
Salona girince patron “ bak ağam Hülya sana
emanet aldığın emaneti yerine geri getir. Bizde sizin saygı değer bir insan
olduğunu bilelim. İyi ol iyi olalım dost olalım” dedi. “olur, patron başımıza
bir kaza bela gelmezse emanetini sana teslim ederiz. Kaza bela olursa orada
bizde olacağız önce emaneti koruruz merak etme. Üstelik siz dostlardan yardım
isteriz her halde” deyince çıkardı kartını verdi “ haklısın hiç aklımıza gelmeyeni hatırlattın
sağ ol” dedi.
Üçümüz binadan çıktık. Hülya “ Oh! Dünya varmış iki aydır dışarı çıkmadan kapalı kaldım” dedi. “Alışmıştın yollarda seyahat etmeye şimdi zor değil mi?” dedim. Önüne baktı arabaya kadar gittik. Arabaya varınca “ Eh artık buradayız şimdi ne yapıyoruz her hale siz bir otele veya rahat bir yere gidersiniz” dedim. Hülya kaşlarını çatarak Ali Bey benim işim seninle Selimle her zaman birlikte olma imkanım var.
Bu sefer benden kurtuluşun yok. Yarın oraya
dönene kadar seninleyim hiç boşuna kaçmaya çalışma” dedi. Bende Selime “tamam
Selim ben bunu önceden biliyordum fakat seni nereye bırakalım bu başımın belası
ile konuşmamız uzun sürecek anlaşılan. Bir de bu deli beni yakından tanımak
istiyor. Eline ne geçecek bakalım” dedim. Selim arabayı saray burnu yönünde
hareket ettirerek Eminönü’ne gelince arabayı kenara çekti “ en iyi saray burnunda veya Marmara
kenarında bir yerde oturur dertleşirsiniz akşam hangi otele gidersiniz” dedi.
Hülya Aksaray’da bir otel ismi verdi “oradan yer ayırttım Aliyi biliyorum onun
için iki oda ayırttım. Akşam orada buluşuruz yemeği de beraber yeriz unutma”
dedi. Selim indi arabayı ben aldım ve Saray burnunda parka girdim. Arabayı
çekip hülyanın kapısını açtım. “buyur Hülya sultan emrinizdeyim” dedim.
Hülya şaşkın şaşkın arabadan indi. Koluma
girdi tenha bir köşede boş bir masaya geçtik. Ben sandalyesini çekerek rahat
oturmasın sağladıktan sonra kendim karşısına geçip oturdum.
Bir müddet sesiz denizdeki dalgalara gelip
geçen vapurlara baktık. İki yabancı gibi ( gerçekten de biz iki yabancı idik
aslına bakılırsa hiçbir zaman bir araya gelmemesi gereken iki kişi idik) amma
Allahın takdiri nedir onu hiç bilenimiz olmaz. Hülya “Ali benimle konuşmayacak mısın? En
azından bir sürü soru sorarsın tahmin ediyordum. Karşı karşıya oturmuş iki
ceset gibiyiz. Seni anlıyorum bende tiksiniyorsun. Bunu ilk karşılaştığımızda
gözlerinde görmüştüm. Bu günde odaya birlikte girince gördüm. Fakat senin insan
yargının böyle olmadığını kalbinin insan sevgisi ile dolu olduğunu Selim
defalarca söyledi. Onun için seninle baş başa bir gün geçirmek istedim. Yarın
kafamı koparıp atsalar umurumda değil. Şu anda Türkiye’de istediğin her şeyi
yapabiliyorsun bunu biliyorum. Beni kurtaracak biri varsa oda sensin. NE OLUR
BENİ BU BATAKTAN KURTAR KULUN KÖLEN OLURUM senden de hiçbir şey istemem” dedi.
O konuşurken yüzüne hiç bakmıyordum bir baktım yüzü gözyaşlarından ıpıslak
olmuş çantasında mendil bulmaya çalışıyor. Cebimden mendili çıkarıp ona
uzattım. “sil yaşlarını birisi seni dövdüm zannedecek veya sana işkence
ediyorum zannedecek birileri gelip bana sayarsa hiç şaşmam. Şimdi sen şu
hikayeni anlat bakalım. Bu yola nasıl düştün. Her halde durup dururken kendi haline
girmedin bu yola. Başlangıç Tolga mı başka bir sebebi mi var”
“Peki, Ali bunu soracağını biliyordum
hiç kimseye bunları anlatmadım amma senden yardım istediğime göre her şeyin
doğrusunu bilmek en tabi hakkın. Ben Samsunluyum orada bir genci sevdim 15-16
yaşlarında okulda idik. Yaz gelince birbirimize uyduk kaçtık ailelerimiz bir
arya geldi. Düğün yaptılar evlendik. Kısa anlatacağım kusura bakma. Dört- beş
sene kayın validemin yanında kaldık peş peşe iki oğlan bir kızımız oldu. Eşim
benimle evlenenden sora liseyi son sınıfta terk etti. Tam bir sokak serseri
olup çıktı. Beni dövmeye sövmeye işkence etmeye başladı. Beş yıl her şeyine
dayandım fakat takatim tükenmeye başladı. İşte o sırada Samsunda gezerken Tolga
ile tanıştık. Parkta tek başıma oturmuş düşünüyordum. Kocamda sevgim kalmamış
bende de ona karşı en ufak sevgi kalmamıştı çocuklar da artık kendilerin taşı
hale gelmişlerdi. Nasıl bu işkenceden kurtulurum diye düşünürken. (Tolga ne
düşünüyorsun vur tekmeyi bitir işi. Dünya kederlenmeye değer mi) deyince.
Aklımdan tam aradığım bir cevap dedim. Tolga bana çok iyi davranıyordu amma
işsizdi. Eve bir mektup bırakıp Tolga ile Samsundan kaçtık fakat ne yol paramız
vardı nede yiyecek yolda kamyonlarla geldik. Kamyoncular beni sıkıştırınca
Tolga ( ne var sanki hiç yapmadın adam seni yemez aldırma ne diyorsa yap )
dedi.
Ben karşı çıkınca
kafamı bozma gebertirim seni diye tehdit etti. Ve bu yola düştüm gerisin zaten
sen biliyorsun”
Toparla kendin de mantıklı düşünelim.
Seni nasıl kurtaracağım. Patronlarına ulaşmak öyle kolay değil. Ulaşılsa bile
adamlar seni bırakmak istemezler. Ne güzel sermayesin zarar etme tehlikesi bile
yok” dedim. Oda “bu işin arkasındakiler emniyette komiserlerin bir dediğini iki
etmiyor. O komiserler ulaşırsan beni onlar alır. Hatta yakınımızdaki emniyetin
komiserlerinden gelenler var. Ne olur bu işin üstünde duracağına söz ver. Senin
sözün senetten daha değerli benim için” diye yalvardı.
“ peki, ben seni oradan aldırdım
kurtardım sanki daha bu işleri yapmayacak mısın? Aynı duruma tekrar düşeceksen
neden uğraşayım. Uğraşmam boşa gitsin istemem. Nasıl güvenirim sana. Araya
koyacağım insanlar bana (bu kadını çok mu istiyordun yerinde daha kolay arkadaş
olurdun bizi neden araya soktun) derlerse onların yüzüne nasıl bakarım. Hülya!
Yukarıdan aşağı geçmiş hayatına bakıldığı zaman durumun berbat. Elbette bir
insanı bataktan kötülükten kurtarmak isterim. Bunu yaparken de kendimi zor
duruma düşürmek. Saygınlığımı kaybetmek istemem. Sen yinede iyi düşün
kurtulunca ne yaparsın ne edersin bular çok önemli” dedim. Sakin bir şekilde
beni dinledikten sonra.
“Ali Allah aşkına sen benim ne çektiğimi
bilemiyorsun üstümden günlük kaç kişi geçiyor biliyor musun? Sen benden
tiksiniyorsun bende kendimden tiksiniyorum. Hadi bir ben bu işi yapmam de
bakalım el adamın yüzünü param parça ediyor. Organların kesip atıyorlar. Böyle
yapılan bir sürü arkadaş var. Onun için bu iş kimseyi kızdırmadan yoluyla
yapılması gerekiyor. Yoksa buraya giriş var çıkış yok. Ölün çıkar.
“acıktın mı bak yanda lokanta var buradan
bakınca yemekler güzel görünüyor. İstermisin?” dedim. “anlaşıldı sen acıktın
galiba gidelim” dedi. Lokantaya geçtik. Aslında çok yemek yemeyi sevmem bana
kalırsa obur değilim “bir aşçı yemeği” dedim. Hülya bana baktı “sen ne istedin”
dedi. Bende “aşçı yemeği” dedim. “zaten bütün yemekler aşçı yemeği değimli?
Beni şaşırtıyorsun. Söyle bende ondan istiyorum” dedi. Garsona söyledik. Aşçı
bizim konuşmamızı duymuş olacak ki yemek tabağını bir süslemiş ki yemede seyreyle.
Hülya önüne tabak konunca “Ali seninle yaşamak
nasıl olur acaba hep bunu merak ediyorum. Çok garip insansın” dedi. “hiç merak
etme aksi, ters, inatçı, dediğini illaki yapan, karar verdi mi kararından
dönmeyen. Hulasa hiçbir kadının yaşamak istemeyeceği bir insanım” dedim. Oda
güldü “belli belli” dedi.
Yemekten sonra katlık fener
istikametinde Marmara'nın kenarına doğru yürüdük. Yanımda sesiz adımlarımı
takip etti. Uzun uzun deniz havasını ciğerlerine çekerek “ Ali buralara çok mu
geliyorsun insan burada yaşadığını hissediyor. Ha! Sen hala bana bir cevap
vermedin ne diyorsun. Ben bu işkenceyi çekmeye devam mı edeceğim” dedi.
Elimle “omzuna vurdum çelik gibisin
sana ne olur.” Dedim. “doğru bir şey olmaz amma bu hayatı böyle taşımayacağım.
Hele de sizleri tanıyandan sonra. Bir kurtulsam aç kalmaya da razıyım. Biraz
birikmişim var temiz bir iş bulana kadar beni idare eder. Ne olur ilgilen”
dedi.
“Hülya bu işler elden dönen çok zor
işler. Beni sıkıştırma tamam ilgileneceğim fakat fazla hayale kapılma kendin
söyledin sana zarar vermeden oradan çıkarmamız gerekiyor. Sabırlı ol ve sakın
bir açık verme yerini değiştirirler. Seni kayıp ederler. Bir gün sana gelip
kahveni içeceğim o zaman bil ki çıkışın yakın sana telefonla da hiçbir şeyle
ulaşmam. Kendim gelir patronunun yanında oradan buradan konuşur kahvemi içer
çıkarım. Bundan en samimi arkadaşını bile haberi olmamalı” dedim. Hülya boynuma
sarıldı “dur kız görende bir şey zannedecek ağır ol” dedim. “keşke
zannettikleri gibi olsa dünyaya meyden okurdum” dedi.
Akşam otelde Selimle buluştuk. Hülya
Selime “ sana da bir oda bakalım. Benimle olacağını sanma Ali abimin yanında
beni bir daha bu işlerde göremezsin, kafandan çıkar.” Dedi. Selimde bana
dönerek “ ne yaptın bu kadına” dedi.
“ben bir şey yapmadım. Benden istekleri oldu bende olmaz ben uğraşamam
dedim. Bu kendi kararı” dedim. Gece Hülyanın patronunu aradım kendimi tanıttım
kaldığımız oteli söyledim. Adam çok memnun oldu. “her zaman emrindeyiz ağam
sözün senetmiş anladık rahatına bak” dedi. Sabah erkenden resepsiyona indim.
Oradaki görevliye “Bizi sordular mı” diye sordum. Oda “gece bir adam aradı isminizi
söyledi onlar arkadaşım orada mı kalıyorlar. Bayanla beraber mi dedi bende
buradalar amma ayrı odadalar dedim. Arayan çok iyi sakın rahatsız etmeyin dedi”
diye söyledi.
Ertesi gün akşamleyin Hülyayı aldığımız
batakhaneye teslim ettik. Hülya patronu aradığımı bilmiyordu. Patron “ağam mert
adamsın vesselam” deyince Hülya gözüme baktı. “patron seni aradığımı Hülya
bilmiyordu” dedim. Adam kalktı geldi beni kucakladı “helal olsun bundan sora bu
kapı sana hep açık” dedi. Bense aklımdan bakalım sonrada aynısını diyebilecek
misin diye düşündüm. Hülyaya baktım gözleri şimşek çakıyordu. Sanki sende mi
bunlardansın der gibi. Beni tek yakalasa aslan gibi parça parça edecek ti sanki.
Düşüncemi anlayamamıştı.
İstanbul’da kaldığım sürede çeşitli
kanallardaki dostlarımla bu konuyu görüştüm. Fikirlerini aldım. Görüştüklerimin
çoğu alınabilir amma bu işi tepeden halledersen çok daha kolay ve sesiz olur
dediler. Meseleyi Selime açtım “benden kendini kurtarmamı istiyor amma ben
olmaz dedim” diye söyledim oda “
delimisin sen başına iş açma” dedi. İki gün sonra İstanbul’dan ayrıldım.
Ankara üzerinden döndüm. Ankara’da
bir gün kaldım oradaki arkadaşlarla ve tanıdıklarla bir akşam yemeğinde
buluştuk hem eğlendik hem de bu konuyu onlara anlattım “mümkünse çözmenin
yolunu bakın” dedim. Arkadaşlardan birisi “Ali sonra pişman olma bunlara fazla
güvenilmez” dedi. “biliyorum amma bu bir insanlık görevi belki de tövbe der.
Üstelik kadınla bir ilişkim yok” dedim. Söz verdiler. “bana haber verin” dedim.
Ve Giresun'a geldim.
Aradan iki afta geçmişti ki Ankara’dan
arkadaşlar telefon etti “ Ali dediğin
işi hallettik amma sana bir ziyafete patladı. Biliyoruz biz söz verdik lakin
sen ziyafeti verirsin. İstanbul’a geçerken bize uğra seni bir yere
göndereceğiz onlar kadını oradan alıp çıkaracaklar ve bir daha da kimse o
kanını rahatsız etmeyecek. Tabii kendisi yeniden başlamazsa” dediler. İki gün bekledim Ankara’da bir pazarlama işim
vardı iki işi bir araya getirdim.
Arkadaşlar bana İstanbul’da kimle nerede ne gün buluşacağımı söylediler. Yanımda adamlara telefon açıp konuştular. Oradan istanbula geçtim. Adamlarla iki gün sonra buluşacaktım. Evime gidip o akşam dinlendim ertesi gün (yanıma bizim mahsulden birkaç hediye paketi hazırlamıştım) birini aldım doğru Hülyanın çalıştığı yere gittim. Girişte patronu kartını gösterince bir tanesi “ abi sen özel bir misafirsin geç” dedi. Yukarı çıktım patron beni görünce ayağa kalktı beni karşıladı beraber oturduk paketi “bu senin hediyemiz ufak kendi mahsulümüz den” dedim. Paketi aldı “içi önemli değil bizi hatırlaman yeter. Teşekkür ederim” dedi. Hülya meydanda yoktu benim merakım sezen patron “hülya biraz rahatsız kadınları bilirsin ya” deyince rahatladım. “Görseydik hiç olmazsa beraber bir kahve içerdik” dedim. Patron hemen işaret verdi bir kadın ayağa kalktı. Patron “Hülyaya söyle nazlanmasın onunda sevdiği bir misafirimiz var görmek istiyor gelsin” dedi. Kadın gitti on dakika sonra Hülya kapıda belirdi rengi solmuş zayıflamış biraz süslenmiş beni görünce kapıda bir müddet ne yapacağını şaşırdı. Gelmekle gelmemek arasında bocaladı. Tam gözüme bakınca gel diye işaret ettim. Suratı bir karış bakışları sen yalancısın diyordu sanki. Halini görünce gülümsedim. Patrona “Hülya hanımla arkadaşlığımız bir başka bana gönül koymuş üzüldüm.” Deyince patron “burada seninle arkadaş olmak isteyen üç beş tana kadın var. Öl de ölürler. Hatta benden (bırak beni bu adamla yaşayayım) diyen var” dedi. Hülya birden şaşırdı “kim bunlar ki benim arkadaşıma sulanıyorlar” diye patrona çıkıştı. Patron “Hülya Ali Bey senin kadar bizimde dostumuz her halde. Yüzünü asıp başkalarına meydan bırakan sensin” ded
Ben araya girdim. “ Bırakın buları
benim zamanım yok, kahvemi sade içerim Amma Hülya yapmak kaydıyla” deyince Hülya
birden ayağa fırladı. “Emrin olur Ali abi sen istersin de ben yapmaz mıyım”
hemen odaya gitti. Olayı anlamıştı. İçeride ham kahve yapıyor hem de neşe içinde
şarkı söylüyordu. Kahvemi getirdi. Bu sefer gözleri gerçek mi der gibi
bakıyordu. Kahvemi içtim. Patrona veda edip çıktım.
Biliyordum
Hülya orada çıldırıyordu mutlaka “Ali abi ne zaman yakında mı diye bin defa
sormak isterdi.” Amma konuşmamız nasılsa öyle hareket etmesi gerektiğini İnşallah
unutmaz diye Allaha dua ettim.
Ertesi gün buluşacağım şahıslarla buluştuk
uzun uzadıya konuştuk adamlar. O piyasanın asıl patronları imiş. Bana “bak Ali
Bey bu işleri iyi bilemezsin oradan kadın çıkarmak her baba yiğidin karı değil.
Ankara’da senin arkadaşlar bir işimizi hallettiler ricada bulundular. Bizde
başka hiç talepleri olmadı bizde söz verdik. Nerede bu kadın” deyince bende “
kadına zarar vermesinler bu piyasayı az çok duydum. Benim yüzümden zarar
görmesin. Bir de bu kadının benimle ilişkisi sade kardeşçe ondan faydalandığım
yok. Ben bir insanlık yapmak istiyorum. Eğer yardım ederseniz çok sevinirim.
Oradan çıkınca namuslu bir işe vermeye çalışacağım” dedim. Hepsi güldü
“doğruymuş arkadaşlar Ankara’da bize yalan söylendi zannettik amma bu doğru
söylüyor” dediler. Bende Hülyanın olduğu yeri söyledim. Birbirlerine baktılar
bir tanesi “bende” dedi. Hemen telefonu açtı “yarım saat içinde Hülyayı buraya
gönder bekliyorum ona söyle bir daha geri dönmeyecek onu sattım bizim
listemizden düş. Tamamı” dedi karşıdaki
ses “ emrin olur abi hemen gönderiyorum” dedi. Oradakiler “sen bu iş için ortalığı ayağa kaldırıyorsun
sırf insanlık yapacağım diye bu işte bizimde bir tuzumuz bulunsun. Gelsin
bakalım bizde kaç yıl çalışmış öğrenelim. Bu temiz hayata katkımız olsun”
dediler. Birer kahve söylediler. Biz içene kadar Hülya ile evdeki patron içeri
girdi. Patron beni görünce “Ali sende buradasın Hülyayı sen mi aldın” dedi
bende “bizim haddimize mi? Bu kardeşlerin ikramı” dedim. Adamlar Hülyaya kaç
yıldır buradasın diye sordu oda “iki yıldır” dedi. Onu çağıran cebinden çek
defterini çıkardı bir şeyler yazdı Hülyaya verdi. “temiz hayatı seçmişsin
İnşallah Ali beyi utandırmazsın. Bir daha seni bu menzilde görürsem yok ederim
haberin olsun bu abine de dua et” dedi. Hülya buna gerek yoktu bana hürriyetimi
veren insansınız Allah razı olsun” dedi. Adam “ al ben veriyorsam alacaksın”
dedi. Hülya ses çıkarmadan çeki aldı.
Ben arkadaşlar akşama bir ziyafet sözü verilmiş yerine getirelim nereye gitmek
istersiniz” dedim. Onlarda Ali sağ ol her birimizin işleri var sırf bu işi
haledelim diye buraya toplandık. Sen şimdi bu emanetini al bir yere yerleştir.
Gözünü üstünden ayırma bunların ne yapacağı
belli olamaz amma döner dolaşır bizim tezgaha düşerler. Öyle olursa bunun
kafasını koparırız merek etme” dediler. Teşekkür edip oradan Hülya ile
ayrıldık.
Hülya kurtulmuştu şimdi benim yanımda
idi ayakları yere değmiyordu. “nerede kalacaksın şimdi artık hürsün birilerine
bulaşma artık” dedim. “Beyazıt’ta dürüst bir otel var oraya gidelim ev bulana
kadar orada kalırım” dedi. Otele vardık gerçekten de adamlar ahret sorusuna tabi
tutular beni. En sonunda Hülya “bu adam hayatımı kurtardı ve hiçbir ilişkimiz
yok Abim anlasanıza burası emin temiz diye geldik” deyince otel sahibi “ kusura kalma böyle söylüyorlar daha sonra
iş başka türlü çıkıyor. Amma size inandım samimi gördüm tamam” dedi ve otele
aldı. Hülyayı yemeğe götürdüm. Yemek boyunca “ Ali abi rüyada mıyım? Beni daha
rahatsız etmeyecekler değil mi? İnana biliyor musun bu adamlara kimdi bunlar
Allah aşkına bizim patron bile karşılarında el bağlıyordu. Sen ne biçim bir
insansın. Patronla sarmaş dolaş olunca. Bu beni sattı beni kandırdı diye
düşündüm. Dün seni görünce bu adam hiçbir işe yaramaz dedim. Amma bana ben
kahveyi sade içerim sen yap deyince aklım başıma geldi. Senin ki tam bir tilki
oyunu bana bile yutturdun. Her halde ağzından kaçırır diye ümidimi kırdın değil
mi? Aferin sana on beş günde yemeden içmeden beni kestin. Ne kadar zor biliyor
musun tüm midini yitirmek kendimi öldürmeyi bile düşündüm. İnsan az çok bir
işaret verirdi. Sana da kızamıyorum yaptığın bir plan varmış boşa çıka bilirdi
işte o zaman ben maf olurdum. Şimdi ne istersen onu yaparım öl de ölürüm sen ki
benim için kendi hatırını ortaya koydun. Sahi Ali benden hiçbir isteğin yok
mu? Ne olur söyle” dedi.
Bende “zamanı gelince belki bir isteğimiz olur. Şimdi seni tanıdık iyi bir yere veya belediye gibi bir yerlere yerleştirmemiz lazım. Bundan sonra çok dikkatli ol. Adam sana ne dedi duydun o alemin asıl patronları onlar. Bir hata yaparda aynı yerlere düşersen bu sefer sana hiç acımazlar. Senin kazandığın para onlara gidiyor. Galiba tüm kazandığını sana verdi. Çeke baktın mı? Evdeki patron geçinen seni sattığını söyledi. Sana demedi mi. Bir daha seni kimse rahatsız etmeyecek yani birileri gelip seni götüremeyecek öyle söz verdiler. O damların Ankara’da benim arkadaşlardan dönen işleri var her zaman arkadaşlara muhtaçlar. Gelelim Selim meselesine onunla ne yapacaksın Selim ben yokken oraya gidecek senin patron seni benim satın aldığımı söyleyecek. Oda bana soracak bende yerini söylemek zorunda kalacağım bundan sorası senin alacağın bir karar. Biliyorsun Selim evli. Onunla görüşsen bile sakın oteline sokma adamlar seni kapıya atar” dedim. Hülya gayet sakin çantasından adamdan aldığı çeki çıkardı “aman yarabbi bu çok büyük rakam bana iki yıl yeter kimseye muhtaç olmam. Selime gelince o mantıklı insan iyi birisi bekâr olsa evlenilecek türden değerli ona durumu anlatırım. En azından Ali Bey bu kadarını yaptı hayatımı daha yıkma derim. Bir daha erkek istemiyorum. Benim isteyecek olduğum erkek zor bulunur. Onların nesli tükenmiş nadir bulunurlar bu zamanda”
Hülya ya İstanbul ilçe belediyesinin
birinde bir arkadaş vasıtası ile bir iş buldum. İşe yerleşti çalışmaya başladı.
Arkadaşa da sıkı sıkıya tembihledim kimse rahatsız etmesin. “O bana ait unutma”
diye. Oda “emanet başımızla beraber kardeş” dedi. Her İstanbul'a gidişimde Hülyaya uğrayıp bir kahvesini
içiyor haber alıyordum. Her kahve içişimde “ Ali beni kurtarmaya mı geldin. Ben
hazırım haydi de gidelim. Yeter ki sen iste” demekte. “yok, öyle şey adam gibi biri varsa seni
verelim.
Sakın buradakilere sır verme seni hala
benim biliyorlar” demekteyim. “Selimle ne yaptınız. Selim bana da bir şey
sormuyor” diye sordum. Hülya “ben sana
demiştim Selim çok iyi bir insan olanları anlattım. Oda (vallahi Aliye helal
olsun o bu kadar iyilik yapar da ben bu iyiliği bozar mıyım? Artık dünya ahret bacım
ol dedi) beni bir daha aramadı merak etme”.
Aslında Selimle biz bütün buları her gün
konuşmaktaydık. Selim “iyi ettin Ali kardeşim” demekte
Bir seferinde Hülyaya uğradığımda onu
düşünceli gördüm. Aklıma çocukları geldi ve sordum. “çocuklardan hiç haber
alabiliyor musun durumları ne kocaman adam olmuşlardır her halde. İstersen
Gelip geçerken Samsundan haber alayım”
“Geçenlerde bir tanıdık vasıtası ile haber aldım çocuklar okula
gidiyormuş babaları hala sokaklarda içip içip eve geliyormuş evlenememiş. Benim
gibi aptalı nerede bulacak. Ali abi ne dersin bundan sonra yani bu kadar
olaydan sonra çocuklarıma sahip çıka bilir miyim.? Eğer onu da başarırsam
Artık ömrümü
çocuklarıma adarım ne dersin” güldüm
“kız sen unuttun galiba sen benimsin bakalım ben çocuklarını ister miyim? Hani
söz verdin ya ban unutma” sırtıma bir yumruk indirerek “ o zaman adam gibi al götür beni” deyince “
tamam desene Alinin başına iş çıktı. Hadi bakalım işin iyi artık buradan
emekli olursun kendini de sevdirmişsin müdürlerin senden memnun. Sıra çocukları
almaya geldi değil mi? Ortaokulda iken kaçmak neyine idi senin. Bundan
sonrasını da sen hallet” Hülya bana arkasını döndü ve abi ben sensiz ne
yapabilirim düz yolda yolum şaşar vallahi. Sen ona da bir çare bulursun”
Hülyaya bir şey demeden ayrıldım.
Samsunda akraba bir taksici vardı Hülyanın beyinin adresini verdim. Gizliden adamı takip ettirip resimlerini çekti.
Çocukların resimlerini, o ailenin maddi durumunu her ne varsa tespit ettirdik.
Babanın çocuklara kötü davrandığını, çocukları döverken resimleri, hepsini bir
dosya yapıp yanıma aldım.
İstanbul’a gelince Hülyaya uğradım. İşi
çok yoğundu akşam iş çıkışı buluşalım dedi. Belediyede ki müdür arkadaşa
uğradım. “Ali Hülya Hanım artık senin emanetin değil bizim bacımız dürüstlüğü
çalışkanlığı ile kendini bize sevdirdi ondan memnunuz” dedi. Akşam Hülya ile
buluşunca “kız sen ne yaptın bunu buradan al dediler” Hülya nerede ise
ağlayacaktı “şaka kızım şaka herkes senden memnun. Amma bir şey var seni
rahtsız eden ne” “Abi birisi var gençsin güzelsin nenden evlenmiyorsun deyip
duruyor. Bu laflar geçmişte söylenenlerin aynısı beni işten attıracağını
söyledi.” “ sen merak etme kim işten
çıkar bakarız ismini ver yeter”
Elimdeki dosyayı Hülyaya verdim ellerime
kapandı “ben sana nasıl dua ederim bilemiyorum. Şimdi ne yapacağım bana söyle
bu iş bitsin çocuklarımı perişan etmişim. Allah beni af etsin” “vesayet davası aç işimden dolayı Samsunda
dava açma şansım yok de olur mu pek bilemiyorum amma mahkeme sana bir yol
gösterir. Bu dosyanı en sonundan hâkime sunacaksın avukatına da verme”
Ertesi gün Hülyayı rahatsız eden personeli
müdür arkadaş yanına çağırdı ve “adam gibi işine bak Hülya bizim bacımız
seninde bacın unutma. Eğer unutursan bende seni unuturum gider inşaatta
çalışırsın. Tamam, mı” adam neye uğradığını şaşırmış bir halde “unutmam asla
unutmam” dedi odadan çıktı. Hülyayı gördüğümde “Ali abi adama ne yaptın beni
gördüğü yerde canavar görmüş gibi kaçıyor” dedi. “ isterse kaçmasın Hülya
kapıyı gösterdiler adama” dedi
Hülya davayı açtı amma davanın Samsunda
görülmesi gerekir denildi. Güvenebileceğimiz ve benimde tanıdığım Bir avukat
bulduk. Üç Duruşma yapıldı. Hülya iki duruşmaya gelemedi. Son duruşmaya geldi avukattan özür dileyerek
elindeki dosyayı hakime verdi. Hakim dosyayı iyice inceledikten sonra başka
delile gerek yok deyip çocukları Hülyaya verdi. Oda çocuklarını alıp
İstanbul’da ki evine getirdi okula verdi.
Ona “şimdi kendini çocuklarına ada onları
yetiştir.” Dedim. Bir daha da onu rahatsız etmedim o her bayram beni arayıp
sitem etse de. Her seferinde “Yerinde sağ ol bacım. Beni unut ki geçmiş
acılarını da unuta bilesin” dedim.
Hayatı zehir olmuş nice Hülyalar var bu alemde Allah yardımcıları olsun. Gençlik hayali her zaman güzellikler getirmez
insanı perişan eder. Kızlarımıza akıllı olmak düşer. Yaşlı tecrübeleri
kullanmayı bilenler hep rahata ermiştir
Unutmamak gerekir.
Not: yaşanmış hikaye:
isimler ve yerler kurgudur.
Faruk
Soydemir