Muteber sancıları ayrı tutuyorum dün odaklı bir düş/üş ertesi.

 

Şimdilerin sonundayım, sonlar hepten muteber ey sevgili.

 

Kalender olması gereken bir sevda masalından arda kalan üstüne üstük kıt kanaat içimin geçimsizliği.

 

Zanların nüktedan fısıltısında saklıyım, şanların şerefli tınısında başına buyruk bir sancıyım ve an’ı tokuşturuyorum anılarla… andan ana geçiş aslında ihya edilesi katmerli bir yas bir de diyemediklerim takriben binlerce romana tekabül eden.

 

Sıfatlar yorucu çok hem de hele ki en alasından ölüyorsan gün be gün. Gün de geçkin be sevgili, günsüz gece zaten geçip gitmekte bir de hoyrat bir sancıyı edindim edineli metanetimi sıyırıyor cihan dolusu insan belki de insan yüklü ukdelerimde ben sonsuzluğun izini sürerken…

 

Kem gözlere muhalifim aslında kendime de hele ki kendimce sevdiklerim ve kemalimden arda kalan yaşlar ki şahsına münhasır bir aşk masalında en aykırı özne ile özlem yüklendiğim.

 

Gerisin geri kaçtığım da doğru oysaki dosdoğruyum hayatta hem de kendimi bildim bileli ve dünya vatandaşı olmadığıma kani olduğum o günden beri kendimi sana adadım.

 

Adaklarımda tutkulu ve tutukluyum belli ki ihbar edildim belki de soyutlandığıma kani somut veriler arıyorum yaşadığıma ve yaşadıklarıma şahit.

 

Yüreğin akdinde son sözü söyleyip attım imzamı ve ipoteklendiğim yetmezmiş gibi uyuttum aşkı bu gece ama aşka uyandım sabah derken gün evrildi, aşk eğildi sonra da hayat kutsadı ve kudurdu iblis.

 

Genlerimden müteşekkil bir ayrıcalık tadındayım aslında soytarı bir hikâye kahramanıyım. Sen gibi ayrıcalıklı ben gibi sefil ve asla biz’i konduramadığım o nüktedan ve şehla bakışları şiirin.

 

Şiir gibi insanların peşine düştüm düşeli, ait olmadığım bir hikâyeyi de yâd ettiğimden beri… ve evet, gelip geleceğim o son nokta oysaki üç noktalı yalnızlığıma kefilim tıpkı aşkın esaretinde solan bir çiçekten arda kalan üç beş polenim ve yine hiçliğimi içiyorum içimin kelamında sayısız tını nakşedip de tufanlara kapılan aklımın deryalarında süzülen üzünç tanelerine atıfta bulunurken şair.

 

Başak saçlarını okşayan Süreya’nın tanımsız anlatımlarında nüktedan bir seyir izleyen dokunuşlarının da müptelasıyım şiirlerin belki de toz konduramadığım yalnızlığıma kılıf ararken şiir şiir.

 

Büyüdüğüm mü büyüttüklerim ki yine gözümde çapak misali bir noktaya takılmışlığım belki de bir noktanın esaretinde sorular türetiyorum.

 

Gemisini kurtaran kaptanlardan ödünç aldığım dümen ve yedi düvel haykırırken ben gibilerin sensizliği, sen gibilerin varlığı ve kelamın dirayetinin sınandığı o benlik masalları…

 

Sevdadan yana tüm derdim, demeyi ne de isterdim gel de sor demediklerime binaen edindiğim şu hüzün mertebesinde kayıtsız replikler kuşanmış kim ise belki de varlığımı her gün yeniden teyit ettiğim bunca şiir bunca yazı hele ki yazmak kadar kolay olmasını dilediğim o çalınmış hayat hikâyem.

 

Bayat bir tefrika kimine göre ya da boyalı bir direk lakin hüznü makber, kalemi de mezar taşı bellediğim en şaşaalı aşk, kınında sihirli bir tebessüm takınıp, benliğimi binlerce parçaya ayırdığım yine de vazgeçmediğim en asil ölüm ki hicvinde de titrinde de sadece elem ve özlem yüklü ve binlerce mısraya serildiğim gölgemden bile ayrı kalamazken ayrı tutulduğum tüm şatafatlı ayrıcalıklara bile tahammül edebildiğim bu yüzden bedelsizliğimin bedeline kani bir yetim düşün peşinde sürüklendiğime dahi şükredebilmenin verdiği o huşu ve sükûnet tıpkı rahlemdeki beyitlere içimi akıttığım o hutbe tadında ve vasfında iken aşkla sürüklendiğim…

 

 

 

 

 

( Kendimi Sana Adadım... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 23.07.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.