1
Anadan üryan gölgelerde
saklı,
Zamansız telaşların
hücresinde yeknesak bir aşk:
Batılın gizemi cüretkâr
bir yalnızlığın da pervasızlığı.
Gönülde debdebeli
isyanlar,
Sırdaş bir tebessüm
kadar yakınım Tanrı’ya,
Fermanımı yazmadım
henüz,
Yalnızlığın tefekkürü
hangi iklimde saklıysa.
Baharın renkleri kadar
yüklüyüm,
Sehven alt ettiğim bir
cürüm,
Kanıksadıklarımdan geri
duramazken
Hala cebelleştiğim iç
sesim
Ve mağdur bir düş’ün de
pençesinde.
Kırmızının adı kadar
bağnaz bir rengim,
Saldığım hülyaların
dehlizlerinde verdiğim kurbanlarım
Kadar da ırak durduğum
hayattan soyut bir imgeye
Kadar uzanan içimin
ıssızlığı.
Hafif meşrep imgeler
seğirttikçe,
Suçluyum biliyorum
işte:
Tüm tezat iklimlerden
ne ise düşen payıma,
Dünden arakladığım uçan
balonlarımı sattım bu gün eskiciye:
Sordum hani, sormaz
olaydım:
Kaça alırsın eskimiş
yüreği?
Pejmürde bir kahkaha
attı,
Çürük dişlerinden
fırlayan yüzüme
Hain bir tebessüm
Aklı sıra ucuza
kapatacak aklımın konaklarında
Sek sek oynayan kayıp
düşlerimi.
Kandıkça solduğum;
Soldukça kandırıldığım:
Düşeş attım yine atmaz
olaydım.
Hain ve sevici bir
imgede kayıtlıyım adeta,
Ser verip sırlarımı da
hibe ettiğim
Kara gözlü iri kıyım
nameleri boca ediyorlar
Sözcüklerin tortusunda
biriken hezeyanı da
Deşifre ediyorlar artık
kaçıncı dalya ise unuttum,
Ah, bir de unutsam
kendimi.
Dehliz denen terane,
Densiz bir yürekte
rehin tutulduğum mu yoksa tek bahane?
Soruların büyüdüğü bir
tarla aklımın kıyısı;
Sığların da efendisi
verdiğim her yemin
Ve boca ettiğim sefil
mimleri,
Karadan bozma denizden
mavi
Gök kadar da derinim
işin aslı,
Densizliğin seyrinde
yaşamayı maharet bildiğim bir de…
Devamı olsa keşke şu
görgüsüz hikâyelerimin
Hele ki asılı kaldığım
gök kubbede büyüsem yeniden
Annemin ellerinde saklı
tuttuğu duaları serperken üstüme.
Zamandan ırak bir mevta
mıyım da bunca yalnızlık?
Sevdikçe dirildiğim bir
cehalet mi yoksa adını unuttuğum
O yaka?
Ve geçtikçe birinden
diğerine
İstanbul kadar
merhametli olsa keşke
Varlığımı rehin
verdiğim adını unuttuğum
Onca sakıncalı cümle.