Diş ağrısı kabir azabından beterdir derler. Bu elbette ki mecazi anlamda kullanılmaktadır, anlamı kuvvetlendirmek için benzetme yapılmıştır. Çünkü biz yaşayanlar kabir azabı hakkında bilgiye sahip olamayız. Aktarılan bilgiye sahip olmamız bile neredeyse imkânsızdır. Ama kabir azabının var olduğuna Yaratıcı ve Peygamber vasıtası ile inanılabilir. Yaratıcı yarattıklarına gönderdikleri kitaplar ve peygamberler vasıtasıyla kabir azabından bahseder ve insan buna inanabilir. Elbette inanmamak gibi bir seçeneğe de sahiptir. Gerçeği ancak onunla karşı karşıya kaldığımızda anlarız. İnanmak bu durumda gayet bireysel bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Yani kimilerinin dediği gibi bazı şeyler yalnızca biz inandığımız için var değillerdir. Onların varlığının temeli bizim inancımızla ilgilenmez. Onlar vardır. İnsan ister inansın, ister inanmasın. Yaratıcının insana inanıp inanmama seçeneklerini sunması ise çok kıymetli bir nimettir. Sonuçta inananlar ve inanmayanlar arasında bir ayrım olacaktır elbette. Bu kaçınılmaz bir sondur. Bu kaçınılmazlık ise kaldırılması güç bir yüktür. Her insan bu farkındalığın ağırlığını sırtında taşıyamaz. Tasavvuf ise insana bunu anlatmaktadır. İnsan tasavvufun birinci basamağında ise bunu anlayamaz. Anlayamamanın verdiği acıyı inançsızlıkla bastırmaya çalışır. Ama bu diş ağrısını ağrı kesici ile durdurmaya çalışmak kadar çaresizce bir davranıştır. Diş ağrınız ağrı kesici ile bir nebze olsun kesilebilir. Ama ağrı kesici dişinizi tedavi etmez.

Diş ağrısı çeken bir insan, bu ağrının acımasız kollarında kıvranırken diş hekimi yerine manava gider mi? Manavda derdine çare bulabilir mi? Kasap ya da market seçeneklerini denese bu ağrıdan kurtulabilir mi? Elbette ki kurtulamaz. Dişi ağrıyan bir insan o dayanılmaz acılar içerisinde iken bile diş hekimine gideceğini bilir. Bu bilgi öğrenilmiş ve ispatlanmış bilgidir. Dişi ağrıyan hiçbir insan diş hekimi dururken veteriner hekime gitmez. Peki gönül ağrısı varsa insan nereye müracaat etmelidir? Gönül ağrısını nasıl dindirmelidir. Gönül ağrısı derken elbette ki bir insana duyulan sevgiden ya da aşktan bahsetmiyorum. Gönül de bazen öylesine şiddetli ağrır ki diş ağrısı için kullanılan o meşhur deyim gönül ağrısı içinde kullanılabilir. Diş ağrısının sebebi ortadadır. Diş çürümüştür ve ağrımaktadır. Peki insanın gönlü neden ağrır? Gönülde çürür mü? Benim şahsi kanaatim insan gönlünün de insan dişleri de benzediği yönündedir. İnsanın gönlü de zamanla çürür. Bizler bunun farkında olmayız, aynı dişimizde olduğu gibi. Ne zaman ki ağrı çöker o zaman farkına varırız bu durumun. Bu son derece acıklı bir durumdur. Diş ağrısında diş hekimine giden insan gönül ağrısında gönlünü inşa eden yaratıcının kapısına gitmez her nedense. Kendine başka çareler arar aynen diş ağrısında olduğu gibi. İnsanın dişi ağrıdığında insan neler neler denemez ki? Karanfil, kolonya, zeytin, ağrı kesiciler, alkol vs. Aslında bunların hiçbirinin çözüm olmadığının farkındadır. Ama yine de dener. Bu çaresizlik çok dokunaklıdır. Gönül ağrısında da insan birçok yol dener. Müzik, isyan, anarşi, kabalaşmak, kavgacı olmak, nefret etmek, intikam almak, ateizm, intihar (ki en tehlikelisidir) vs. Denenen bu yolların hiçbirisi gönül ağrısının çözümü değildir. Çözüm diş ağrısında nasıl diş hekimine gidiliyorsa, gönül ağrısında da yaratıcının sunduğu yola gitmektir.

Gönül ağrısı da diş ağrısı kadar yaygındır. Gönüllerimiz çürür ve biz farkına varmayız. Aslında nasıl dişlerimizi fırçalamamız gerektiğini biliyor da fırçalamıyorsak, gönül çürüklüklerinin de önlenmesi için yapılması gerekenleri biliriz de yapmayız. Gönlümüz yavaş yavaş çürürken biz gündelik hayatın içinde çoktan kaybolmuşuzdur bile. Kendi kendimize yalanlar söyleriz. Kendi kendimize söylediğimiz yalanlara inanıyormuş gibi yaparız. Her şey bir hayalden, bir rüyadan ve bir yalandan ibaret hale geldiğinde ise iş işten geçmiş olur. Gönlümüz çürümüştür ve ağrımaya başlar. Bu tüm ruhu saran dayanılmaz bir ağrıdır. Hiçbir insan buna dayanamaz, hiçbirisi…

Gönüllerin çürümemesi dileklerimle…
( Gönül Çürüğü başlıklı yazı MESUT ÇİFTCİ tarafından 26.10.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.