Musa Aynur'u çocuk denecek yaşta kaçırmış almıştır. Musa'nın köyü Düzce'nin Bolu dağı yamaçlarında ulaşımında zorlukla yapıldığı bir yerde olduğu için
Aynur’un yaşı dolana kadar saklanmışlar.
Peş peşe çocukları olmuş daha otuz
yaşına gelmeden beş çocuk sahibi olmuşlar. Musa Aynur'a köyün ağasıyım köyün yarısı benim diye kandırmış. Aslında başındaki
ev bile deden kalma nerede ise en ufak bir rüzgarda yıkılacak durumdadır.
Musa Aynur'u uzun süre köye getirmemiş
iki çocuğu olandan sonra köye gelmiş. Aynur gerçeği öğrendiğinde iş
işten geçmiş olduğu için kaderine razı olmuş, yıkılmak üzere olan evde hayatını
sürdürmeye başlamıştı.
Aynur’un yaşı olgunlaştıkça genç ve güzel
bir kadın olmuş. Musa’da ise her türlü dalavere vardır. El uzunluğu,
üç kağıtçılık, yalan dolan , içki, kuma ve fırsat buldukça kadın kız ayakları.
Alabildiğine hayatını yaşamaya devam eder. Bu arada bir sürü serseri
arkadaşları oluşurken beri tarafta da
köyde seveni kalmamıştır. Herkes yüzüne güler fakat ondan uzak durur.
Bir seferinde yalan ve dalaveresi yüzünden her akşam ki içki arkadaşları onu öldüresiye döverler. Hastanede bir hafta komada kalır. Öyle ki bu olaydan sonra Aynur'a karşı tavrı da değişmiştir. Evde Aynur’dan ayrı yatmaktadır. Ona sanki tiksinerek bakmaktadır. Bir araya gelmesi ise üç dört ayda bir sefer olmaktadır. Aynur da çoğu akşamlar Musayı sarhoş olduğu için eve almaz, Musa da arabasında yada bir yerlerde yatar ve sabah hiçbir şey olmamış gibi eve gelir.
Musa akıllanmaz. Halâ aynı tas aynı hamam
devam etmektedir. Aynur’sa genç kadındır arzuları ve istekleri vardır. Evde
çocuklardan fırsat bulduğu zamanlar televizyonda zenginlikleri anlatan dizileri
seyir etmekte orada gördüğü hayata imrenmektedir.
Bu sebepten de sinir sistemleri bozulmuştur. Onu için sık sık vilayete
hastaneye gitmektedir. Bu bahane ile bazen çocukları Musa'nın annesine bırakıp iki gün kayıp
olmaktadır. Cep telefonu bu süre içinde cevap vermemektedir. “neredesin” denilince
de “hastanede telefon çekmiyor” diye geçiştirmektedir. Musa onun ne yaptığını
gayet iyi bilmektedir.
Köylerinde onların tüm yaptıklarına karşı
seven bir aile vardır. Hele Aynur çocuk yaşta gelmesi onları etkilemiş onunla
ilgilenmeye başlamışlardır. Musa ne kadar kötü olsa da onlar Aynur'u korumaya
çalışırlar. Musa’ya “ evini yeniden yaptır bu evde insan yaşamaz” deseler de
Musa “iyi has yatmaya yer var yeter” demektedir.
Derken bir gün şiddetli bir deprem olur.
Köyden ne kadar eski ev varsa yıkılır. Fakat Aynur'u seven ailenin evi yıkılmaz onların evleri gibi köyde sağlam
yapılı evler ayakta kalır hasar da görmez.. bereket versin ölen olmaz.
İnsanların dışarıda olduğu bir zamanda
deprem olmuştur.
Musa köyde hiçbir kimseden yardım görmez çocukları ,annesi ve Aynur’la kendisi eski arabasında yatmaya başlarlar. Depremden sonra onları seven aile çarşıya inmiş oradaki evlerinin durumunu bakmak istemişlerdir. Orada da bir hasarları yoktur. Fakat köye dönmeleri zaman almıştır. Zaman aralık ayıdır havalar soğumuş kış başlamak üzeredir.
Aynur telefonla “abi ne zaman geleceksiniz
bizi sizden başkası evine almaz. Çocuklar ve kayın validem hasta olacak. Ne
olur çabuk gelin” demektedir.
Komşu hanımı ile yalnızdırlar çocuklarını
her biri okumuş bir yerlerde göreve başlamış, onlar da memleketlerinden
ayrılmak istememişler. Zaman zaman çocukların yanına gidip kalmaktalardır. Daha
çok çarşıda kaldıkları için de köye yazları çıkmaktadırlar. Onun için köyde ki
ev genelde boş olmaktadır. Bu sebepten
Aynur Musa’ya “evimizi yapana kadar
onların evinde rahat ederiz” demektedir.
Nihayet üç beş gün sonra aile gelir
evlerinin yarısını boşaltarak onları eve alırlar. Yaşlı anne ve çocuklar çok
sevinir. Aile bir müddet onlarla kalır daha sonra oradan ayrılır. Lakin Aynur
adama “ abi mutlaka gelip gidin sizi çok seviyoruz. Bak zaten yatak odanız da
yatmaya müsait, yeme içme den sorun olmaz. Ben size hizmet ederim” der. Onlar
da “olur Aynur senin dediğin gibi olsun”
der.
Artık Musa'nın keyfine diyecek yoktur. Bir
iki sefer Aynur çarşıya gelir, Musa adama telefon açarak “Aynur dün çarşıya geldi sana uğrayacaktı geldi mi”
der. Adam huylanır.
“Bu ne biçim iş Musa dünden beri bana yeni telefon ediyorsun” diye çıkışır. Bir müddet sonra da Aynur “ Abi ben falan yerdeyim beni al “ der. Adam arabası ile gider Aynur'u alır ve evine getirir. Ve sorar. “Aynur neler oluyor dün bana geleceğini söylemiş çıkmışsın telefonun kapalı. Bu hiç hoş değil. Bu şehirde tanıdığın yok bun gece nerede kiminle kaldın. Hiç hoşuma gitmedi” der.
Aynur fazla cevap vermeden Musayı arar ve
“ beni buradan al” der. Biraz sonrada Musa gelir onu alır köye giderler. Adam
karısına “bunların ne yaptığı belli değil eve almakla hatamı ettik ne dersin”
der. Hanımı “ bey sen daha
iyi bilirsin” der. Adam. “hanım bu iş hatalı
fakat bir ihtiyar ve çocuklar var. Biz Allah için onların hatırına bir şey
demeyelim” der.
Adam ara sıra köye gidip gelmeye başlar. Aynur
da bir eksiği olunca onlara telefon eder. Onlarda onların eksiklerini gönderir.
Aradan birkaç ay geçince Aynur’un adama karşı davranışları değişir. Veya adam
farkına varır. Adama kaçamak bakmalar, yakınında olduğu zamanlar ona temas
temeller. Her fırsatta kendini adama hissettirmeye başlar. Adam onu hep ufaklık
olarak düşünmektedir, yaptıkları ona çocuksu gelmektedir. Uzun süre bu hal
devam eder.
Aynur’un çarşıya inişleri devam eder. Ona kalsa adamın haberi yoktur. Aslında adam fırsat buldukça kayın validesine ve evde çocuklara durumu sormaktadır, onlardan Aynur’un kaç gece evde olmadığını öğrenmektedir. Musa’ya sorduğu zaman o da bir sürü mazeret uydurarak cevap vermektedir. Hal böyle olunca da Aynur’un her yaptığından Musa'nın haberi vardır. Hatta Musa arkadaşları ile yaptığı alemlere onu da götürmekte ve borçlu olduğun insanlara sunmaktadır. Bu durum da Aynur’un hoşuna gitmektedir. Hatta bir seferinde köyün tenha bir yerinde onları toplu alem yaparken görenler olmuş ve adama “sen ne yapıyorsun evinde barındırdığın insanlar çok kötü yoldalar. At şunları evinden” derler.
Adamda “ ben evimde onları barındırmıyorum,
yaşlı bir kadın ve çocukları barındırıyorum. Arkadaşlar onları sokağa atmam Allah'tan korkarım” der.
Aynur adama hareketlerine devam ederken
adamın aklına girmeyi başarır. Adam ona sorar “Aynur amacın ne sana dokunursam zevk mi alacaksın da böyle
davranıyorsun” der. Aynur “elbette zevk
alacağım” der. Adamda “peki senin istediğin gibi olsun” der.
Ondan sonra her fırsatta adamla yakın
temasa başlar. Adamı tenha gördüğü yerde öper, kucaklar. Fakat adam
tedirgindir. İçi huzursuzdur, Musa birkaç defa onları görür fakat bir şey
demez. Döner gider.
Adam Musayı evini yapması için zorlamaya
başlar. Musa bir yıl en ufak bir şey yapmaz sorana “iyi has başımda ev var.
Daha ne isteyeceğim” der. Fakat Aynur onu zorlamaktadır. Bir yıl sonra Musa alem arkadaşları ile eve başlar. Adam
çeşitli yerlerden ona yardım sağlamaya başlar. Adam artık evde Aynur'a alışmaya
başlamıştır. Bunu da Aynur'a söylemiş ona “ sakın ha bana yalan söyleme, dalga
geçme, İnsan ol. Seni üzmek istemem
fakat senin için hiç iyi olmaz” diye
tembihler.
Bir gün Aynur adamı çok zor bir durumda bırakır.
Adamın kalbi kırılır ona “ merak etme
ben telefi derim” der. Adam güler
ona “senden beklenecek bu dur başka ne olur ki” der.
Adam uzun bir süre köyden uzaklaşır. Ev başlamıştır, çalışanlar telefonla “abi sen bir yerlerden tedarik edersin yardım toparla” derler. Aynur önceden her fırsatta adamı ararken artık daha aramaz olmuştur.
Adam arayınca da kısaca biz iyiyiz diyerek
geçiştirir. Adam onları bir kaç defa denemiş fakat her seferinde adama yalan söylemişlerdir.
Adam
sonunda döner gelir. Köye varır bakar ki evinde kullanmadıkları hiçbir şey
kalmamış. Aynur'u karşısına alır ve “bana yaptığından sonra ne cesaretle evde
ne varsa kullanıyorsunuz sizde hiç düşünce yok mu. Çocuklar ne varsa kırmış
dökmüş siz emanete böylemi bakıyorsunuz. Bir de bana verdiğin bir söz var” der.
Aynur “ben söz vermedim” der çıkar. Adam yine güler “ artık yaz geldi değil mi.
Birazda eviniz meydana çıktı. Oldu be güzelim gün ola harman ola. Bakalım kimin
kime ihtiyacı var göreceğiz” der. Çıkar gider.
Adamın derdi Aynur’un yaptıkları değildir. O
baştan beri nefsi ile mücadele etmektedir, hep vicdanını hesaba çekmekte ve ona
göre hareket etmektedir. Fakat zaman
zaman nefsi ona (bu ne biçim kadın ki her tarafı oynuyor dese de o hep “bu
yaşlı kadınla çocuklar var. Allah bana hesap sorar mahşerde kendimi
kurtaramam” der.
Böyle düşündüğü içinde hiçbir şey olamamış
gibi davranarak Musa'nın evini bitirmeye çalışır. Adam ne kadar işi hızlandırmak
istese de Musa bir yolunu bulup işi yavaşlatmakta adamın evinden çıkmayı
geciktirmektedir. Aynur’da hiçbir değişiklik yoktur fırsat buldukça adama
yalana devam eder.
Adamın yaşı orta yaşın biraz üstündedir, kültürlü bir insandır.
Tam olgunluk çağını yaşadığı için yapılan yanlışa karşın Aynur’un hareketlerini çocuksu olarak değerlendirmeye devam eder. Musa için akşamları iki kadeh atmak yeterde artar durumdadır.
Beri tarafta Aynur da göçüp yeni evine gitmek
istememektedir. Zira ev tam bitmemiştir yeni bina çok soğuktur. Çocukların
hasta olması an meselesidir. Onun için ne kadar geç giderse iyi olacağını
düşünmektedir. Adam onların bir an önce evlerine gitmesini candan istemektedir.
Çünkü Aynur’dan ne kadar uzak olursa
onun için daha hayırlı olacağını düşünmektedir. Bir de adamın çocukları yaz
tatiline köye gelmeyi düşündüklerini her fırsatta ona söylemektedirler. O da
“elimizden gelini yapıyoruz evleri bitmek üzere” demektedir.
Adamın komşuları “sen ne kadar sabırlısın
bunların elinde insan çıldırır. Allah sana kolaylık versin, seni bunlardan
kurtarsın” diye dua etmektedirler. Köylünün çoğunluğu Musa ile sadece yüzden
konuşup ondan uzak durmaya çalışmaktadır. Aynur artık Musa gibi olmuş o da
rahatlıkla yalan söyler duruma gelmiştir. Sorumsuzluğu, dağınıklığı, müsrifliği
ve savurganlığı son hadde ulaşmıştır. Hiçbir şeyin değerini bilmemektedir.
Gelen yardım eşyalarını hor kullanmakta. Bir çoğunu yakmakta veya
dökmektedir.
Adam onu defalarca uyarmış fakat bu durumunun önüne geçememiş ve artık onu Allah'a bırakmıştır
Merakla beklemektedir ( bunlar evine göçünce
ne olacak ) demektedir. Musa’ya kalsa evin bu şekli ile taşınacak fakat eve
taşındıktan sonra o eve bir çivi bile çakmayacağı aşikardır. O işe gidip para
kazansa bile eve bir faydası olmayacaktır.
Aynur köy işlerinde hamal gibi çalışacak
evin ihtiyacını karşılayacak, eğer elinde üç beş kuruş kalırsa onu da Musa
kafasına vura vura alacak ve yamukluk yapmaya gidecektir.
Yine
de Adamın en büyük sıkıntısı Aynur’un bir gün çocukları bırakıp Musayı tek
edip gitmesindendir. O ne Aynur'a nede Musa’ya acımaktadır. Onlar yolunu tutmuş
gitmektelerdir fakat çocukların durumu onun kalbini parçalamaktadır. Korkusu da
bu yuvanın dağılması ve çocukların ortada kalmasıdır.
İnsan bazen öyle olaylarla karşılaşıyor ki
kendi insanlığından utanıyor. Bir şeyler yapmaya çalışsa bu sefer de toplumun
tepkisini çekiyor. Toplum birilerini dışlamaya görsün onları kurtarmak için
zerre kadar bir harekette bulunmuyor. İçinden çıkan sağ duyulu insanlara da
engel olmaktan eri kalmıyor.
Toplum
içinde ne Aynurlar ve ne Musalar var
aynı durumda, adları ne olursa olsun bu tür ailelere mutlaka el uzatıp
kurtarmak gerekir.
Faruk
Soydemir