Dirhem koymaz
sessizlik,
Densizliğim de dillerde
hani,
Zehrimi boca ettiğim
bir gölgeye
Kıyamazken aklım sıra,
Bir müebbede
yansıttığım
Küskün hayallerim hayli
sancılı,
Gıyabında tokalaştığım kaderim
mademki
En destursuz ikbali şu
sırdaş gecenin,
Demelerle mi geçecek
ahir ömrün girizgâhı?
Serkeş bir tınısı var
gizemimin;
Detaylarda kaybolup
satır arasına gizlendiğim
Biraz hatta fazlasıyla
soluk bir ten,
Şu yazmadığım cümle az
öteden göz kırparken.
Kurak bir kıtadan
geldim dün gece:
Hayli günahkâr ve sakil
bir darbede
Düştüm içeri,
Derken demlendim
Geçit vermez hücremin
yanık ve cimri bağrında,
Bir el verin,
dercesine.
İsyanım mı tabi olduğum
yoksa
Gölgem mi acılardan
kavrulduğum?
Hadi, sus sen de ben
gibi mi demeliyim
Bir sonraki sorguda,
Mabedimi yıkanlara inat
Edindiğim şu cübbemde
Saklandığıma biat
Yine de şekilden şekle
girer hüznüm,
Bağrıma taş bile
basmadan,
İmge imge tükürdüğüm…
Mecazi bir aşk benimki:
Ne sevdiğim belli ne de
sevdiğime dair bir kanıt,
Bakma da sen asla
yüzüme
Hele ki gözlerimin
akında kaybolmaksa meramın
Gel, varsın kanayalım
el ele.
Sevemedin belli ki ne
günahlarımı ne de beni,
Tecelli eden miydi de
sükûta sattın benliğini
Derken tezat bir
güftede boş mu verdin
Hayatın mızrabına
yüklediklerini?
Belki de tehir eden
değildin
Her ne kadar inatla
peyda olan;
Sakil bir rabıtada
ıstırabı ile hemhal bir sure.
Gönülsüzüm fazlasıyla,
Gönülden hibe ettiğime
de sakın dokunma:
Susmalara bürünelim
usul usul,
Sözlerle yıkandık
sözsüz ölelim,
Seyrinde gök kubbenin
satalım her kırpık yıldızı,
Şairi de gömelim şiiri
de sükûta sarıp
Haczedelim evrene:
Kırık mihrabımın
kıblesini de yâd edelim yavaş yavaş,
Söylenmedik ne varsa
bırak konuşsun, yerin duymaz kulağı,
İşkillendiğimiz her
gölgede saf tutalım sonra:
Arsız bir şarkı olalım
varsın bu gece,
Uyutalım kuytularda ölü
ruhlarımızı
Ve şaibeli bir aşka
düşelim:
Hem belli mi olur,
Evreni sahipleniriz ve
karışırız boyutsuzluğumuzla
Kuşatıldığımıza dair
olmasa da tek emare.