Bir bedel adını
anmaktan imtina ettiğim
Mazide bir yara; bir
bir deşifre ederken
Hangi hülya ise
Varmayı ertelediğim
müşkülpesent bir beyan.
Yol yordam bilmek kadar
da elzem bir tümce,
Hoyrat imlerin
tehdidinde
Vakıf olunası o gizli
özne.
Fillerin asla bağdaşmadığı
bir terennüm kadar da
Cüssesi kayıp bir
fıtrata gizlenmişliğin bedel bildiği
Ölüm kadar sarmalında
hidayetin.
Öykündüğüm yarınlardan
öylesine uzağım ki ve öylesine hicret bildiğim her günü de teyelliyorum, dünden
bir mızrak iken saplanası ve günden uzak bir umut iken yaşanası.
Gölgeler her daim
var-ki vardı da ezelden-ve içselleştirdiğim hazanla ne varsa alıp veremediğim…
Bir kıyamda rüştümü
ispatlamak, bir sunumda varlığımı ifşa etmek ve dirayetimin sınandığı dökümlü
bir elbisede boran misali döngüden yansıyan, vasıflarım nezdinde tüketildiğimin
bilincinde, artık hangi cümle ise teğet geçmesi en yüksek olası.
Tümlenen heceler belli
ki mihrabım ve yastık bellediğim rüyalar yine uyanmaktan asla haz etmediğim.
Gövde gösterisi yapan
mevsim, gönülsüz bir kelam ve kayıp bir şarkı da değil asla, varmayı temenni
ettiğim yarının yüzüne suyuna hürmet, bir badire daha atlatmak iken asla da
akıl karı olmadığının bilincinde ve hikmet addedilesi bir yalnızlığı
giyinmişken zırh niyetine.
Gönülden ırak olmaksa
söz konusu akla zarar hele ki yüreğin surlarında idam edilesi sayısız duygunun
yorgun kıldığı bir belirteç her yeni günün taşıdığı hezeyana ortak olduğum şu
gök kubbenin pervazında, kim ise nakşeden ansızın ve satır arası hicaplarımı da
görmezden gelmenin külfetine buyurgan bir tını ve tanımlama kondururken.
Satırlar belli ki
lehimli aklımın ikrarında bir gönülde rükû etmek, bir bedelde soluklanıp
sığındığım niyazlarda da reşit kılmak iç sesimi.
Buyurgan bir tını.
Makberi kayıp bir şehir
belki de.
Şehit edilesi ruhumun
hezeyanlarında yana yakıla sevgiye meyleden kıbleyi yine rasathane bildiğim
gönül bohçamda şekillendirmek…
Adsız bir tınıda,
yoksun bir varlıkta ve edimleri anlamsız şekillerde ırak olan bir tümceyi
sahiplenip şekilden şekle giren duyguların makamsız isyanlarında, soyutlandığım
dünyaların pervazında boykot ettiğim hayatın gerçekleri ve tüm acıları: Yine
noksanım ve yine pervasız ve yine sevdalı…
Adını koyamadığım ne
çok kayıp mevsim ve illet olunası bir farkındalık yine gönül gözümün hükmünde
ve aşkın cüreti iken hayatı mutlandıran bir tını yoksa yoksunluk addedilen bir
çıkmaz mı?
Hırkası terennüm
benliğimin belki de aczi yetimden damlayan ve akladığım hüzünlerim kadar da
asılsız ve inkârsız tüm edimlerinde nifak yüklü gerçeklerden uzaklaşma kaygısı
beşerin.
Bezgin ve bedbin yine
de fıtratında gizem ve yeknesak bir özlem.
Şehirlerin çatısında
demli yalnızlıklar; kıblesinde ruhun yine yüksek rakımlı bir aidiyet ve derin
sessizlik iken bir mecrada gizlenmişliğim; bir yoksunluk iken atıfta
bulunmaktan geri duramadığım ve pejmürde yoksunluk türküleri…
Bir hezeyan belki de
bir badire telaffuzu kayıt dışı bir imgede terk edilmişliğim yoksa sevici bir
nükte mi varlığımı öteleyen belki de serkeş bir uzam yine derme çatma bir
öyküye öykündüğüm yetmedi çocuk sevinçlerim yine de gölgelerin vebali ve
asılsız bir ritüel iken ölümlü şiirlerin girizgahında gizlenen şarlatan
tahakkümler: Bir nebze de olsa mutluluğu giyinme arzusu şairin her ne kadar
sıra dışı bir yaşanmışlık olsa da mutlu hatıraların eşlik ettiği saplantılı
aşklar.