Anlamaya çalışıyorum,
deli gibi hem de. Bu sefer, deli diyorlar, aklından zorun mu var?
Çözmeye çalışıyorum
canhıraş, tasvir etmeye, yüzmeye, boğulan birini gördüm mü can simidi atmak
istiyorum bu sefer ben düşüyorum denize hele ki yüzme bilmezken bu sefer ben
bekliyorum birinin uzatıp elini, yakalamasını.
Sesim yükseliyor zaman
zaman ya da çabalıyorum en azından. Sessizliğin gürültüsü o kadar sıkıntı
verici ki. İyi bilirim bu duyguyu ve bilirim çözülmezliğini insan denen
mefhumun.
Ama bana açılım getiren
tek kişi dahi yok çevremde. Olsa olsa eksik gedik nedir onu araştırırlar sanki
ben bilmezmişim gibi.
Yetmiyor ya da
yetmiyorum sanırım kimse kimseye yetmiyor…
Ya ben yetiyor muyum
kendime. Hem de nasıl ve bir o kadar da ağır bir yük var omuzlarımda.
Bu sefer de mutsuzsun
diyor bazıları. Bunu neye göre saptayabiliriz ki. Hele ki ne zaman mutlu olup
olmadığım sadece benim inisiyatifinde. Basit ve ufacık bir olay mutlu
edebilirken beklentim de yok artık büyük ve muhteviyatı geniş sürprizlere.
Yeter ki kötü sürprizlerle karşılaşmayayım.
Yeteri kadar
alacaklıyım hayattan. Ne borcum var ne harcım ama bir o kadar yükümlü hayat
bana sunmadıkları adına. Hem de faiziyle.
Mutlu olmak ya da
olmamak ne gibi bir kaygı yükleyebilir ki. Ya da ön koşul nedir. Üstelik yirmi
dört saat mutlu olmak gibi bir mecburiyetim de yok.
Kötümser olduğum
gerçeğini evet ben de kabul ediyorum zira hep beni bulur nerde ters giden bir
şey varsa. Şikâyetim yok desem yalan ama isyanım sadece olaylardan ve
gidişattan mükellef olanlara. Bu da demek değil ki suçluyorum ama gerçekleri de
göz ardı edemem ki. Ve evet, kaygılıyım gidişattan. Kaygılıyım bakıp da
görmeyen, duyup da dinlemeyenler adına. Siyaha beyaz diyen nicesi…
Buyurun buradan yakın
ey ahali…
Kimdir yalancı kimdir
gerçekleri saklayan ve kimdir gerçekten de açık sözlü. Bazen inanasım gelmiyor
kimin neyi doğru söyleyip söylemediğine.
İstiflenmiş ve tekâmül
etmiş ne çok acı var. Akıllara zarar. Biri yer biri bakar ve kıyamet ondan
kopar, sözünü hiç de yabana atmamalı doğrusu.
Tutukluyum da diğer
yandan ve tutkun ve bir o kadar tutkularım var hayata dair. Yaşamaya tutkun,
huzur ve sevgi odaklı. Zaman zaman acıya meyilli ama ne duyarsız ne de umarsız.
İşte başıma iş açan da bu.
İnsanım nihayetinde
nezdinde sevgi barındıran.
Güven, saygı yeri geldi
mi hüzün. Ağır vasıta şoförü gibiyim sürekli duygular arası yolculuk yapıyorum şehirlerarası
yolculuk gibi uzun süreli ve bir o kadar meşakkatli.
İzdüşümü bu olsa gerek
duyguların. Sancılı, kaygılı ve bir o kadar insancıl.
Yanılmadım mı bir ömür boyu…
Olsun buyum ben ve hataları yaparak doğruyu hedeflemişken kim alıkoyabilir beni
hata yapmaktan. Acı odaklı, başarıya meyilli, başarısızlıkları ile dalga
geçebilen ve biraz sıra dışı.
Güvenmek, güvenilmek,
sevip duyumsamak hatta yeri geldi mi nefret etmek. En azından seviyorum kendimi
ve alıkoyamıyorum sevmekten sevilmeye layık olan kim varsa. Özünde herkes
sevgiyi hak ettiği için sevme duygusunu seviyorum.
Biraz garip belki de
hatta sevgi arsızı ve kararsız yeri geldi mi komik. En az sizler kadar en az
olmam gerektiği kadar. Aslında olmam ya da olmamam gereken nedir o da bilgim
dışında. Bildiğim bir şey varsa öğrenmem gereken çok şey ve sevmem gereken daha
çok insan var.
Sevginin sevgiyi
doğurduğu sonucundan yola çıkarsak çoğalmalı bu sevgi. Sevmeden nasıl
yaşayabiliriz ki…
Ayrıntıların detaylarda
gizli olması ise ayrı haz veriyor. Ne çok kıstas var değerlendirilmesi gereken.
Bilmezdim bunun böylesi
bir sonuçla nihayetlendiğini.
Meğer insanların
yansıttıkları sadece buzdağının görünen kısmıymış.
Tevekkül etmeliyim
sonsuza kadar en az sabrettiğim kadar.
Yeri geldi mi sabrımı
katlamalıyım zira mecburum sevdiklerim adıma ve kendi adıma. Bir o kadar da
sabırsız oldu mu insan bazen zaman takılı kalıyor. Barışamadı gitti akreple
yelkovanın yıldızı.
Yıldızlar sonsuz. Keşke
ben de sonsuz olabilseydim lakin fani bir yıldızım ismimle müsemma.
Çiçekler solmaya mahkûm.
Keşke solmasam ismimle müsemma.
Denizler o kadar
dalgalı ki. Bir o kadar gel-gitler yaşıyorum kendimi bildim bileli.
Belli ki bir metafor bu…
Belli ki adı konulmamış
bir masal. Ve kahramanıyım kendi masalımın. Pek kaidelere uymasa da ara ara
çıkıyorum yoldan. Ne yedi cüce var bu masalda ne de balkabakları ama biliyorum
ki bu masal daha nelere gebe. Biraz savruk ve bir o kadar gidişatı belirsiz ama
kendi masalımın kahramanı olmak harika bir duygu.
Gerekli diğer oyuncular
sırasını beklemekte ve masal henüz sona ermedi.
Dilerim ki tüm masallar
mutlu sonlansın. Benim, sizin ve herkesin…
Sevgiyle kalın…