Kanatsız kuşlara
meylettikçe
Un ufak içimin
nükteleri;
Kayıtsız ve lal
suretlerde donuk ne çok tebessüm
Dediklerime değil de
demediklerime kefilim
Ve bücür yankısında
çocukluk hayallerimin
En diri neşeydim bir
zamanlar,
Kardıkça ömrü kanamaya
meyyal söylenmemiş yalanlar.
Bostan korkuluğu imge
pazarında saf tutan yanılgı,
Zehir zemberek börtü
böcek
Diyemediklerime binaen
Yapraklarıma konan
hazan misali
Üşümüşlüğümde güz hikâyeleri.
Dingin olsa keşke rüzgâr,
Engin açılarda büyüyen
acılara meyyal
Bir de darları
esnetmeliyim hem enine hem boyuna
Darlanan içimde, temmuz
hüznü
Karaya çalan akça pakça
bildiğim namert bir fısıltı
Yine koyu yine göreceli
yine debdebeli
Hele ki büyüdükçe
içinin tenyaları
Göz göre göre ölmekle
iştigal hastalıklı
Bir zihin.
Kimine örtülü kimine
ayan beyan
Son bulmak bilmeyen
aynı hazan aynı ferman.
Ellerimin pervazında
yine camların
Aksimde uyandırdığı
yangın,
Kabarık saçlı kadınlar,
adından da yoksun.
Gölgelere düşse de
kurtulsam
İçimin feryatlarına
eklerken
Nasıl da darma duman
düşlerimle ördüğüm
Yarın mizaçlı dünlerime
de kıyamadığım
Hem de ölümüne sevdalı
ruhumun treninde
Cam kenarı çocukluğum.
Cam gözlü kadın,
Can yüklü adım
Belki de hoş bir
tebessüm
Henüz satılmamışlığı
insanların.
Şimdilerde, demekse
düzene binaen,
Düz satırları paralel
evrenlere teğet geçen
Kim bilir neyin nesi
Adından yoksun mahlas
yüklü bir kelamda
Yine ruhun konçertosu
Saklı sandığımın kırık plağı
yine takılmış
Aklımın ibresinde en
deli dolu
Söylenmemiş masallarım.