“Açılım Budur” başlıklı yazıma görüşlerime aykırı yorumlar da geldi. Hepimiz aynı görüşte olacağız diye bir şart yok. Bu konuda kimseyi ikna etme gibi bir düşüncem de yok. Ben bana göre budur deyip görüşlerimi açıkladım; ancak konunun daha iyi değerlendirilmesi açısından aşağıdaki satırları yazma gereği hissettim.

Tarihi kaynaklar diyor ki: Bugünkü Ermenistan sınırları içinde 1800’lü yılların sonuna kadar Ermeni nüfusu yüzde on sekizdi. Rusya'nın İran Ermenilerini bu bölgeye daveti üzerine bölgedeki Ermeni nüfusu yüzde 48'e çıktı.1897 yılında yapılan nüfus sayımına göre bölge nüfusunun dağlımı şöyleydi: % 56 Ermeni, % 37.5 Tatar...

1. Dünya Savaşı’yla Osmanlı'dan gelen Ermenilerle bu sayı % 70lere çıktı. Şuraya geleceğim, Ermenistan Rusya tarafından bilinçli olarak Türkiye ile Türk Cumhuriyetleri arasında bir tampon bölge oluşturmak amacıyla kurdurulmuş bir kukla devlettir.

Sultan Abdülhamid'in arabasına bomba koyan bir Ermenidir. Talat Paşa'yı yurtdışında öldüren Ermenilerdir. 80'li yıllarda büyükelçilerimizi, diplomatlarımızı katleden, Ohri havalanını basıp masum insanları, uçak bekleyen Türkleri katleden de Ermenilerdir. Amasya, Çorum, Van... gibi şehirlerimizde masum insanlarımızı katleden de Ermenilerdir. Van’da sizi Ruslardan kurtaralım deyip Rus işgalinden kaçmaya çalışan yüzlerce masum Türkü gemilere doldurup Van gölünün ortasına geldiğinde gemileri ateşe vererek kaçan ve insanımızı canlı canlı yakanlar da Ermenilerdir.

Karabağ'da çoluk çocuk yüzlerce masum insanı kurşuna dizen, hamile kadınlara tecavüz edip karnını yaranlar da onlardır. Bütün bunları unutup nasıl onlara karşı hoşgörü ve barış teraneleriyle yaklaşmamı beklerler? Osmanlı'nın son döneminde de aynı çığlıklar atılıyordu: İnsan hakları, gayri müslimlere eşit haklar, azınlıklara haklar, özgürlüüüüük!

Ne oldu? Koca bir coğrafyadan elimizde kalan bu kadar... Yakında o da olmayacak. Tarih tekerrürden ibarettir, derler. Bu söze karşılık şunu söylüyorum: TEKERRÜR EDEN TARİH, ANCAK GEÇMİŞİNDEN DERS ALMAYARAK AYNI HATALARI YAPAN APTAL MİLLETLERE MAHSUSTUR.

Hoşgörü ile tavizi, alçakgönüllülükle acziyeti birbirine karıştırmamak gerek. Biz millet olarak büyük düşünmek zorundayız. Ayaklarımıza dolanacak üç beş Ermeni’yle zaman öldürmememiz gerekiyor. Şöyle bir, yerimizden kalksak rüzgarımızla savrulacak adamların isteklerine boyun eğmek ne hoşgörüdür, ne Türk misafirperverliği ne de Türkün alçakgönüllüğüdür.

Bizler Orta Asya ve Orta Doğu’da büyük bir Türk – İslam birliği kurmaya namzet bir milletken, birleştirici gücümüz varken, önderlik vasfımız varken neden Amerika’nın güdümündeki BOP’un bir ayağı olmak için çırpınıyoruz? Neden lokomotif olmak varken vagon olmak için çırpınıyoruz?

Ben bunları anlayamıyorum. Benim hayal dünyam çok zayıf, küçük düşünüyorum ve kendimi Türk – İslam birliği, Türk ekonomik, askeri işbirliği gibi hayali şeylerle meşgul ediyorum.

Ne gerek var büyük düşünmeye. Kurtuluş savaşı başlamadan önce de aynı şeyleri tartışıyorduk. Amerikan, İngiliz mandasına girmek varken; Sam amcanın yeşil dolarlarıyla coşmak dururken neden kendimizi liderlik, bağımsızlık gibi sıkıntılı işlere sokalım?

Koca Osmanlı coğrafyası elimizden açılımlarla gitti. Açılımlarla her halde Ankara ve civarına sıkıştırılmış bir Türkiye Cumhuriyeti haline geleceğiz. Gerçi orası için de birileri hak iddia eder ve biz hoşgörümüzden orayı da teslim ederiz ama…
( Açılıma Devam başlıklı yazı M. Kuvancı tarafından 3.11.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu