Tirmanya'da
siyasi hayat son hızıyla devam ediyordu. Baştaki hükumet iki dönemdir
iktidardaydı. Halka bir sürü vaatte bulunmuşlar, bunların bir kısmını yerine
getirmişler, bir kısmını ise tamamlayamamışlardı. Tirmanya'da her üç kişiden
bir buçuğu, her dört kişiden ikisi, ya da her beş kişiden iki buçuğu daha
önceki seçimlerde Tirmanya'nın iktidar partisine oy vermişti. Tirmanya'nın
aslan muhalefetinde ise onlarca parti hem kendileri iktidara gelmek, hem de
baştaki hükumeti yıkmak için kıyasıya bir mücadeleye girişmişlerdi. Tirmanya
İktidar Partisi TİP Genel Başkanı Slomberg Cimberlon, zaman zaman muhalefet
partilerini alaya alan ve aşağılayan demeçler veriyordu. Şöyle diyordu bir
demecinde ''Biz bunlara iktidarı versek iki tane kanguruyu bile güdemezler.''
Tabi bu demeçlere muhalefetin sözcüleri anında cevap veriyordu. Hiç onlar
iktidar partisinden aşağı kalırlar mıydı? Ana Muhalefet partisinin bir sözcüsü
şöyle diyordu ''Kanguru verdiniz de gütmeyiz mi dedik onları çayırlara itmeyiz
mi dedik? Aslında çaldığımız düdük.'' Tirmanya İktidar Partisi adından da
anlaşılacağı gibi tip bir partiydi. Muhalefet ile didişemedikleri gün partinin
ileri gelenlerinin gözlerine uyku bile girmiyordu doğru düzgün. Yine TİP'in bir
ileri geleni ''Tirmanya'da iktidar sorunu yoktur, muhalefet sorunu vardır,
muhalefetin kendisine çeki düzen vermesi demokrasimiz açısından elzemdir.''
diye demeçler ile basının karşısında pişmiş kelle gibi sırıtıyordu. Buna tabi
ki cevap yine gelecektir hemen muhalefetin anasından. ''Muhalefetin olmadığı
yerde demokrasiden söz edilemez biz ana muhalefet olarak aslanlar gibi
görevimizin başındayız, artık onlar düşünsün.''
Gelelim Tirmanya Seçimlerine. Tirmanya'da dünyada ki krizlerden azami derecede
etkilenen bir ülkeydi. Bu ülkenin alın teri ile çalışan milyonlarca işçisi ve
memuru vardı. Tabi ki onların ücretlerinde her dönemde olduğu gibi, belli
oranlarda artış yapmak gerekiyordu. Hükumet kanadı seçim vaadi olarak asgari
ücretin 1328.32 yani yazı ile yazacak olursak bin üç yüz yirmi sekiz lira otuz
iki kuruş olmasını vaat ediyordu Tirmanya seçmenlerine. Muhalefetteki
partilerden bir tanesi eğer iktidara gelirlerse asgari ücreti 1734.78 kuruş
yani yazı ile yazacak olursak bin yedi yüz otuz dört lira yetmiş sekiz kuruşa
çıkartacağını göğsünü gere gere seçim beyannamesine eklemişti. Bir diğer
muhalefet partisi ise asgari ücreti bu rakamlara çıkartmanın yetmeyeceği ve en
az 1879.99 kuruş yani yazı ile yazacak olursak bin sekiz yüz yetmiş dokuz lira
doksan dokuz kuruş olmasını iktidar olurlarsa bunu hiç düşünmeden yerine
getireceklerini söylüyorlardı...
Yine muhalefette olan bir Tirmanya Partisi ki kısa adı TİKU yani Tirmanya'nın
Kurtuluşu Partisi çok küçük miktarlarda oy alan bir partiydi. Asgari ücretin bu
rakamlarda olmasını çok komik buluyor ve üstüne basa basa bu ücretin 6800.54
kuruş yani yazı ile yazarsak, altı bin sekiz yüz lira elli dört kuruş olmasını,
iktidara gelirlerse de bunu anında bütün çalışanlara yansıtacaklarını, hatta
noterden senet bile imzaladıklarını, halka beyan ediyorlardı. Bu çok şaşırtıcı
ve uçuk bir rakam olmasına rağmen partinin başkanı bunu gerçekleştirecek
güçleri ve kadrolarının olduğunu ısrar ile yine üstüne basa basa beyan
ediyordu. Partinin başkanı ''Biz bu işe baş koyduk ki eğer iktidara gelirsek
bunu hemen gerçekleştireceğiz, daha başka neler neler yapacağız ki Tirmanya
halkının aklı duracak TİKU'nun yani Timanya'nın Kurtuluşu Partisinin
yaptıklarına.'' tabi bunu duyan halk ve aydın kişiler de daha daha neler
yapacaklarını soruyorlar parti başkanına. Cevapları hazırdır Sayın
Başkanın.''Her vatandaşa iki bin beş yüz lira vatandaşlık maaşı vereceğiz. Şu
anda ki iki yüz üniversite sayısını on katına çıkartacağız. Her ilkokul
çocuğuna bedava süt ve çikolata dağıtacağız. Vergileri yarı yarıya düşüreceğiz.
Parası olmayana bedava konut, Evlenmek isteyene düğün ve ev kurma yardımı.
Çeyrek altın, yarım altın, tam altın, beşi bir yerde, ayrıca düğünlerine
kadrolu dansözler, daha ne olsun.'' daha sonra başkan ''Bunlar yapacaklarımızın
ufak bir bölümü ki öbürlerini duysanız aklınız çıkar hem vallahi hem de
billahi.'' demektedir...
Tirmanya seçimlerinde genelde, iktidar partisi ve muhalefette ki bir kaç parti
dışında ülke barajı olan yüzde beşi çok parti geçememekte ve meclis azami dört
ya da beş partiden oluşmaktadır. Dananın kuyruğu kopacak, dana bir tarafta
kuyruk diğer tarafta kalacaktır. Seçimler gelir çatar. Sabah erkenden kalkan
başkanlar oy vermeye basın ile beraber giderler ki televizyonlarda görünmek de
onların egolarını fazlasıyla tatmin etmektedir. Sabah sekizde ülke genelinde
başlayan seçimler, akşam saat 17.00 gibi sona erer. Ve tabi herkes heyecan ile
televizyonlarının başında seçimlerin sonuçlarını beklemektedir. İktidar Partisi
kendisinden emin gözükmektedir. Daha önce ki iki seçimi kıl payı da olsa
kazanmışlar, bunu da kazanacak güçte olduklarını ve yapılan anketlerin
kendilerini önde gösterdiğini her fırsatta dile getirmektedirler...
Nihayet Tirmanya Radyo Televizyon Kurumu seçim sonuçlarını dakika dakika,
saniye saniye vermeye başlamıştır. İlk sonuçlar gayet şaşırtıcı ve heyecan
vericidir. Büyük şehirlerden gelen verilere bakılırsa iktidar partisi bayağı
bir gerileme içinde görülmekte, daha önce kazandığı seçim bölgelerinde büyük oy
kaybı yaşamaktadır. O küsurat partisi olarak kabul edilen TİKU yani
Tirmanya'nın Kurtuluşu Partisi büyük bir oy patlaması yapmış iktidara emin
adımlarla koşmaktadır. Parti genel merkezinde televizyon seyredip de seçim
sonuçların takip eden partilileri büyük bir sevinç dalgası sarmıştır. İlk gelen
sonuçlara göre TİKU neredeyse anayasayı bile değiştirecek çoğunluğa ulaşacak oy
potansiyeline çok yakındır. Herkes genel başkana telefon ile ulaşmak istemekte,
ama bir türlü telefonu ya açılmamakta ya da meşgul sesi gelmektedir.
Partililerin kafasında soru işaretleri dolaşır. Acaba başkanın başına bir şey
mi geldi ya da kaçırıldı mı veya seçimlerden daha haberi mi yok gibi sorular
birbirlerine sorulup sorulup durmaktadır. Böyle bir olay, bir küsurat
partisinin büyük çoğunluk ile iktidara gelmesi, dünya siyasi tarihinde
görülmemiş eşine ender rastlanacak bir olaydır.
Sayın Başkan iki üç gün ortalarda görünmez. Zafer sarhoşluğu içinde olan
partililer seçimleri kazanmanın rehavetiyle sokaklarda çılgınca eğlenirler.
Müzik eşliğinde dans ederler. En nihayetinde başkanları tekrar akıllarına
gelir. Genel Merkeze giderler bir öğle vakti. Başkan odasında masasının
başında, başı iki elinin arasında arpacı kumrusu gibi düşünmektedir. Parti
ileri gelenleri sevinç ile selamlarlar başkanı, övgü dolu sözler ederler. Yere
göğe koyamazlar, onun siyasi ve ekonomik dehasından bahsederler. O yine hiç
kıpırdamamak da ve duvarda sabit bir noktaya bakmaktadır. Şoke olurlar parti
ileri gelenleri. Kafasını kaldırır ve karşısındakilere boş gözler ile bakar.
Sonra hafifçe gözlerinden yaş süzülür. Partililer bunun mutluluk gözyaşları
olduğunu zannetmektedir. O yine karşısında ki arkadaşlarına dönerek boğuk bir
ses ile şunları söyler ve nokta koyar her şeye.''İyi, ne güzel arkadaşlar
iktidara geldik, geldik de biz bu vaat ettiklerimizi nasıl vereceğiz ki?''
sonrasında hüngür hüngür ağlamaktadır. Parti ileri gelenlerinden bir bilge kişi
nokta koyulan yerden başka bir parantez açar ve şunu söyler aynen.''Amaan
başkanım bu Tirmanya halkı unutkandır, unutkan, her şeyi unutur onlar, hem
şimdiye kadar hangi parti yerine getirmiş ki seçimlerden önce vaat ettiği
şeylerin hepsini, biz getirelim, takmayın bu kadar kafanıza takmayın.''