Ansız, zansız nasıl da
zararsız
Sonsuz başa aldığım her
seferinde
Kayıt dışı gizli bir
tanık kadar pervasız,
Sondan başa sardığım
Gömüp de içine
saklandığım:
Devrik cümleler çıkmış
yoldan bir kez
Zirvede madem
meylettiğim
Gönülde hatta sevdadan türettiğim.
Emsalsiz bir gönlün
hutbe bildiği,
Dokunuşuna ebediyetin
her dem meyleden.
Nöbete çağırdığım
yarınlarda saklı adın,
Hicap etsem de
söylerken feyiz aldığım.
Kaç şarkı, kaç dokunuş,
kaç terk ediliş:
Hadi sav sen de sıranı
rahvan gönül
Peyder pey
tüketildiğini görmez miyim.
Saklı sevi dili en
derinde,
Yüzümde titrek ve
solgun bir gölge,
Kayıtsızlığımın yürek
burkan yankısı,
Sanma sen yine de,
İkrardandır bunca
sükûnet.
Muğlâk bir düş, aşkın
tınısı
Ve yüreğin aşı gizlice
sırdaş bilmişken
Yalnız ve kor geceyi:
Tüketilmişliğin
gölgesinde yaşar yürek:
Öylece ve sessizce saf
tutar rağbet edilesi bir niyaz ise
Hükmünü verir önceden
hele ki serkeş tınısı
Yoğrulurken günden
güne.
Yanılsama sen ki
heybetli bir düşün tecellisi;
Aşk yine yıkım yine devingen
Varsıl gölgelerin
hâkimiyetinde
Çaldığım kaçıncı
şarkıda
İçinde saklı tüm nazım,
niyazım.
Kanıksamak mubah, ölüm
günah
Sırdaş bildiğim gök
kubbede saklı tüm yalnızlığım.
Bin kelama bedel bir
tebessüm
Gözlerinde kaybolduğum
bitimsiz günlerin
Sarkacı belli ki
savrulduğum.
Hülasa bir edim hele ki
o münafık öngörüler,
Dipsiz bir evrim her
yeni gün
Yeniden
şekillendirildiğim:
Belli ki mizacı
olmazlıkların karargâh kurduğu
Cibilliyetsiz oynak
insanoğlu
Aşkı yadsımış, günahı
kanıksamış
Nasıl da pür neşe:
Her sözü iğneli,
Öylesine astığı
günahlar boynuna
Tanrı seyrederken
sessizce.
Bir nebze de olsa taşan
usul usul
Fazlasıyla yorgun,
bitap o telaşın.
Hanidir bir tezahür
iken yetim yaslar,
Gönülden ırak olmasa da
Nedamet yüklü
fısıltılar:
Kâh girdabında kâh
gönül tezgâhında
Ve fazlasıyla asılsız
bir günce,
O muteber hayli tekin
olmayan bir tecelli mi yoksa
Sözüm ona revnak
kımıltısı,
Çıkmışken ipliği pazara
tozutmuş devranın.
O revnak kıskacı, demli
gölgeler iken çıkan ayyuka
Ve nazarında soluduğum
güleç bir akşam
Hani olur da çıkmam
sabaha.
Güncemde şerh düştüm
hayata;
Debdebeli ahkâmlarda
soluklandığım
İçli bir öfke misin
yoksa bu denli akla zarar?
Hani olur da kıvranan
bir buğu penceremde
Ve yalıtıldığım dingin
günler iken
Nasıl da huzur
bulduğum…
Anbean yoğururken
zaman,
Tefekküründeyim madem
her an,
Asla da pişman olmam
Varsın yüreğe ziyan bu
hükümlü devran…
Güdümünde telaşın
Ve pür-ü pak sefaletin,
Yoksul bir hane efkârı
yâd eden,
İnkârı ne mümkün ey aşk
denen
Sonlanacağını bilsem de
gün ermeden nihayete…