HASBIHÀL 10
 (ÜÇ KAFADAR EBEMLE )

Ebe köye kalaycı birde falcılar gelmiş,
-Oğlum sanane be ya boş ver gelmişse gelmiş.
Kazanları çıkarda kalaya götürelim,
Adamlar yapmam derse geriye getirelim.
Çocuk tutturdun, illa götüreceksin belli,
Birinin kulpu kırık biride iki telli.
Merak etme kalayı döktürünce getirrim,
Beğenmezsen adama geri birde götürrüm.
Aman be evlat aman, vallahi usandırdın,
Altmış yaşındaki bu ebeni de kandırdın.
*
Arkadaş benim işim ne kalay ne kalaycı,
Ebem zaten böyledir aldırmaz ki alaycı.
Kalk oğlum Mustafa kalk mübarek girmiş köye, 
Mızrak gibi çakıldı heyhat! Güneş gölgeye.
Varınca dergâhına oturup dinleyiniz,
Orda küstahlık yapma otur ehemmiyetsiz.
Mustafa olgun biraz, o lafımı dinlerde,
Durmuş asabileşti bayağı son günlerde.
Mustafa bir bak Durmuş yumruğunuda sıkmış.
Fırlamış çehresinde damarlar nasıl çıkmış.
Civan gibi çocuktur benzi nur gibi şebab,
Yanaklara bak hele sanki gül dökmüş kebab.
Durmuş biz gidelim de sen sonra gel istersen,
Gelince kendini şu adama bir göstersen.
Kalk Mustafa kalk oğlum yerimizi alalım,
Yoksa Durmuş ile biz sap gibi mi kalalım?
Anlattım hepisine de bunları on gün evvel,
Bu ne vurdum duymazlık bir günde kendin kalk gel.
Koşarak bir an evvel muhabbetine varmak,
O'na ermiş diyorlar amacım soru sormak.
*
Uzun lafın kısası velhasıl gele bildik,
Adamı makamında sağ salim bula bildik.
Baktım başlar eğilmiş zikirle süzülmüşler,
Meleklerin ipine hû ile dizilmişler. 
Sen menzil meramına koşarak varacaksın,
Topaç gibi bu aşkı yumakla saracaksın.
Otur Mustafa otur, otur ruhun dinlensin,
Ruhun dinleniriken gönül gölün demlensin.

(Hoca başlar derse )

Essalamün aleyküm ey ümmeti müsliman,
Sönmesin kor kor yansın yüreklerdeki iman.
Palaz ördekler gibi bazen uçmak isterim,
Ağlamayan bir çift göz bir çift turna gösterim
Bahçivan söyle! Bülbül koklarmı solmuş gülü?
Kendi bedeni mezar, içinde ruhu ölü.
Ecdadın yürüdükçe feza titrer inlerdi.
Semalarda yıldızlar tekbirleri dinlerdi.
Çıkmış cılız beyinler müminler ile harbe,
Küflenmiş  beyinlerden, içimizdede var be.
Kurdukları sistemi kaç yıl çalıştırdılar,
Laiklik deyip, yavaş yavaş  alıştırdılar.
Vatansız taş üstüne çıkıp  yatılmaz evlat.
Kaderin kılıcına kalkan tutulmaz evlat.
Yaylar gerildi, hani sivri uçlu  mızraklar,
Nalları takılınca nasıl kükrer kısraklar.
Hani gece yıldızlar bir biriyle oynardı,
O gecede Alparslan birde Ertuğrul vardı.
Açsan tüm sayfaları bir kaç yazıdır kalan,
Çocuk tarihine bak o tarihin mi yalan?
Kaç yıldır yatar burda şu kütük olmuş ağaç,
Sıksan toprağı varya kan çıkar bakraç bakraç.

Sohbeti Mustafayla oturmuş dinleriken,
Durmuşu almadılar buydu ona gereken.
Uzak değil bizim ev üç beş adımlık bir yer,
Biz musade istesek hoca kalkın gidin der.
Mustafa bana baktı, ben Mustafa'ya baktım,
Kalkalım der gibiydi valla durumu çaktım.
Aman Ya Rab! Mübarek bize bakıyor paşam,
O da anladı gibi sohbet bitti bu akşam. 
Çıkarken dikkatli bas Mustafa tahtalara,
Bir  iş daha çıkarma oğlum sen ustalara.
Çağır Durmuşu çağır, götürelim onuda,
Giderken sorarız be, ne duymuş bu konuda.
Oğlum eve varınca ebene ne deyicez,
Yalan söyledik valla evde fistan giyicez.
Siz de tastikleyin lan ebeme dediğimi,
Bulursanız tıkayın kapatın gediğimi.
Mustafa benle kaldı  Durmuş evine gitti,
Yazdığım bu hasbihal o'da burada bitti.


HARUN YILDIRIM 
 
( Hasbihal 10 başlıklı yazı Harun Yıldırım tarafından 6.04.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.