Ülkeler…

Uzak ve yadsıyamayacağımın da ötesinde

Varlığımın eşkâli düş penceresinde,

Üstünde dumanı aşkın seyri.

Milat edindiğim yüreğin en bağnaz tınısı sensizlik,

Kem küm eden yengilerde ve yanılgılarım,

Sadece ve sadece aşka dair.

 

Tümleyen tümcelerle ettiğim valsın

Sondan başa kurulu ilk adımı:

Bir iki bir iki, diye gömüldüğüm devranın

En aykırı ilintisi gözlerinden

Oluk oluk akan şahadet yüklü dilin

Kayıp lehçesi

Ve bilumum gölgede konuşlanmış

Adsız durakları henüz yazmadığım son şiirin.

 

Naif bir tekerleme zihnin oyunları,

Küpeştesinde gönülsüz bir yorgunluk belli ki

Ahkâm kesen adam ve kadınlardan miras

O kayıp reçete:

Sevmekse yükümlüyüm,

Nefretse bil ki ne haizim ne de hükümlüyüm:

Surelerde yâd ettiğim aşkın pervazında

Kalkmışken dokunulmazlığı zırhsız tümcelerin,

Ödemeye razıyım biçilen kefaretin.

 

Naz yüklü ithamlarında renk cümbüşü

Çiçeklerden yayılan o misk-i amber rüyaları

Safça delen çocukça bir heyecan.

Aykırı nizamların sinesinde kanayan

O bulut huzmesi;

Efkârı yüreğin yine gözlerden yansıyan

Ve nice beyhude gölge,

Sahibi olduğumu sanan.

 

Tümlerken ömrü, onca kelama

Sığınıp ve yâd ettiğim dünlerin

Sitemine bürünen gönülde

Kaykılmış hayallerin peşi sıra.

 

Bir imbat, bir sure;

Bir yürek alt tarafı,

Dediğime bakma sen yine de:

Nazenin oynaşı sevdanın,

Buruk namelerde can bulan,

İsi, efkârı dağıtan çağrısı yine gök kubbenin,

Peşi sıra sürüklendiğim aşkın mimarı,

Derken yükseltip çıtasını

Destansı aşklarda sürgün yediğim

Ve ettiğim her boykotta sere serpe serildiğim

Çağrısı Huda’nın

Gönülden kavuşmayı dilediğim.

 

Yer kara gök dağınık;

Aşka nifak sokan onca münafık

Yine de seyrindeyim ve indinde bilinmezin,

Yüklü heybem nicedir,

Yükümlü yürek hem de ta ezelden.

 

Mabedim imgeler,

Sükûtu delen görünmez yürek yaram.

Söz konusu seferberlik

Bedenden taşan ve heyhat,

Dediğim her sayfasında

Ömür denen bildirgenin,

Aşka namzet boyutsuzluğumu aşan.

Dünler hoyrat, an sitemkâr;

Yarınlar muğlâk az sonra kanayacak

Yine yürek yaram.

Dil keskin yine de sökemediğim

Lehçesini kaderin.

Söz gümüş sukut en derinde,

Mizacı aşkın anbean serkeş bir tınıda.

 

Aşkın mabedi mademki bitimsiz onca sure,

Yüreğin indinde elbet var keramet

Hele ki soyutlanmaktan mütevellit

Boş bir mekânda suret-i kati, dercesine

Issız, yaşadığım o müebbet

Ve demlenmiş bir rahmette teselli bulan

Soluk sayısız suret,

Olmazın oluru bir düş’e etmişken rağbet,

Sona gelmeden solmaya doyamaz

Bir çiçek kadar nazenin yüreğin kırık çeperinde

Boykota çağıran onca münafık kadar

Koşullanmış beyhude bir serzenişe

Yüklediğim tek bir beyanat:

Karası göğün, nifak sokan imgelerden

Medet umarcasına,

Varıp varacağım tek istikamet.

 

 

( Varıp Varacağım... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 5/11/2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.