Aklımın ırmaklarında
saf tutuyorum,
Safça bir yakarış
benimki:
Hani olmazın oluru
tıknaz bir cümle.
Seğirtiyorum günden
geceye
Ve peşrevi
boyutsuzluğumun asılı gök kubbede.
Olur mu bir gören
acaba?
Akıl mı benimki,
Şimdi kim görecek aklın
haznesinde
Nazenin bir dokunuş,
Sefil bir tınıda, boş
vermişliğim…
Hadi, doldur diyorum:
Doldur da şerbetlensin
gözyaşım,
Sonra da tokalaşalım
En mahrem gölgeyle
Ve kutlayalım
Mabet bildiğim acıların
derininde boğulmuşluğumu.
Sükûnu delen bir gök
gürültüsü
Ansızın hâsıl olan:
Melekler de mi ağlıyor
benim gibi
Ya Tanrı duymadıysa
sesimi…
Sesler çağladıkça,
Ömür evrildikçe,
Ve devrildikçe domino
taşı deviniminde
Gölgeli sessizliğimin,
Hâşâ, demek boynumun
borcu
Hele ki henüz
eremediğim hidayetten
Mütevellit bir evrende
Nasıl bir kum
zerresiysem
İçinde fırtınalar kopan
Bir beyitte
gizlenmişliğim…
Müşkülpesent bir
keramet adına
Ve büründüğüm kisve,
Gülerken yüzüm
Ağlamayı mesken edinmiş
bir rahle
Kadar kutsal saklı
mabedim.
Tümden gelen
hegemonyası mı yoksa evrenin,
Asla eremeyeceğim
nihayetin
Yüz görümü sitemi,
Bir boyutta gergef
misali,
Adsız bir lehçede
Telaffuz edemediğim…
Öncesizliğin sarkacında
niyeti bozuk bir eda ile
Rastlaştıklarım,
Tenhanın yalnızlık
coğrafyasında:
Tümden gelen nicedir,
Sona kurulu sessizliğin
cibilliyetsiz fesatlığı:
Hıçkıran zaman, peşkeş
çektiği nidaları kadar
Darmaduman bir ömrün
kör noktası
Ve seremonisi vakur bir
yadsımazlığın peçesi
Kadar inik gecenin
pervazında,
Yine düşkün kıldığım
onca sözcükten damıttığım
Nasıl bir hegemonya ise
saf tutan;
Saflığımın yüz karası
bir serzenişinde peyda olan
Nifak yüklü kara
tohumlardan arda kalan
Peşrevi sevdanın.
Terennümü boydan boya o
suyu kurumuş çeşme:
Hanidir başucumda sefil
bir tüketilmişlik:
Türevi sakil bir gönül
kadar kemirgen
Göğün karası,
Hezimetine kapılmışım
da bir kez…
Neyse, boş ver, demek
koymasa da yüreğe
Kondurabiliyor muyum
peki,
Konuşlanan bir isyanı yâd
edip de
Af dilediğim ertesinde,
Ölü bir hezeyandan
sızan uzun bir gölgede
Bağrımı delen suskunluğun
coğrafyasına
Yığdığım bir külfet mi
de
Ümmetimi kaybettim ölüm
ertesi?
Densiz, katıksız
istikrarı
Dem almış bir sevdadan
az ötede
Yitimi ırgat bir düş’te
Düşüp de düşkünlüğün
telaffuzuna
Denk gelmenin çok
ötesinde.
Konuk bir rayiç belli
ki
Gömütü ne ise en
derinde,
Tırnaklarımda kili
savruk iç çekişlerin,
Nazenin bir günce olsam
keşke,
Araya serpiştirdiğim
mutlak bir sanrıymışçasına
Tozuttuğum hangi
minvalse,
Kepenklerini
kapatmazdan önce
Denk düştüğüm bir
sahnede.
Koyuverdiğim bir
kahkahaya nazire eden
Sirenleri çalmadan ölüm
meleğinin
Konuşlandığım hangi
siperse,
Minvali belli ki;
Düş gezgini bir imde
Müşkülü pelesenk olmuş
bir kez yüreğin
Tekerinde takılı bir
nidada boş vermişliğim ki
En nazenin yörünge.
Yeter ki
kaybolmuşluğumla
Görünmeyim gözlere.