Bakkallar yavaş yavaş ortadan kaybolunca, alışverişlerimizin yönü de
haliyle büyük çaplı ve her birinin adı marka olan süper marketlere çevrildi...
Bunlar da çeşit çeşit... Normal market var, süper market var, gross market var,
üç yıldızlısı, beş yıldızlısı, ne ararsanız var.
Bakkallarda ki şimdilerde çok az kaldı son demlerini yaşıyorlar, aradığınız her
şeyi bulamıyorsunuz. Oysa süper marketler öyle mi? İğneden ipliğe kadar orada
her şey var, derde devadan gayrı... O da mı var, birinin sesini duyar gibi
oldum. Ama o da yine parayla ya da kredi kartıyla, ha bir de puanınız varsa
kartınızda o da olur tabi ki...
Alış verişlerinizi tamamlayıp kasaya yanaştınız mı hemen açıvermek lazım o
naylon poşetleri... Lazım da meretler de öyle kolay açılamıyorlar ki... Hayır
defalarca da söyledim ben bu poşetlere... Ne mi dedim? Ne diyeceğim; bana
açılabilirsiniz çocuklar, hiç çekinmeden... Dedim de ne oldu, dediğim ile kaldım.
Kasa da girmişsiniz kuyruğa, arkanızda onlarca kadın ve erkek, bir türlü
açamıyorsunuz poşeti... Birinden yardım istemek de ağrınıza gidiyor haliyle...
Poşet açmak ne ki? Basit iş, hatta çocuk oyuncağı... Ama gel gör ki olmayınca
olmuyor... Ter alnınızdan da çıkıyor, başka bir yerinizden de... Haliyle
küfrediyorsunuz, ''Hay ben bu poşeti böyle kolay açılmasın diye icat edenin.''
Tabi ki içinizden canım. Hele bir dışınızdan etmeye kalkın da, bakın ne oluyor
o zaman?
Büyük bir mücadeleden sonra açtınız diyelim poşeti... Bir de yardımcınız yoksa,
arabaya kadar taşımak var. Oysa eskiden semt pazarlarında her şey ne güzeldi
değil mi? Hamalların küfesine koyardınız her şeyi, ve o gariban, mübarek adam,
hamal da kapınızın eşiğine kadar getirirdi, bahşişini de alır size de dua
ederdi... Şimdi hangi kasiyer size dua eder ki?
Açılmayan poşetleri, açmanın bir yolu var mıdır? Vardır mutlaka. Eliniz ile
birbirine sürtüp de açabilirsiniz ya da poşete üfleyip de açabilirsiniz. Bu
arada poşete de sakın sakın ha, açılmıyor diye ne içinizden ne de dışınızdan
küfür etmeyin, alıngandır poşetler... 20. Yüzyılda yaşamış ünlü Alman Poşet
Bilimci Herbert Poştingenheuser'in üç ciltlik yazdığı o harika eser ''Poşet
Açma Tekniklerinin Uygulamalı Anlatımı.'' adlı kitabı da mutlaka okumanız
lazım.
Velev ki alışverişte poşetleri açarken çok zorlandınız ve eve yorgun argın
geldiniz. Haliyle sinirleriniz bozuk, laçka olmuş. Sakın sakın çocuklarınıza
kızmayın, acısını onlardan çıkartmaya kalkmayın. Kocanıza da surat asmayın.
Aile psikoloğunuzu arayabilirsiniz. Ha bir de şu var aile psikoloğunuz da bu
basit olay için, çocukluğunuza inelim deyip de, oralara inmeye kalkarsa, sakın
indirmeyin çocukluğunuza... Olur mu ya, cık cık cık...
En fazla da iki üç renk oluyor bu poşetler. Beyaz, siyah ya da açık mavi, bazen
pembe... Renklerine aldanmayın. Yeter ki ağır bir karpuzu taşırken cart diye
curt diye yırtılmasın. Yırtılır iseler, siz de ortalığı velveleye verip de
yırtmayın bir yerlerinizi... En iyi poşet sahibine itaat eden poşet tir. Bir de
poşet kardeşiliği var. O da marketlerin servis arabalarında tesadüf eseri yan
yana gelen poşetler arasında olmaktadır ki kan kardeşiliği kadar önemlidir...
Ne diyelim, epey lafladık. Hepinize en derin sevgi ve saygılar...