-Korku:

Hayatta karşılaştığımız ve hiç karşılaşmadığımız olayların gelebilecek boyutundan endişe ile çekindiğimiz olumsuz doğan sonuçlardır. Örneğin, günlük beklentilerimizde, ya şöylemi olur veya böylemi olacak gibi, meraka kapıldığımız hislerin bize getirdiği sıkıcı kaygılarıdır. Bunun telaşı içerisinde, acep önlem olarak ne hazırlayıp ta, neler yapa biliriz ki çabasına düşeriz. Ya başarılı olamazsak, o’ zaman ne olacak biz ne yapacağız… Gibi içimizdeki kaygı, korku düşüncesinin çağrıştırdığı kuruntu vesveseleri dalga, dalga içimizi sarar! İnsanı sevk ve idare eden, Akıl gücümüz “paniğe kapılmadan” zamanın da ve yerinde korkuların üstesinden gelmek için, faydalı iyi bir şekilde kullana bilirsek, o’ zaman durumu kendi lehimize çevirmenin başarı kulpunu elde etmiş oluruz. Yoksa olayların akabinde, paniğin yarattığı baskıya esir olursak, şok’a gireriz! Buda kendimizden geçerek, kendimizi birilerine mağdurluktan yardımına muhtaç pozisyona düşürürüz. Herkesin her yerde başarılı ola bilmesi için, O’ an ki, tehlikenin kendilerine yaklaştığı pozisyona bağlı. Şayet önceden fark ederse, kişi karşı savunma önlemini ruhen psikolojik refleksle yoğunlaşarak ön hazırlık yapar. Fakat ansızın haberi olmaz veya engelleme imkanı da yoksa, “ALLÂH korusun” tehlikenin tahribatına ister istemez katlanmak zorunda kalır!

Akıl idaresini, soğukkanlılıkla güzel kullanan kişiler birçok tehlikeler karşısında, kendilerini iyi kontrol ederler ve olayın neticesinden en azami zararla kurtulup sıyrılmasını aklen bilenlerdir. Herkesin yaşadığı veya bildiği anımsayan hatıralarında korkuyu atlattığı ve atlatamadığı türlü, türlü örnek dolu anekdotları mutlaka bulunur. Bizler milletçe, korkarsak eğer, bir ALLÂH'tan ve bir de, gözümüzün görmediği tehlikeden korkarız.

-“ALLÂH, bur da ve ötede üstesinden gelemeyeceğimiz korkuları “bizler de deneyip” yaşatmasın.”

-Risk almak:

Hayatta kazanmak amacı ile elde edebileceğimiz unsurlar için, ”bu bir mali veya manevi” kazanımlar olabilir; çünkü hiç fark etmez. Yüzleşeceğimiz tüm olumsuzlukları göz önün de bulundurmalıyız. Hayal ettiğimiz beklentiler boşa çıka bilir; amma hesap edip nihayeti umduğumuz gibide olabilir! Moralden hezeyana uğramamak için, her türlü sonuçlara kendimizi hazırlamalıyız. Ulaşacağımız hedefe, az çok cesaret göstermeden risk alınmaz! Riske girmenin de belirli şartları vardır; alt yapısı Akıl, cesaret, maddi ve manevi bireysel ve toplumsal dayanışma imkânlarıyla olur. Yoksa “dereyi görmeden paçayı sıvamaya benzer; çünkü kuru kuruya yavan akıl ile girişimde bulunmak çılgınlıktır. Öyle ki, sonucu kendisine ve çevresine telafisi zor olan imkânsız neticelere kadar götürür! Bunun önemini bizler, bireysel ve toplumsal olarak geçmişimizdeki canlı yaşanan olaylar sevinç ve acı anılarla doludur.

Kâinatımızı idareyle kollayıp gözen sahibinin buyurduğu gibi: “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın!” (Bakara-195.)

-“Başarı elde etmenin yarısı tedbir ile risk almaktır; bunun tecrübesini İnsanlık âlemi zarar ve kârını birebir yaşayarak görüp ders almıştır. Yabancıların söylediği cesaretimizle ilgili bizim milletimiz için, korku adına bir deyimi var; bilenler hatırlar: "Türk gibi cesaretli" sözlerini tarihle birlikte şahit olarak teyit etmişlerdir.

-Ümit:

Yüce yaratıcı, yarattığı her canlıyı hayata tutunması için, “kendi fıtratına göre” yaşama sevinciyle birlikte amaç edinmeyi öğretmiştir. Ümidin de gaye olmayan birileri, yarısı ölü gibi negatif bir hayat yaşar. Bu da, hem kendisine olumsuz onca zararla, hem çevresin de sorumsuz bazı sıkıntılı yükler getirir! Hayatta kaldığımız sürece, “her birimiz” yaşamı kendimize ve topluma kolaylaştırmanın yollarını durmadan, bıkmadan çözümünü bulup, kimselerin huzurunu bozmadan kalan ömrümüzü her yönü ile sağlıklı, huzurlu, sorunsuz, güzel umutlarla geçinmenin ideali içinde olmalıyız. Bu koca dünya hepimizin kimse, kimsenin ümitlerini boşa çıkarması, hem kendine ve hem ötekine uzun süreli bir vade de yarar sağlamaz! Hani menşur bir Atasözümüz var ya? “Alma kimsenin ahını, çıkar aheste, aheste!” Onun için, güzelim dünyamızı zehir etmeyelim; bırakalım herkes kendi dünyasın da, hayalindeki ümitlerle birlikte “sonuncuna katlanarak” doya, doya tadarak yaşasın; ümitler olmasa idi, her bir varlığın yaşama azim, çabası olmazdı! Hayat hayal kurdukça renklenir, görüp yaşandıkça, acı, tatlı apayrı heyecana dönüşür! Çünkü heyecan verip almayan kişiler, kendini mutsuz ettiği gibi, başkalarını da mutsuz eder. ALLÂH göstermesin onlarla birlikte, haydi yaşa, yaşaya bilirsen?!.. Ne yazık ki, böyle duruma hiç kimse zaman gelir dönerde, ümitsizce çaresiz, mutsuz duruma düşmeyecek diye, kimsenin hiçbir an garantisi yoktur! Çünkü fani âlemde kimisi Fakir, Zengin, Cahil, Âlim, Yönetici, İşçi, Dertli, dertsiz, vb. dünyalık makam ve mevki özel şahsiyetler sanmayın; kimseye hayatta ebedi kalıcı değildir!..

-"Milletçe ümitle yaşamak, inancımız olan kültürümüzün içinde; şartlar ne olursa olsun, ümitsizliğin bizlerde yeri yoktur."

Korkularımızı yenmenin teminatı riskler olduğu gibi, ümitle yaşamanın çaresi de, hayatı gerçekliği ile görüp karamsarlığa düşmeden, “İnançla Hakk’a” dayanıp güvenerek ve onun merhameti ile herkesi sevip, sayarak kendimizi samimi mantıkça iyi tanıyıp, her halimize şükredip olduğu gibi kabullenerek, hayattan zevk almaya bakmalıyız. Yoksa hayatımızı, farklı gözlüklerle seyredip hayalperest düşlerle, ne oldum delisi havalarında gezip olmadık “Kaf” dağında uçarsak, bir gün gelir de, Felek yere bir indirirse, O’zaman hayat nedir! Ne değildir? Anladığımızda, geçirdiğimiz şok kavaktan falan düşmeye hiç benzemez! Yaşam korku ve ümit arasında, acı tatlı süprizler dolu geçen enterasan süreçtir. İnsanlık âlemin büyükleri, yaşadığı hayatlarını gerçekçi bir anlayışla bakarak, hayat ömürlerini korku ve ümit arasında ki denge düzenini iyi sağlayıp hem kendileri mutlu yaşamış; hem gelecek nesillere menkıbeleriyle güzel örnek olacak biçimde, isimlerini ölümsüzle tip yaşatmışlardır.

“Rabbim…Ahir ve akıbetimizi hayır eyleye... İnşe-ALLÂH gönlünüzdeki, yaşam sevincin ümitleri hiç kimsede eksilmesin; her şey gönlünüzce hoş olsun.” Selam ve selametle…

31.01.2017

Makale: Aydın Suyak

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

( Yaşam Korku Ve Ümit Arasında başlıklı yazı Aydede tarafından 31.01.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.