Ön-sözü olsa keşke ömrün,
Doğup da büyümediğin
Hangi şiir ise başkenti asal bir
gizemde tetikli
Devinip de namert bir sığıntı
bildiğin aymaz gölgende
Kapıp da koyuverdiğin nidaların sürüklendiği
Kayıp iklimlerde yine sırdaş rüzgârın
ihanetini
Bilediğin ölümlü suretinde o aşk
masalının.
Işımalı karanlık hem de ansızın
Üstelik tehir ettiğin acıların gelip
geçici olduğuna
Dair bir de yanılsama belirse de
sinsice
İçinin iklimlerinde.
Sarıp sarmalandığın kıyamet alameti;
Görüp göreceğin yine kaderin
rivayeti.
Muteber bir şiir peyda olmalı;
Olsun ki kapasın yamasını sarımtırak hüznümün.
Bağdaş kursun birer birer yazmaya
aday nice şiir
Sonra da körüklesin ömrü
Terk-i diyar ederken sair imge.
Kanamalı şiir sessizce,
Kan aksın ki çıksın irini yüreğin
derinden
Sonra da kutsanırken evren,
Şarkılar söylesin Tanrı,
Yarattıklarına binaen sorup da
sormalı gidişatı.
An gelsin, soluklanalım göz göze,
Göz göz odalarda pişsin yemekler
Demlenirken çayı en koyu tadı açmalı
zihinleri
Yine koyulturken sohbeti bir Temmuz
akşamı.
Göller gibi durgunsan sebepsiz;
Fakirsen miadı dolmuş bir derviş
kisvesinde,
Varlığınla tararken güzergâhı
Pekişen hangi sevdan ise yok
sayıldığın
Hem de göz göre göre.
Salkım saçak ikramı devşirdiğin
gizlice,
Sevip de sakladığın biteviye,
Haznende bulut haznende yangın,
Varsın su olsun aksın oluk oluk gözyaşın.
Şairin sesi de titrek elleri ürkek,
Dokunurken boyutsuzluğun rahlesine
Bir de pişmişse acıların devindiği,
Kıblenin asla yer değiştirmediği
Yine yüreği atarken şiir şiir,
Sevmeye meyyal konakladığın gönül de
mi sana ait değil?