Kırık bir hazne
alabildiğine yığılı yürekte
Ne çok bulut, kıdemli
hüzün tanecikleri
Büklüm büklüm evrenin
kuytuları,
Devingen ruhun hükümlü
yalnızlığı
Gıyabında çökük zemin
hayli kaygan
Hele ki o bitimsiz öfke
Soludukça çoğu bir o
kadar mecalsiz addedilen,
Anlamsız olsa da
asılsız enikonu konduramadıkları
Naif bir dokunuş
aslolan varsıl gölgelerin hakkaniyet
Adında gölgeledikleri
teessüf yüklü zincirin
Son halkasında saklı.
Yükümlü, hüzünlü
fazlasıyla ölgün,
Kırık dirayeti
göremedikleri o asalet,
Yaşların arasında
dökümlü kıvılcımların nezdinde
Ateş alan kuru bir
benlik;
Vasıfsız ve asılsız
köhne zihniyetlerin depreştirdiği
Sessiz ve kalabalık bir
yalnızlık.
Nirengi noktası ta ki o
anlamsızlığın
Sızan tortusu:
Külliyen yalan o
mesnetsiz ithamlar
Süklüm püklüm hayli
devinen gıybet yüklü tahakküm.
Müşfik bir dokunuşta
gizli olsa da aşk
Her daim nükseden o
saklı telaşta kaçtığım
Derin ağaç kovuğu.
Girizgâhta sakladım
pervasızlığı,
Ellerimle dizdim
sunduğun itirazları,
Hanidir yoksun hanidir
kırgın
Gel, desem de
duymadığın bir şarkıyım.
Yana yakıla meylederim
bir başıma,
Aşk bu, saklı yüreğin
batınında.
Bir gölgesin bir rötuş
belki de
Bir imgesin bazense bir
yok oluş.
Kırık bir cümlesin ey
aşk,
Gizlediğim telaşında
saklısın sefil gözyaşı
Belki de bir devrin
sona ermiş niyazı.
Bir hüzün bir neşe
Pervasızsın beynelmilel
Anlam veremediğim bir
vazgeçiş;
Yine de devinen yüreğin
o dipsiz çığlığı
Hutbemde adın saklı
Reva görmediğin o
serzenişte gizledim seni
Gizil tanığı
masumiyetin.
Katıksız bir elem
benimki
Aşımsın sen
vazgeçemediğim
Bir hükümsün bir yok
oluş
Dokundukça kader gönül
telime:
Titreyen bir yaprak
misali
Engebeli gönlün
tortususun ey yalnızlık,
Kırık bir haznenin
dibine yığdığım
Sanır mısın ki gönül
hicap yüklü,
Aşikâr işte:
Demlendiğim acılarda
saklı tefekkürü mizacın
Bir hutbede saklı adın
Kimselerin bilmediği
Sakın ses etme ey
yalnızlık.