11.2-) Hint Dinleri ve Kutsal Kitapları

 

                                 Hinduizm, başlangıcı tam olarak bilinemeyen ve kayıtlı tarihten öncesine kadar uzanan, dünyanın bilinen en eski dinlerindendir. M.Ö. 3000 yıllarında hüküm sürmüş İndus uygarlığının dinidir. Bu uygarlıktan günümüze kalan mühür taşlarında, çömleklerde, bakır tabletlerde, bronz aletlerde, fildişi ve kemik çubuklarda bulunan yazılar, hala çözülememiştir. Hinduizm ve Brahmanizm terimleriyle, daha yakın bir tarih olan ve metinleri okunabilen en eski Vedalar döneminden günümüze ulaşmış bulunan Hintlilerin;  inanç, düşünüş, his ve hayat tarzları kastedilmektedir. Hint yarımadasındaki halkın çoğunun dini

 

inanç ve geleneklerini ifade ettiği için Hinduizm terimi kullanılmaktadır. Hindular ise dinlerini Sanatana Dharma, yani ezeli ve ebedi din veya baki din diye adlandırırlar. Bu dine mensup kişilere de sanatani yani baki denir. Bu tarz bir isimlendirme, bilindiği gibi, Müslümanlıkta da, gelmiş geçmiş dinlerin hepsinin aslen İslam olduğu söylenerek yapılmaktadır.

                                     Vedalar, Upanişadlar, Puranalar ve Kutsal Brahmânalar, Hinduizm’in dört kutsal kitabıdır. Sonuncu kitap (Brahmânalar), Vedalar üzerine yapılmış bir tefsirdir. Fakat vahyedilen bir kitap olarak kabul edilir. Bu kitapların dili, Hinduların kutsal lisanı olan Sanskritçe’dir.

                                    Vedalar dört kitaba ayrılmıştır: Rig Veda, Yajur Veda, Sam Veda ve Atharva Veda. Bunlardan ilk üçü daha eski addedilir ve onların en eskisi de Rig Veda’dır. Puranalar’ın derleyicisi Maha Rishi Vyasa, onları 18 cilt olarak düzenlemiştir. Bu kitaplar, kâinatın yaratılış hikâyesini, ilk Ari topluluklarının tarihini ve Hindu tanrıları ve din adamlarının hayat hikâyelerini içerir. Puranalar, ya Vedalar’la aynı anda ya da daha önce vahyedilmiştir. Bu dinin en eski Sanskritçe metinleri, M.Ö. 1200-800 yıllarına ait Vedalardır. Daha sonra M.Ö. 800-300 arası yazıya geçirilen Upanişadlar gelir. Upanişad metinleri, Hindu kutsal kitabı Vedaların son bölümü olan ve dini gerçeğin en büyük tarafı olan Tanrı Bilgisi’ni oluşturan Sama Veda olarak bilinir. Bu nedenle Upanişadlar, yedinci yüzyıl tefsircisi Sahankara tarafından şöyle ifade edilmiştir: “Kişiyi cehalet bağlarından koparan ve en yüksek amaç olan özgürlüğe ulaştıran Tanrı bilgisi”. Upanişadlar, Vedaların son kısmı olduklarından dolayı Vedanta adını da alırlar.

                                  Upanişadlar, Hinduizm’in felsefi ve daha çok mistik yapıdaki, Şruti (vahiy) kabul edilen, Hindu Rişilerinin (peygamberlerin ve ermişlerin) öğrencilerine öğrettiği gizli bilgileri derleyen kutsal kitaplar olarak tanımlanabilir. Burada, Said Nursi’nin İmam–ı Rabbani’den naklettiği, “Hindistan’da pek çok peygamber gelmiş; fakat, tâbileri bulunmadığı için meşhur olmamışlar” sözünü de hatırlamak yerinde olacaktır.

                                   Upanişad, kelime olarak, bir öğreticinin dizinin dibinde oturmak anlamına gelir. Upanişad (Upanishad) sözcüğü, Upa (yakın) ve sad (oturmak) sözcüklerinin bileşiminden oluşur ve bundan da Upanişadlar’ın, gerçeğe, ustaya ‘yakın oturanlar’ anlamı verdiği söylenir. 200'ün üzerinde Upanişad vardır ama bir Hindu efsanesine/inanışına göre Upanişadlar’ın toplam sayısı eskiden 1180 idi. Zamanla çoğu kayboldu ve elimizde ancak birkaç yüz Upanişad kaldı. En eski Upanişadlar Brihadaranyaka Upanişad ve Çandogya Upanişad’dır. Bu iki Upanişad MÖ 800-700 yılları arasında yazılmıştır. Kaushitaki, Taittiriya, Kena, Aitereya, Mundaka, Katha Upanişadlar da, Upanişad edebiyatının eski örnekleridir ve Budizm öncesi dönemde MÖ 600-500 yılları arasında yazılmışlardır. Daha sonra, olasılıkla Budizm döneminden hemen önce veya Budizm döneminde yazılan Svetasvatara, Maitrayani, İşa, Prasna ve Mandukya Upanişadları da eklenirse Hinduizmin bütün mezhepleri ve okullarınca kabul edilen 13 temel Upanişad listesi ortaya çıkar. Bu Upanişadlara 8. yüzyılda

 

yaşamış filozof Şankara tefsir niteliğinde Brahman Sutraları’ adlı metinler, yorumlar yazmıştır. Bu tefsirler Upanişadlar üzerine yapılmış en eski tefsir niteliği taşır. Bazı Panditler (Hindu din âlimleri), Upanişadlar’ı, özellikle vicdan delili (Tanrılar ya da insanlar tarafından değil bizzat doğadan geldiğine inanılan sesler, derin bir meditasyonla hasıl olan sezişler) ihtiva ettiği için Vedalar’dan daha üstün saymışlardır.

                                    Upanişadlar; Sufizmi, Batı mistisizmini, Neo Platonculuğu, ünlü Alman filozofu Arthur Schopenhauer’i (1788-1860), meşhur Friedrich Nietzsche’yi (1844-1900) derinden etkilemiştir. Schopenhauer, bu Hindu kutsal kitaplarının batı tarafından keşfinin "yüzyılın en büyük hediyesi" olduğunu söylemiş, Upanişadlar ile ilgili olarak da “İnsan düşüncesinin en yüksek ürünleri ve bilgeliği, dünyada var olabilecek en doyurucu ve en yükseltici eser; yaşamımın tesellisi oydu, ölümümün de tesellisi o olacaktır." gibi yorumlar yapmıştır. 18. yüzyılın son on senesinde, bir hâkim olan ve “Asiatic Society of Bengal” adlı organizasyonu kuran Sir William Jones, Sanskritçe’yi öğrenip, Avrupa’da Sanskritçe ve Hindu metinlerine merak uyanmasına vesile olmuş ve onun gayretleri sayesinde de Hindu metinleri İngilizce’ye tercüme edilmiştir.

                                 Upanişadlar, Tasavvufun da ana kaynaklarindan biridir. Kur’an’da adı geçen gizli kitaplardan olduklarına inanılır. Babür Hanı Ekber Şah’ın torunu ve Babürlülerin 5. Hükümdarı, Taç Mahal’i yaptıran Şah Cihan (1591-1666), Kur’an kadar kutsal saydığı Upanişadlar’ı Farsça’ya çevirtmiş; Avrupa, Abraham Anquetil Duperron’un (1731-1805) bu çevirileri Fransızcaya çevirmesiyle de Upanişadlarla tanışmıştır.

                                    Hinduizm’deki bazı temel kavramlar şunlardır:

Atman: Gerçek ben, Öz, O, Ruh. Atman kavramı, “üfürük” ve “soluk” anlamlarının evrimi sonucu “İnsandaki Tanrısal öz” anlamına kullanılmaya başlanmıştır.

Brahman:  Başlangıçtaki büyülü formül, dua. Sonraki kutsal bilgi, Vedalar. Nihayet dünyanın özü, evrensel ruh, Mutlak. Vedalar döneminde ‘yakarış’ ve ‘kutlu bilgi’ anlamlarına gelen Brahman kelimesi, evrilerek daha sonra zamanla ‘evrenin yaradılış ilkesi’ anlamında geniş bir kavram niteliğine kavuşmuştur. Tanrıya yakaran kişi, yakarışı sebebiyle kendi isteğini, Tanrı isteğine dönüştürmüş olmaktadır.

Maya: İlizyon. Gerçeği örten bir nevi tül. Gerçeği anlama vehmi, bu vehmi sağlayan Tanrısal güç.13-14

Bagavad Gita (Kutlu Ezgi) ise, günümüzden yaklaşık 2500 yıl önce, İÖ 300-100 arası bir tarihte ortaya çıkan ve ozan/ermiş Vyasa tarafından söylendiği düşünülen ünlü Hint destanı Mahabarata’nın içinde yer alan bir bölümdür. İnsan- Tanrı ilişkisindeki temel soruları, Yoga felsefesi doğrultusunda yanıtlar. Samkhya Yoga felsefesini, Upanishadlar’daki Brahma felsefesini, az da olsa Budistik ve hatta Materyalistik düşüncelerle karıştırıp bir potada

 

eritmiştir. Bugün okumuş ve eğitimli Hinduların hepsi de bu kitaba büyük bir saygı ve sevgiyle bağlıdır. Farklı bilinen inanç ve mezheplere sahip milyonlarca  Hindu tarafından sık sık günlük ezber olarak tekrar edilir. Upanishadlar (İ.Ö. 6. yy) Bhagavadgita yazılmadan çok önce vardı. Buradaki temel felsefe, her şeyin, evrensel ruhun parçalara ayrılmasıyla oluştuğu düşüncesiydi. Brahma ile canlılardaki Atman aynı şeydi. Hepimiz Tanrı’dan bir parça idik. Bhagavadgita bu felsefeye sahip çıkmakla kalmayıp, bazı cümleleri hemen hemen Upanishadlardaki ile aynı biçimde vermeye de çalışmıştır:6-15-16

 

( Ya Hu Ve Adem - 35- başlıklı yazı KENAN KOÇ tarafından 26.01.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.