Hani o meşhur Ankara Misketi var, oyun, bilirsiniz, çoğu düğünlerde
derneklerde, tavernalarda oynanır. Benim yazıma konu olan misket ise ta seneler
önce benim akranım olan çocukların yazın sokaklarda bilye diye tabir edilen yuvarlak
maddeler ile oynadıkları oyun...
Ne kadar güzeldi o tatil günleri sokaklarda oynadığımız misketler. Sıra sıra
dizerdik misketleri, çocuğun biri de seslenir''Hangi baaaş'' cevap gecikmez
karşıdan''Benden baaaş ya da karşı baaaş'' en geride ki elinde ki misketi bir
sallar ıskaaaaaaaaaa, ''tüh gitti yine boşa ollum hep ben ütülüyorum ya'' Sonra
yine değişik bir misket oyunu üçgen vardı, bazen de müselles derdi çocuklar, o
da Arapçası herhalde... Kuyu oyunu vardı hatırladığım kadarı ile bir de...''Hani
bir deli kuyuya bir taş atmış da kırk akıllı çıkaramamış ya'' bizimkisi de o
hesap, kuyudan misketleri çıkarma derdi, artık kimi gerdi kimi germedi orası
belli değil...
Çocukluğumuzun sokaklarında kalan o misket oyunlarından bir türlü başımızı
alamazdık yazın bazen hava kararıncaya kadar oynardık, annelerimiz çağırırdı
da, eve gitmemek için türlü bahaneler uydururduk''Anne bir dakika daha ya,
şunların ifadesini alayım hemen geliyorum''Ne ifade de ne bir şey, kabiliyet
düşmanı olan bendeniz hiç kazanamazdı ki miskette...
Çok iyi oynayan bir Alparslan Ağabeyimiz vardı, o seneler bizden üç dört yaş
büyüktü. Tam bizim karşımızda ki apartmanda oturur, çok güzel oynardı misketin
her türlüsünü. Hatta bu misket işini o kadar ilerletti ki Alparslan Ağabey
geçim kaynağı yapıp, okul harçlıklarını çıkarır oldu misketten. Bizim yaşımız
küçük olduğu için çoğu zaman bizi almazdılar aralarına. Biz de gıpta ile onları
seyrederdik ne zaman büyüyeceğiz de bu misket oyununa biz de katılacağız
diye...
Sonra yaş ilerleyince biz de girer olduk oyunlara, bazen oynattılar, bazen
eskilerin deyimi ile fasulyeden saydılar, olsun oynuyorduk ya fasulyeden
masulyeden. Amerikan Misketi diye tabir edilen misketlerde vardı o zaman. Onlar
biraz daha renkli ve cafcaflı olurdu, bir Amerikan misketi üç Türk misketi ile
değişilirdi yanlış hatırlamıyorsam. Baksana adamların her şeyi o zaman bile
değerliymiş bizim karşımız da. Bazı bazı Erkek Fatma dediğimiz kızlar vardı
onlarda girerdi ara sıra oyunlarımıza, ama biraz saftılar bir punduna getirip
onlara hiç kazandırmazlardı...
Çocukluk yıllarımızın dolu dolu yaşanmış tatlı anıları idi. Şimdi bakıyorum da
ne sokaklarda misket oynayan çocuklar var, ne de misket satan bakkallar
kırtasiyeler... Kaybolup gitmek üzere, bu güzel sokak oyunları... Ahhh
bilgisayarlar bunlar hep sizin başınızın altından kalkıyor hep sizin başınızın
altından...